Ali GÜLTEKİN
Köşe Yazarı
Ali GÜLTEKİN
 

OĞLUM YÜZME BİLMEZDİ!

"Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı? Geceleri uyuyamıyorum.   Ayşe Gökçe Ana oğlunun yüzme bilmediğini bildiğinden; Gemici, balıkçı olmasını istemezdi. Yapışır yakasına göndermezdi.  Peşi sıra gider, yalvar yakar döndürürdü yolundan. Saçını süpürge eder, mecalinin yettiği kadar kanatlarının altına alır, yavrularına ve kuzucuklarına yoksul evinde bakarak güle oynaya yaşarlardı birlikte. Ayşe Ana nerden bilsin kahrolası maden ocağına oluk gibi sular akacak. Bendini yıkmışçasına boşalan selin 18 canı candan koparacağını nereden bilsin Ayşe Ana. BİLENLERE NE DEMELİ? Ya! Bilenlerin suskunluğu? Ya! Bilenlerin pişkinliği? Ya! Bilenlerin aymazlığı! Her tufan sonrası  bir masalcının güneşli günler hikâyesi dinleyerek uyutulup, uyandığımızda rüya yorumcularının telkini ile yaşadığımız acıları unutup geride bırakıyoruz…  Elbistan’da yıllar önce toprak altına “gömdüğümüz” canlarımızın çıkarılamadığından haberi olan var mı? ÖZÜMÜZE DÖNELİM Müslüman bir coğrafya’da yaşamamıza, çoğunluğumuzun Müslüman bir toplum olmasından dolayı inancımıza göre: insana olma erdemi, sevgi, saygı, emek, hak, hukuk, paylaşım, birlikte ortak yaşamın bizler açısından kutsal olması gerekmiyor mu? BUNLARA NEDEN PARTİZANLIK YAPARIZ? Bizim ülkemizde ne yaşanıyor? Yeşil alanlar yok yakılıp, yıkılıp, kesilip yok edildi. Tarihi kalıntılarımız yağmalandı. Geleneksel mimari yerine daha çok kar edilen yapı türüne geçildi. Kültürel değerler  gereksizleştirildi.. Geleneksel sosyal yaşamdan koptuk. Eğitim, kültür, yaşam biçimi, çalışma hayatı, vergi sorumlulukları, kar etme usulü, işveren-usta-kalfa-çırak-işçi silsilesi ortadan kayboldu. İşçi ücretleri, iş güvencesi, sosyal-siyasal haklar, iş sağlığı, iş hukuku konularında dünya ülkelerinin sonlarındayız. Yabancı sermaye tutkusu, marka hevesi ile ne markamızı yaratabildik ne de milli sanayimizi kurabildik. Milli sermaye ile geri,  cadde sokaklarımız süsleyen yabancı marka tabelaları ile “ileri ülkeyiz” İNANCIMIZ SERMAYEYE YENİK Mİ DÜŞTÜ? Tersanelerde gemi yapmaya kalkıyoruz onlarca iş kazasında yüzlerce ölümle kapatıyoruz.  Gökdelenler yapıyoruz patır, patır işçilerimiz inşatlardan atarak rezidans temellerine gömüyoruz. Bayram, tatil günü demeye korkuyoruz. Yollarımız trafik kazaları ile kan gölüne çevriliyor. Kuraklık diyerek yağmur duasına çıkıyoruz. Allah yüzümüzü kara çıkarmayıp yağmur veriyor malımız çanımızı sel sularına veriyoruz.  Maden açıyor işçilerimizi “ateşle yakıyor”, “su ile boğuyor”, “toprağa gömüyoruz”. Şehir planı adına yeşili, doğallığı yok ederek hayalet şehirler yaratıyoruz. Köylerimizi geliştirelim derken köylerin doğal dokusuna kent aşısı yaparak melez bir toplum yaratıyoruz. DOĞRU YAPTIĞIMIZ NE VAR? Yerli sanayimiz, öz sermayemiz, yerli markalarımız, milli takımımız, kültürel zenginliğimiz, tarihsel dokumuz,  Anadolu insanının yüzyıllardır var ettiği ortak değerleri, birliğimiz, dirliğimiz, paylaşımımız yok oluyor. Bunu duyun yok oluyor yokkkk. NE YAPMALI? Bütün bunların sorumlusu iktidar partileri değil, Bütün bunların sorumluluğu muhalefet parelerinin hiç değil? Bu ülkede yaşayan insanların duyarsızlığı sonucu buralara sürüklendik.  Siyasi partiler kutsal değerler değil. Yüzlerce partiler ismi silinerek yok oldu.  Bizler yüzyıllardır milli değerlerimiz ve inançlarımızla yaşıyoruz.  Partileri bizim ve ülke sorunlarımıza çözüm yaratacak çalışmalar yaptıkça destekler, partiler ülke sorunlarından koptukça bizde partilerden kopmalıyız. İnanç, milli, ulusal değerlerimiz üzerinden duygularımıza okşanarak yapılan  ticaret ve siyaseti bertaraf ederek önce insan olduğumuzu unutmamalıyız.   Ayşe ananın yüreğindeki acıyı söndürecek cevabı gözlerinin içine bakarak verebilecek biri var mı? Hadi Hayırlısı…
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2014 - Cuma
Ali GÜLTEKİN

OĞLUM YÜZME BİLMEZDİ!

"Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı? Geceleri uyuyamıyorum.  

Ayşe Gökçe Ana oğlunun yüzme bilmediğini bildiğinden; Gemici, balıkçı olmasını istemezdi. Yapışır yakasına göndermezdi.  Peşi sıra gider, yalvar yakar döndürürdü yolundan.

Saçını süpürge eder, mecalinin yettiği kadar kanatlarının altına alır, yavrularına ve kuzucuklarına yoksul evinde bakarak güle oynaya yaşarlardı birlikte.

Ayşe Ana nerden bilsin kahrolası maden ocağına oluk gibi sular akacak. Bendini yıkmışçasına boşalan selin 18 canı candan koparacağını nereden bilsin Ayşe Ana.

BİLENLERE NE DEMELİ?

Ya! Bilenlerin suskunluğu? Ya! Bilenlerin pişkinliği? Ya! Bilenlerin aymazlığı! Her tufan sonrası  bir masalcının güneşli günler hikâyesi dinleyerek uyutulup, uyandığımızda rüya yorumcularının telkini ile yaşadığımız acıları unutup geride bırakıyoruz…  Elbistan’da yıllar önce toprak altına “gömdüğümüz” canlarımızın çıkarılamadığından haberi olan var mı?

ÖZÜMÜZE DÖNELİM

Müslüman bir coğrafya’da yaşamamıza, çoğunluğumuzun Müslüman bir toplum olmasından dolayı inancımıza göre: insana olma erdemi, sevgi, saygı, emek, hak, hukuk, paylaşım, birlikte ortak yaşamın bizler açısından kutsal olması gerekmiyor mu?

BUNLARA NEDEN PARTİZANLIK YAPARIZ?

Bizim ülkemizde ne yaşanıyor? Yeşil alanlar yok yakılıp, yıkılıp, kesilip yok edildi. Tarihi kalıntılarımız yağmalandı. Geleneksel mimari yerine daha çok kar edilen yapı türüne geçildi. Kültürel değerler  gereksizleştirildi.. Geleneksel sosyal yaşamdan koptuk. Eğitim, kültür, yaşam biçimi, çalışma hayatı, vergi sorumlulukları, kar etme usulü, işveren-usta-kalfa-çırak-işçi silsilesi ortadan kayboldu. İşçi ücretleri, iş güvencesi, sosyal-siyasal haklar, iş sağlığı, iş hukuku konularında dünya ülkelerinin sonlarındayız.

Yabancı sermaye tutkusu, marka hevesi ile ne markamızı yaratabildik ne de milli sanayimizi kurabildik. Milli sermaye ile geri,  cadde sokaklarımız süsleyen yabancı marka tabelaları ile “ileri ülkeyiz”

İNANCIMIZ SERMAYEYE YENİK Mİ DÜŞTÜ?

Tersanelerde gemi yapmaya kalkıyoruz onlarca iş kazasında yüzlerce ölümle kapatıyoruz.  Gökdelenler yapıyoruz patır, patır işçilerimiz inşatlardan atarak rezidans temellerine gömüyoruz. Bayram, tatil günü demeye korkuyoruz. Yollarımız trafik kazaları ile kan gölüne çevriliyor. Kuraklık diyerek yağmur duasına çıkıyoruz. Allah yüzümüzü kara çıkarmayıp yağmur veriyor malımız çanımızı sel sularına veriyoruz.

 Maden açıyor işçilerimizi “ateşle yakıyor”, “su ile boğuyor”, “toprağa gömüyoruz”.

Şehir planı adına yeşili, doğallığı yok ederek hayalet şehirler yaratıyoruz. Köylerimizi geliştirelim derken köylerin doğal dokusuna kent aşısı yaparak melez bir toplum yaratıyoruz.

DOĞRU YAPTIĞIMIZ NE VAR?

Yerli sanayimiz, öz sermayemiz, yerli markalarımız, milli takımımız, kültürel zenginliğimiz, tarihsel dokumuz,  Anadolu insanının yüzyıllardır var ettiği ortak değerleri, birliğimiz, dirliğimiz, paylaşımımız yok oluyor. Bunu duyun yok oluyor yokkkk.

NE YAPMALI?

Bütün bunların sorumlusu iktidar partileri değil, Bütün bunların sorumluluğu muhalefet parelerinin hiç değil? Bu ülkede yaşayan insanların duyarsızlığı sonucu buralara sürüklendik.  Siyasi partiler kutsal değerler değil. Yüzlerce partiler ismi silinerek yok oldu.  Bizler yüzyıllardır milli değerlerimiz ve inançlarımızla yaşıyoruz.  Partileri bizim ve ülke sorunlarımıza çözüm yaratacak çalışmalar yaptıkça destekler, partiler ülke sorunlarından koptukça bizde partilerden kopmalıyız.

İnanç, milli, ulusal değerlerimiz üzerinden duygularımıza okşanarak yapılan  ticaret ve siyaseti bertaraf ederek önce insan olduğumuzu unutmamalıyız.  

Ayşe ananın yüreğindeki acıyı söndürecek cevabı gözlerinin içine bakarak verebilecek biri var mı?

Hadi Hayırlısı…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.