Hamza Dayı Sultan caminin karşı sokağında iki katlı evde yaşıyor. Bugün sabah namazından önce uyandı. Sarmaşık sarkan yatak odasının ahşap penceresini açtı. Sabah namazını sonrası, meşe ağacından sopasını eline alarak, Spil’in eteklerinden zirveye doğru tırmanışa geçti. Manisa bezinden mendili ile terini silerek. Yaşlı ağaçların bedenine yaslanıp soluklanarak, Sincaplar, ötüşen Kuşlar, yere düşen Çam kozaları, eşliğinde, yolculuğunu güneş Manisa üstüne gelmeden tamamladı.
Manisa’ya hâkim bir taşa el örgüsü ceketini sererek üzerine oturdu. Derinden bir iç çekerek beton binalarla dolmuş Manisa üzerinde göz gezdirdi. “Güzelyurt” mahallesinin üstüne geldiğinde durdu. Gözlerinden düşen damlaları sol elinin tersi ile sildi. Derin bir nefes alarak kendini toparladı.
Hamza dayı: Kiraz, İncir, Zeytin bahçeleri, Kavun, Pamuk tarlalarının yerlerine devasa beton binalar yapılınca bunun adı nasıl “Güzelyurt” oluyor? Allah’ın vergisi güzelliği, Padişahların; gözbebekleri şehzadelerini gönderdiği, Saraylar, hanlar, şifa merkezi yaptığı Manisa’yı biz ne hale getirdik? Diyerek hüzünlendi. Önünden geçen Kirpi’yi fark etti. „Sende benim gibi Manisa’ya sığmıyorsun.“ Dedi. Hamza Amca’nın diyalog kurmak istemesini gale almadan Kirpi yoluna devam etti. Hamza amca: Yaşam alanlarınızı yok eden insanlığa küstün. Yüzüme bile bakmadın. Hamza Amca’nın; Yüzü kızardı, yürek ezikliği ile elleri titredi. Cebinden çıkardığı Denge Gazetesi’nin ilk sayfasında Vali Halil İbrahim Dasöz’ün „Manisa’yı turizmim şehri, marka kent yapalım” içerikli röportajını bir solukta okudu. Elindeki sopayı yere atarak, ayağa kalktı. Manisa’ yı Kartal bakışı ile izledi. Atmaca’nın avına süzüldüğü hızla Manisa’ ya doğru süzülmeyi aklından geçirdi. ‘Bir şey yapmalı’ dedi. Kayanın üstüne Auguste Rodin’in yaptığı düşünen adam heykel’nin duruş şeklini aldı.
Hamza amca: Biz aynılaşmayı seviyoruz. Yeni proje üretmiyoruz. Spil’e teleferik yapılması bize ne kazandırır? Ben teleferiğe bindim denildiğinde insanların aklına Uludağ, Kartal Kaya gelecek. Manisa’da teleferik yokken buralarda vardı.
Farklı bir şey yapmalı. Kaplumbağa ve ben bu yaşta zirveye çıkabiliyorsak, diğer insanlar neden çıkmasın? Spil’in doğal ortamını bozmadan; İzmir tarafından başlayarak 1922 basamak merdiven ile zirveye çıksak.1922 basamak merdiven ile Turgutlu tarafına ovaya insek 3844 basamak eder. Machu Picchu’nun 3000 basamağının unvanını elinden alırız. Osmanlı mimarisi ile zirveye 8 Eylül tesislerini yaparak turizm ve marka şehir olmanın yolunu açarız.
Düşünen adan duruşunu santim bozmadan duran Hamza Amca: Basamakların yanında kilitli taşlardan yol yaparak, zirveye paytonlar ile turist taşırız. Özürlü arabaları ve bisikletler için toprak yol tahsis ederek sağlık turizminin önünü açarız. Yol boyu; çağlayarak akan su yolu yapar, sanatçıların ürünlerini teşhir ettiği, kitapların, kartpostalların, el işleri ve hediyelik eşyaların satıldığı, Mesir çaylarının içildiği nezih kahve stantlarını doğal ortamı bozmadan yol boyu serpiştiririz.
Her 8 Eylül’de uluslararası 1922+1922 basamaklı merdivenlerden çıkarak zirveye bayrak asma festivali yaparız. Üç kategoride yaparız. 1-Yayalar merdiven basamaklarından 2- özürlü arabaları 3- Bisikletler için.
Vali, Halil İbrahim Daşöz, Hayrullah Solmaz, Belediye Başkanı, Bülent Koşmaz ve Sait Türek’i ziyaret ederek düşüncemi paylaşacağım. Vali bey, Bülent Arınç Bey’e iletir. Bülent Arınç’ın Milletvekilliğinin son dönemi. Manisa’ ya eser bırakmış olurlar.
Bundan öte; 1922+1922 merdiven denildiğinde Manisa’dan başka hangi şehir akıllara gelir? Pizza ve Eiffel sembolleri şehirlerini, turizme kazandırıp marka kent yapmadı mı? Bizde neden olmasın?
Hamza amca eve döndüğünde; Hacı Ana ve torunlarına düşüncesini heyecanla anlattı. Torunlardan en küçüğü yerinden hızla kalkarak Dedesinin boynuna sarıldı. “Dede açılışa senin gördüğün Kirpi’yi getiririz. Bütün bunların görünce insanlık ile tekrar barışır.’ Celal Bayar’da okuyan kız torun: Bu projeyi Manisalılar en hızlı şekilde bitirerek Guinness rekorlar kitabına girmesin. Bosch fabrikasında çalışan erkek torun: UNESCO, kültürel ve doğal varlıkların listesine alır. Hacı Ana: 8 Eylül 1922 böyle yaşatılır. Manisa’ya da bu yakışır.
Sizce?
Hadi hayırlısı