İnançlı görünenlerin inançsızlığı değer yaratmak, korumak, yaşatmak için bedeller ödemiş toplumu kendi değerlerinden koparıyorken insanın içini sızlatıyor. Öfkelenmemek, duyarsız kalmak mümkün mü? İslam’ı söylemlerini yaşamları ile bütünleştirerek icra edenleri ayrı tutuyor ve kutluyorum. Söylemleri ile yaşam şekilleri uyuşmayan insanlar her dönem tehlike arz etmişlerdir. Savundukları ideolojileri, inanç yaşamları, ulus söylemleri, insani değerleri… Gösterişe dönüştüren özünde inançsız ve güvensiz insanlar her dönem toplumu felaketlere sürüklemişlerdir.
İNSANİ DEĞERLERİ YIKIYORLAR
İnanç, mezhep, ulus, ideoloji… salt söylem olarak kullanıp toplumun inanç, ulus duyguları, tutundukları değerler tahrip ediliyor. Bu değerleri ticari meta olarak kullanan inançsızlar toplumu temel değerlerinden koparıyorlar.
Toplumsal çöküş öyle bir hal aldı ki! Din, mezhep, ulus değerleri inançsızların temsili noktasına geldi.
NEREYE SAVRULUYORUZ?
Bir milyoncu Kazın: Haldeki sebze toptancısı Raşit kantarda hile ile hırsızlık yapıyor.
Kunduracı Salim: Hırsızlık yapmayan mı var?
Manav Emine: Bizim Belediyede çok yolsuzluk var.
Kasap Emin: Hangi belediyede yolsuzluk yok?
Giritli Ahmet: Yine bir tecavüz olayı yaşanmış.
Berber Fırat: İki gün sonra çıkar. Edenin yanına kalıyor.
Pazarcı Gülsüm: Seksen yaşında Müteahhit Şevki
21 yaşında kızla evlenmiş
Halıcı Kadir: Para var çare var...
Lokmacı Salim: Bugün iki tane kadın cinayeti yaşanmış.
Berber Halit: Akıllı olsalardı. Başlarına bu bela gelmezdi.
Her şey ne kadar da olağanlaşmış. Herkes çevresindeki olayları nasıl da kabullenir hale gelmiş. Araştırma, sorgulama, hak arama… İnsani değerlerini kaybeden toplum oluşumu korkusunu yaşamıyor musunuz?
Peki, bizler nereye savruluyoruz?
İNANIR GÖRÜNENLERİN İNANÇSIZLIĞI
İslam toplumunun oluşumunda sökülüp atılan kötülükler ile tekrar İslam'ın içine sızıyor.
İslam inancını yaşayan her mümin bu kirli oyuna karşı durarak, bertaraf ederek, kendi inancını kendi gibi düşünen müminler ile bütünleştirerek güçlendirip, İslam inancını yaşayarak kötülüklerin önünde set olup geçit vermemeli.
Ulus, inanç, insani değerlerimiz özünden koparılarak gösterişe dönüştü.
Toplum içindeki söylemleri ve yaşam şekli farklı evine geldiğinde ailesi ve çocuklarına karşı farklı bukalemunlaşmış yaratıkların kamuoyundaki görüntüleri inanç, ulus ve insani değerlerine bağlı yaşayan toplumu tedirgin ediyor.
- Etin çoğunluğu evde istif edilerek, gösteriş için, kurbanlık koç, dana, tosun… kesiliyor mu?
-Gösteriş için, yoksullara iftar çadırı kurup ismini büyük puntolarla yazdırarak basın-yayın, aracılığı ile siyasi pirim toplanıyor mu?
-Devlet ekranı nereye gidiyorsa Cuma namazı için o cami seçiliyor mu?
-Kuş sütü eksik sofralarda, şatafatlı yaşamlarda inanç ve ulus söylemleri öne çıkarılarak makam, mevki korunmuyor mu?
-Ormanları kesilerek, yakılarak konut alanları açılmıyor mu?
-Akarsular durdurarak üzerine HES’ler kurularak, sular kirletilerek, doğal yaşam yok edilmiyor mu?
-Özürlü komşusu dizlerinin üzerinde sürünerek yürürken komşu servet ödenen arabalarla çaka satmıyor mu?
-Evsizler sokakta yatarken, şatolar inşa edilmiyor mu?
-Göz açıp kapayana kadar servet yeni zenginler türemiyor mu?
-Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genel Başkanlar, Bakanlar, Belediye başkanlarının olduğu kareye girmek için bir birini iteleyip, araya kafa sokarak kareye girmek için yarışılmıyor mu?
-En yakınlarında duranların arkasından konuşan, kuyu kazan ikiyüzlü güvensizler pirim yapmıyor mu?
-Meslektaşlarını, partidaşlarını yalanlar ile gammazlayan iftiracıların sayısına artmıyor mu?
İş alma, mevki kapma, makama oturma, iş edinmek için kılıktan kılığa giren bukalemunlar ordusu oluşmuyor mu?
BİRAZ VİCDAN!
Her ortamdan dini duyguları kullanarak rant sağlayanlar, “bir aracı bulamamışlarsa” yasal “cezalardan korkarak” Maliye'ye, gelir vergisi, Belediye'ye emlak vergisi ödemezler mi? Allah'dan korkarak neden mallarının karşılığı olan zekatı ödemezler?
Allah’ın kanunlarına, İslam’ın şartlarına neden uymazlar?
Her mümin zekâtını ödese Ramazan aylarında iftar çadırları kuracağımız yoksullarımız kalır mı? Her mümin İslam’da kutsal olan doğaya sahip çıksa ormanlarımız yok olup, sularımız kirlenir mi? Her mümin vatansever olsa ülkemizde yabancı sermaye güçlenir mi? Önce kendinize, sonra sağınıza, solunuza bakınız kaçınız zekât ödüyorsunuz?
Allah sevginizi, kuralları ile inancınızı yaşama duygunuzu, insani değerlere bağlılığınızı İslam ile bütünleştirerek zekâtlarınızı ödemeniz gerekmez mi?
SONUÇ OLARAK
“Ne ekersen, onu biçersin”. Evrene yolladığınız her şey size geri döner. Kötülük, beddualar, lanetler, belalar, kem bakışlar, yokluk bilinci, dedikodu, art niyet, yargılama, nefret, kıskançlık ya da kısıtlayıcı düşünceler… Ve elbette sevgi, hayır duası, şifa, iyi dilekler, teşekkürler, hakkaniyet, razı gelmeler, fedakârlıklar, saygı, söz hakkı da öyle. Kelimenin tam anlamıyla ne verirseniz, onu alırsınız.
Hadi hayırlısı…