Ali GÜLTEKİN
Köşe Yazarı
Ali GÜLTEKİN
 

(Ç) özüm

 Şüphesiz; Barış ve çözüm kelimelerinin doku zenginliği, her iki kelimenin de içinde insanları var eden temel kuralları ifade ediyor olmasındandır. Barış içinde birlikte yaşamak insan olmanın temel kuralıdır. Barış içinde birlikte yaşamak için; tüm insanların eşit sosyal siyasal haklardan yararlanmaları gerek. Barışın hayata geçirilmesi için sorunları tespit edecek bilgi çözecek bilinç gerek. Ç harfini parantez içerisine alarak özüm yazısını boşta bırakma nedenim çözümü özümsememiz ve özümüzden istememizin gerekliliğindendir. Bunun için sadece; popülist,  duygusal yaklaşımların, samimiyetin ortaya çıkması yetmiyor. Bilimsel bilgi ışığında toplumun ihtiyaçlarından yola çıkılarak sosyal-siyasal eşitlik temelinde kalıcı barışı inşa etmek zorundayız. Barıştan ne anlıyoruz? Çözüm, ağa toprakları üzerinde yeşertilecekse toplumsal bir barış olur mu? Çözüm, çocuk gelinleri görmezse toplumsal barış olur mu? Çözüm, okula gönderilmeyip çalıştırılan çocuk işçileri görmezden gelirse toplumsal barış olur mu? Çözüm, işsizliğe, yoksulluğa, topraksız köylüye umut olmazsa toplumsal barış olur mu? Çözüm, ulus, inanç, dünya görüşünü özgürce ifade etme olanağı yaratmazsa toplumsal barış olur mu?  Çözüm, farklılıklarımıza hoşgörü ile yaklaşıp; Din, dil, renk, ulus farkı gözetmeksizin ortak değerlerimizi güçlendirmeden toplumsal barış olur mu? Bu sorunları çözmeden insanların taleplerini Kürtçe veya Türkçe dile getiriyor olması yaşamlarında neyi değiştirecek?  Barış neyin barışı olacak? Hepimiz bir ağızdan bu bölgede yaşanan sorunların eğitim ve yoksulluktan kaynaklandığını söylemedik mi? Barış süreci hayata geçtiğinde, bölgede sanayileşmenin, tarımın ve hayvancılığın gelişeceğini biliyoruz. Bu barış;  köy ağaları ve sanayicilerin fırsata dönüştürdüğü barış olmamalı. Bu barış, Berfin ve Remo’nun kaderini değiştirecek çözümler ortaya koymalı. İşsizliği, yoksulluğu ortadan kaldırmalı. Parasız çağdaş eğitimi hayata geçirmeli. Barışı neresinden tartışıyoruz? Bu sürecin çalışmaları seyirci desteğini almak için türbinlere oynayarak yapılmamalı. Barış süreci tüm sosyal, siyasal yönleri ile ele alınarak yürütülmeli.  Barışı; Ahmet’i üzmeyelim, Ayşe küsmesin, Yusuf bize katılsın diye sağından solundan çekerek, eğerek, büzerek yirmi yamalıktan bohça olarak ortaya çıkardığımızda üç günde telise döner. Çözüm sürecinde toplumsal sorunları çözdüğümüzde toplumsal mutabakat sağlanarak barış hayata geçer. Bu gün bu koşullar mevcut. Süreci kendi doğasında doğru analiz ederek iyi yönetmek gerekiyor. Barışın doku uyumu Kan akan damarları bir birine bağlayarak kanı durdurmak için doku uyumuna dikkat etmek zorundayız. Barış şarkısını üst perdeden çalarak, müziğin ritmine eşlik ederek, alkış tutmamız bizi barışa götürmez. -10 Bin gerilla -50 Bin köy koruyucusu -Üç Bin uzman çavuş Özel kuvvetler ve Mahmur kampında yaşayan sayıları 11 bin 500 olan mültecilerin ve tüm Türkiye’nin barış içinde birlikte yaşamasını nasıl sağlayacağız? Bu konuda Pedagoglar, Psikologlar ve uzman kişilerden oluşan Rehabilitasyon merkezi kurabildik mi? Akil insanlar içinde bu konuda uzmanlarımız var mı?  Hangi bölgelere Rehabilitasyon merkezleri kuruldu? Bu merkezlerden toplumsal yaşama adapte edilmesi için kimler yararlanacak? Kaç uzman çalışacak. Türkçe kendini ifade edemeyenler için kaç Kürtçe bilen uzmanımız var? Bütün bunları gereksiz görerek silahları susturduğumuzda bu psikoloji ile köyden bir birinin yakınını öldürmüş köy koruyucuları ve gerillaların barış içinde birlikte yaşayacaklarını garanti edebilir miyiz? Mahmur kampının kurulduğu 1994 yılında dünyaya gelen 19 yaşındaki gencin ülkemiz ile uyum sorununu nasıl çözeceğiz?  Rehabilitasyon merkezleri kurulmadan, uzman yardımı alınmadan siyasi, duygusal söylemler ile her gün çocuklarının mezarını ziyarete giden Asker ailelerini barış ve çözüm sürecine nasıl dâhil edeceğiz? Sorunu sadece silahların susması ile çözmüş olamayız. Asıl sorun; Düşmanlığın, önyargıların, ayrışmanın beyinlerde bitirilmesi. İşsizlere iş alanları açarak, boşaltılan köylere geri dönüşü sağlamak için yaşanıla bilir evler yaparak, işleyeceği toprağı tahsis ederek, besleyeceği hayvan temin ederek, parasız eğitim kurumları açarak barışı kalıcı olarak çözmüş oluruz. Hadi hayırlısı...
Ekleme Tarihi: 22 Nisan 2013 - Pazartesi
Ali GÜLTEKİN

(Ç) özüm

 Şüphesiz; Barış ve çözüm kelimelerinin doku zenginliği, her iki kelimenin de içinde insanları var eden temel kuralları ifade ediyor olmasındandır.
Barış içinde birlikte yaşamak insan olmanın temel kuralıdır. Barış içinde birlikte yaşamak için; tüm insanların eşit sosyal siyasal haklardan yararlanmaları gerek. Barışın hayata geçirilmesi için sorunları tespit edecek bilgi çözecek bilinç gerek. Ç harfini parantez içerisine alarak özüm yazısını boşta bırakma nedenim çözümü özümsememiz ve özümüzden istememizin gerekliliğindendir. Bunun için sadece; popülist,  duygusal yaklaşımların, samimiyetin ortaya çıkması yetmiyor. Bilimsel bilgi ışığında toplumun ihtiyaçlarından yola çıkılarak sosyal-siyasal eşitlik temelinde kalıcı barışı inşa etmek zorundayız.

Barıştan ne anlıyoruz?
Çözüm, ağa toprakları üzerinde yeşertilecekse toplumsal bir barış olur mu?
Çözüm, çocuk gelinleri görmezse toplumsal barış olur mu?
Çözüm, okula gönderilmeyip çalıştırılan çocuk işçileri görmezden gelirse toplumsal barış olur mu?
Çözüm, işsizliğe, yoksulluğa, topraksız köylüye umut olmazsa toplumsal barış olur mu?
Çözüm, ulus, inanç, dünya görüşünü özgürce ifade etme olanağı yaratmazsa toplumsal barış olur mu?
 Çözüm, farklılıklarımıza hoşgörü ile yaklaşıp; Din, dil, renk, ulus farkı gözetmeksizin ortak değerlerimizi güçlendirmeden toplumsal barış olur mu?

Bu sorunları çözmeden insanların taleplerini Kürtçe veya Türkçe dile getiriyor olması yaşamlarında neyi değiştirecek?
 Barış neyin barışı olacak?
Hepimiz bir ağızdan bu bölgede yaşanan sorunların eğitim ve yoksulluktan kaynaklandığını söylemedik mi?
Barış süreci hayata geçtiğinde, bölgede sanayileşmenin, tarımın ve hayvancılığın gelişeceğini biliyoruz. Bu barış;  köy ağaları ve sanayicilerin fırsata dönüştürdüğü barış olmamalı. Bu barış, Berfin ve Remo’nun kaderini değiştirecek çözümler ortaya koymalı. İşsizliği, yoksulluğu ortadan kaldırmalı. Parasız çağdaş eğitimi hayata geçirmeli.
Barışı neresinden tartışıyoruz?
Bu sürecin çalışmaları seyirci desteğini almak için türbinlere oynayarak yapılmamalı. Barış süreci tüm sosyal, siyasal yönleri ile ele alınarak yürütülmeli.  Barışı; Ahmet’i üzmeyelim, Ayşe küsmesin, Yusuf bize katılsın diye sağından solundan çekerek, eğerek, büzerek yirmi yamalıktan bohça olarak ortaya çıkardığımızda üç günde telise döner. Çözüm sürecinde toplumsal sorunları çözdüğümüzde toplumsal mutabakat sağlanarak barış hayata geçer. Bu gün bu koşullar mevcut. Süreci kendi doğasında doğru analiz ederek iyi yönetmek gerekiyor.
Barışın doku uyumu
Kan akan damarları bir birine bağlayarak kanı durdurmak için doku uyumuna dikkat etmek zorundayız. Barış şarkısını üst perdeden çalarak, müziğin ritmine eşlik ederek, alkış tutmamız bizi barışa götürmez.

-10 Bin gerilla

-50 Bin köy koruyucusu

-Üç Bin uzman çavuş

Özel kuvvetler ve Mahmur kampında yaşayan sayıları 11 bin 500 olan mültecilerin ve tüm Türkiye’nin barış içinde birlikte yaşamasını nasıl sağlayacağız?
Bu konuda Pedagoglar, Psikologlar ve uzman kişilerden oluşan Rehabilitasyon merkezi kurabildik mi? Akil insanlar içinde bu konuda uzmanlarımız var mı?  Hangi bölgelere Rehabilitasyon merkezleri kuruldu? Bu merkezlerden toplumsal yaşama adapte edilmesi için kimler yararlanacak? Kaç uzman çalışacak. Türkçe kendini ifade edemeyenler için kaç Kürtçe bilen uzmanımız var?
Bütün bunları gereksiz görerek silahları susturduğumuzda bu psikoloji ile köyden bir birinin yakınını öldürmüş köy koruyucuları ve gerillaların barış içinde birlikte yaşayacaklarını garanti edebilir miyiz?
Mahmur kampının kurulduğu 1994 yılında dünyaya gelen 19 yaşındaki gencin ülkemiz ile uyum sorununu nasıl çözeceğiz? 
Rehabilitasyon merkezleri kurulmadan, uzman yardımı alınmadan siyasi, duygusal söylemler ile her gün çocuklarının mezarını ziyarete giden Asker ailelerini barış ve çözüm sürecine nasıl dâhil edeceğiz?
Sorunu sadece silahların susması ile çözmüş olamayız. Asıl sorun; Düşmanlığın, önyargıların, ayrışmanın beyinlerde bitirilmesi.
İşsizlere iş alanları açarak, boşaltılan köylere geri dönüşü sağlamak için yaşanıla bilir evler yaparak, işleyeceği toprağı tahsis ederek, besleyeceği hayvan temin ederek, parasız eğitim kurumları açarak barışı kalıcı olarak çözmüş oluruz.
Hadi hayırlısı...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.