1977’DEN 2017’YE 1 MAYIS
1 Mayıs, ilk kez kutlandığı 1890 yılından bu yana, işçi sınıfı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başta “sekiz saatlik iş günü” olmak üzere, “İnsanca yaşam ve insanca çalışma” talepleriyle mücadelesi başlattı. İşçi sınıfı,127 yıldır dünyanın dört bir yanında benzer taleplerle ve 1 Mayıs ile özdeşleşen “Birlik, Mücadele, Dayanışma” sloganı ile üretimi güçlendirme, emeğinin karşılığını alma talepleriyle alanlara çıkıyor.
Dünyanın farklı ülkelerinde 1 Mayıs farklı talepler, farklı dillerde sloganlarla ortaya çıkan evrensel bir değerdir.
KENDİ GÜCÜNE GÜVENMEYEN KENDİ GELECEĞİNİ BELİRLEYEMEZ
Osmanlı’dan bu güne küresel güçlerin inanç ve etnik kimlik üzerinden sürdürdükleri ayrışma, çatışma ve savaşları dönemsel taktiklerle sürüyor. Osmanlı-Türk ayrışması, Türk-Arap düşmanlığı, Türk-Ermeni düşmanlığı, Türk -Yunan düşmanlığı, Türk-Kürt düşmanlığı… körükleniyor. Komşu ülkelere karşı düşmanlık naraları atanlar Antep, Adana, Maraş’a kadar gelen İngiliz, Fransa, İtalya’nın çıkardığı arabaların dışını parlatarak içinde “ölürüm Türkiye” şarkıları söylüyorlar. Türkiye’nin sanayisi, işçisi, hayvancılığı, tarımı nerede? Türkiye samanı, buğdayı, hayvanı nereden alıyor? Türkiye’nin doğal güzelliklerini kim talan ediyor…?
1977’DEN 2017’YE 30 YIL
Uluslararası sermaye neşterlerini çıkararak Türkiye’nin güçlendiği damarlarını kesmek için 1 Mayıs 1977 Taksim katliamını işçi sınıfını ayrıştırıp, karşı karşıya getirmek için sergilediler.
İşçilerin sendikal haklarının, İşçilerin iş güvenliği ve güvencesi içinde çalışma taleplerinin, işçilerin sosyal siyasal haklarının, işçilerin din, dil, renk, ulus ayrımı gözetmeksizin sınıf kardeşi olmalarının, işçilerin milli üretimi güçlendirme çabaları Türkiye işçi sınıfını hangi nedenle ayırabilir? Hangi nedenle düşmanlık ortaya çıkabilir?
İşveren veya işverenlerin bağlı oldukları kurumlar işçi haklarını ve ücretlerini belirlerken; Türklerin ücret ve hakları, Kürtlerin, Lazların ücret ve hakları, Müslümanların ücret ve hakları, Hıristiyan, Ermenilerin ücret ve hakları, Sünnilerin ücret ve hakları, Alevi, Şafilerin ücret ve hakları, Sağcıların ücret ve hakları, Solcuların ücret ve hakları olarak mı belirliyorlar? Türkiye’de işveren kurumları ve odaları sağcı, solcu, Müslüman, Hıristiyan, Sünni Alevi, Kürt, Türk, Arap, Ermeni diye ayrışarak örgütlendiklerini gören, duyan var mı? Elbette yok! Çünkü ortak çıkarları üzerinden bir araya gelerek örgütleniyorlar. İşçiler-emekçiler sorunları ve ortak değerleri üzerinden neden birlikte hareket etmiyorlar? İşçilerin birliği, sağcı, solcu…, Türk, Kürt, Laz…, Sünni, Alevi…Kayserili, Trabzonlu… olarak ayrıştırarak zayıflatıp istediklerini dayatıyorlar. Beden ve beyin emeğinin, alın terinin farklılığı olur mu? Olmaz! Olmamalı!
“30 YILLIK TAKSİM CEBELLEŞMESİ”
İşçilere 1 Mayısı 1977 tarihinden bu güne kutlatılmış olsaydı Küresel güçler 12 Eylül, 28 Şubat darbeleri, 27 Nisan E-Muhtırası…15 Temmuz kalkışması olmayacaktı. Milli üretimi temel alan, sosyal- siyasal haklara sahip, özgürlükçü Laik Demokratik Cumhuriyet olacaktı.
Kapitalizm ülkeleri ekonomik olarak zayıflatarak, din, ulus, mezhep… üzerinden ayrıştırarak çatıştırarak gelişmesini önleyerek az gelişmişlik üzerinden “üçüncü dünya ülkeleri “olarak isimlendirirler. Kendileri kıtalar ötesi ülkelerden gelerek savaş ve işgallerle ülkeleri kendine bağımlı hale getirerek kurdukları uluslar arası teşkilatlarla askeri işgallerine kılıf uydurarak denetlerler. Kendi ürettikleri mallara muhtaç ettikleri ülkeleri sömürge haline getirirler.
Türkiye’de işçilerin birliği, sınıf kardeşliği, farklılıklara hoş görü ile yaklaşarak ortak değerleri olan ekonomik-siyasal tam bağımsız Türkiye için birleşmelidirler. Bu birliğin Taksim’de milli sanayi, Milli, Tarım, milli hayvancılık, milli kalkınma için omuz omuza haykırmalarının kime ne zararı olabilir? Kuşkusuz emperyalizme zararı olur. Sanayi ürünleri, tarım ürünleri, hayvancılık… satışları azalır ve Türkiye kalkınır. Emperyalistlere karşı tek verilecek cevap; 1977’de kan gölüne çevirdikleri Taksim’de ekonomik ve siyasal olarak gelişen Türkiye resmini çizerek birlik, beraberlik mesajlarını dünyaya ilan etmeleridir.
SONUÇ OLARAK!
Türkiye halkları; “Dış güçler korkusu”, “bizi kıskanıyorlar” algısı, din, mezhep, ulus ayrışması, yabancı hayranlığı ve yabancı sermaye sever olmaktan vazgeçmeli. Her inançtan, ulustan Türkiye emekçileri 1 Mayıs günü taleplerini sloganlaştırarak sosyal-siyasal ve üretim alanında tam bağımsız Türkiye özlemlerini barış içinde dile getirip, çalışma alanlarında hayata geçirmeliler.
Hadi hayırlısı…