Ali GÜLTEKİN
Köşe Yazarı
Ali GÜLTEKİN
 

ÇATIŞARAK MI YAŞAYACAĞIZ?

Alkole tepki gösterenlere karşı olmak, çok alkol tüketmek mi? İnancı gereği kapalı olanlara karşı olmak, açılıp saçılmak mı? Demokrasi,  ortak değerler, insanca yaşam talebine karşı çağ dışı söylemler ile ayak diremek mi gerek? Görüyoruz ki genel çoğunluğumuz, duyma, anlama, algılama, duyarlılık, bilgi ve bilinçten yoksunuyuz. Yoksunuz… Çünkü insan olmaktan uzaklaşıyoruz. Çünkü inanç, ulus, yaşam değerlerimizi yok ediyoruz… Atatürkçü olmak: Atatürk karşıtlarına inat,  Atatürk ilkelerine kulak tıkayıp, heykelleri ile yaparak, onuncu yıl marşı okumak mı? Türkiyeli olmak: Ormanların, tarım alanlarının, yaşam alanlarımızın… Yok, oluşuna, ulus, inanç, mezhep ayrılıklarının derinleştiren çatışma ortamının yaratılması mı? Partili olmak: Parti içi demokrasi aramadan, parti liderlerinin sultası altında, anti demokratik partiler yasası ile vaftiz edilerek uyumak mı? Memur olmak: Postu devletin üzerine attık diyerek, üretkenlikten koparak asalak olmak mı? Emekçi olmak: iş yerinde sürekli rapor almak, üretimi bireysel olarak düşürmek, çalıştığın iş yerine zarar vermek mi? Yönetici olmak:  Çalışanlarına zulüm etmek mi? İşveren olmak: İşçileri kölelik koşullarında çalıştırmak, işçi örgütü sendikaya karşı olmak mı? Belediye başkanı olmak: Topluma hizmet yerine kendi çevresine,  “seçim savaşı cengâverlerine” kıyak yaparak görev süresini doldurmak mı? Bakan olmak: Keseye çalışıp, ahaliye siyah gözlük ile bakmak mı? Başbakan olmak: Halkı  “biz”, “ötekiler” olarak ayırmak mı? Cumhurbaşkanı olmak: Masaya gelen yasaları imzalayarak suya sabuna dokunmamak mı? Ordu komutanı olmak: “Yurtta sulh, cihanda sulh" mesajını tersten okumak mı? Rektör olmak: Özerk, parasız eğitim… Yerine, YÖK çadırında kampa çekilip ense yapmak mı? Yargı: İnsanları koruyan yasalar yerine, sistemi koruyarak teraziyi hileli tutmak mı? Spil taş ocakları ile yamalı bohçaya döndü. Her gece MOSB sinden evimizin içine giren kötü kokulara, toz bulutlarına, kirli suya ev sahipliği yapıyoruz. Çevre kirliliği, ulaşım, trafik, imar, yapı, sosyal alanlar… Yakınmak çare mi? Elbette yakınma, dövünme, ağıt yakma yerine çözüm üretmeliyiz. Elbette vatandaş olarak sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Peki, vatandaşlık bilinci nasıl oluşacak? Birini var ederken diğerini yok ediyoruz. Birini bulurken diğerini eksik yaşamak bizim kaderimiz mi? Bütün bunlara nasıl seyirci kalıyoruz? Bütün bunlarla birlikte nasıl yaşıyoruz? Biz yaşıyor olabilir miyiz? Gemi su alıyor. “Gezegenimizi yok ediyoruz”… Hadi hayırlısı…
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2014 - Cuma
Ali GÜLTEKİN

ÇATIŞARAK MI YAŞAYACAĞIZ?

Alkole tepki gösterenlere karşı olmak, çok alkol tüketmek mi? İnancı gereği kapalı olanlara karşı olmak, açılıp saçılmak mı? Demokrasi,  ortak değerler, insanca yaşam talebine karşı çağ dışı söylemler ile ayak diremek mi gerek?

Görüyoruz ki genel çoğunluğumuz, duyma, anlama, algılama, duyarlılık, bilgi ve bilinçten yoksunuyuz. Yoksunuz… Çünkü insan olmaktan uzaklaşıyoruz. Çünkü inanç, ulus, yaşam değerlerimizi yok ediyoruz…

Atatürkçü olmak: Atatürk karşıtlarına inat,  Atatürk ilkelerine kulak tıkayıp, heykelleri ile yaparak, onuncu yıl marşı okumak mı?

Türkiyeli olmak: Ormanların, tarım alanlarının, yaşam alanlarımızın… Yok, oluşuna, ulus, inanç, mezhep ayrılıklarının derinleştiren çatışma ortamının yaratılması mı?

Partili olmak: Parti içi demokrasi aramadan, parti liderlerinin sultası altında, anti demokratik partiler yasası ile vaftiz edilerek uyumak mı?

Memur olmak: Postu devletin üzerine attık diyerek, üretkenlikten koparak asalak olmak mı?

Emekçi olmak: iş yerinde sürekli rapor almak, üretimi bireysel olarak düşürmek, çalıştığın iş yerine zarar vermek mi?

Yönetici olmak:  Çalışanlarına zulüm etmek mi?

İşveren olmak: İşçileri kölelik koşullarında çalıştırmak, işçi örgütü sendikaya karşı olmak mı?

Belediye başkanı olmak: Topluma hizmet yerine kendi çevresine,  “seçim savaşı cengâverlerine” kıyak yaparak görev süresini doldurmak mı?

Bakan olmak: Keseye çalışıp, ahaliye siyah gözlük ile bakmak mı?

Başbakan olmak: Halkı  “biz”, “ötekiler” olarak ayırmak mı?

Cumhurbaşkanı olmak: Masaya gelen yasaları imzalayarak suya sabuna dokunmamak mı?

Ordu komutanı olmak: Yurtta sulh, cihanda sulh" mesajını tersten okumak mı?

Rektör olmak: Özerk, parasız eğitim… Yerine, YÖK çadırında kampa çekilip ense yapmak mı?

Yargı: İnsanları koruyan yasalar yerine, sistemi koruyarak teraziyi hileli tutmak mı?

Spil taş ocakları ile yamalı bohçaya döndü. Her gece MOSB sinden evimizin içine giren kötü kokulara, toz bulutlarına, kirli suya ev sahipliği yapıyoruz. Çevre kirliliği, ulaşım, trafik, imar, yapı, sosyal alanlar…

Yakınmak çare mi?

Elbette yakınma, dövünme, ağıt yakma yerine çözüm üretmeliyiz. Elbette vatandaş olarak sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Peki, vatandaşlık bilinci nasıl oluşacak?

Birini var ederken diğerini yok ediyoruz.

Birini bulurken diğerini eksik yaşamak bizim kaderimiz mi?

Bütün bunlara nasıl seyirci kalıyoruz?

Bütün bunlarla birlikte nasıl yaşıyoruz?

Biz yaşıyor olabilir miyiz? Gemi su alıyor. “Gezegenimizi yok ediyoruz”…

Hadi hayırlısı…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.