Türkiye’de son yağışlar ile birlikte övgüler yağdırdığımız, adına şiirler destanlar yazılan, “Hayallerin cenneti” savaşlar yaşanan… İstanbul’un gözbebeği semtlerde sel suları araçları, insanları yutuyor.
Başkent Ankara
Gazi unvanlı Antep
Hayaller şehri Rize
Kültürler Şehri Hatay
Şehzadeler şehri Manisa…
Meğer ne kadar aç gözlülük, ne kadar, servete doyumsuzluk, savurganlık, duyarsızlık, saygısız… İşlemiş insan ruhuna.
Ormanları keserek yerleşim alanlarına dönüştürüldü.
Şehirlerde parklar, bahçeler, ağaçlık alanlar kesilerek, su akan dereler doldurularak, görsel çirkinlik içinde yapılaştırılarak betonlaştırıldı.
Akarsuların yönleri değiştirildi. Kaynak suları bilimsel kullanılmıyor. Tarım alanlarında kontrolsüz kimyasal ilaçlamalar kullanılıyor. Fabrikalardaki kimyasal atıkların akarsuya karışması ile ağaçlar kuruyor. Kuşlar, böcekler, canlı hayvanlar, bitkiler…Ölüyor!
Doğaya bırakılan katı atıkların yaptığı tahribatlar…
Bakar mısınız, insanlar ne kadar canavarlaşmış. Ne kadar kendine düşmanlaşmış….
Rant yapı şirketleri, insanların bahçeli müstakil evlerini yıkarak, ağaçlarını kesip bahçeyi arsaya katarak, dereleri kurutup ev yapıp satarak gününü gün ediyor yan gelip yatarak.
Bu binalardan yemeden, içmeden, sosyal yaşamından kısarak krediler ile ev alanların evlerine her yağmur sonrası dolan sular ne olacak?
Sele verdiğimiz canların hesabını kim verecek?
İnsani değerler vicdan ölürken “Cennetten bir köşe” Türkiye doğa olarak yok oluyor.
Yok oluyor ki; Ormana, meyve ağaçlarına, bahçelere, dere yataklarına, göl kenarlarına, deniz kıyılarına aç kurtlar gibi saldırarak doğa ile insanı, as olan canlı ve cansız varlıkların doğal dengeleri ile birlikte yaşamasını yok ediyorsunuz.
İnsani değerini, vicdanını sermaye yaparak insanlıktan çıktınsa köşene çekil. Doğa talanını yeni neslini bari yok etme.
Doğa kendi dengesini korumak zorunda zorladığında senin aldıklarını tek tek geri alacak.
Doğa sevgisi olmayanın insan sevgisi olur mu?
Emekli babanın gölgesinde oturduğu, çocuğunun salıncak kurduğu, ailenin meyvesini yediği ağaçları keserek inşaat yaparak para kazandığın ekmeği hangi yüzle, nasıl bir insani duygu içerisinde, hangi vicdan ile kime yedireceksin?
Rüzgâr Kemal Özdemir'i sel sularına veren Türkiye doğasını umursamaz sermaye çılgını anlayışı değil mi?
Hadi hayırlısı…