Güney Doğu’dan gelen ölüm haberlerinin acısı vatan topraklarında tutuşuyor. Güneyimiz’de, Orta Doğu karanlığına kan akıtarak ışık arıyorlar. Ege’de 25 fidan verdik toprağa. Göçmenlerin Avrupa umutları İzmir’den dalgalar ile Yunan adalarına sürükledi. Trafiğe her gün onlarca can veriyoruz...
Sorun Biz’de
Biz tartışma özürlüsüyüz. Gri diye bir rengin olduğundan habersiz tartışmalarımızı siyah ve beyaz üzerinde yapıyoruz. Vatan için ellerinin bir parmağını dahi oynatmayan “rüzgârgülleri” efendilerinin beslendiği kaynakların kurumaması için Televizyon ekranlarında sarhoş naraları atıyorlar. Yok edelim, kurutalım, yakalım, yıkalım, kuralım, bozalım “kahramanlıkları” sergiliyorlar. Her konuda “bilge” olan bazı “siyasilerimiz”, “gazetecilerimiz” toplumun ayrışması için yakılan ateşe odun atarak ateşi söndürmeme gayretindeler. Her gün; bir, üç, beş onlarca evladını toprağa veren bu vatanın insanları kan, gözyaşı dursun istiyor. Ayni evden, Türkçe, Kürtçe ağıtlar yükseliyor. Tabutlar, sıvası yapılmamış yarım gece konduklara, derme çatma köy evlerinin, kapılarına düzülüyor. En çok savaş naraları, en çok “vatansever söylemleri” ateşin henüz düşmediği; (dileriz düşmez) villa, yalı, rezidans sakinleri tarafından atılıyor.
Ev sahibi uyuyunca misafir komşuya hırsızlığa gitmemeli
Suriye savaşından kaçarak vatan topraklarımıza gelen insanlar ülke sorunu yapıldı. Savaş ortamında insanlara elbette sahip çıkmalıyız. Elbette misafirimiz olmalılar. Ama ev sahibi uyuyunca misafir komşuya hırsızlığa gitmemeli. Biz, içinde bulunduğumuz koşullardan dolayı öncelikli sorunlarımıza odaklanmalıyız. Suriye’de istenilmeyen bir yönetim var ise bunu yıkacak, değiştirecek, istediği yönetimi getirecek Suriye halkının kendisidir.
Biz kimi ne mantık ile destekliyoruz?
Suriye’de muhalifler, var olan diktatörlüğe alternatif hangi yönetim biçimini ortaya koyduklar ki biz onlara destek sunuyoruz. Bir tarafta su anki diktatöre destek hevesi diğer tarafta muhaliflere destek olma hevesi ile saklambaç oynanıyor? Orta Doğu üzerinde Emperyalist emelleri görmeyecek kadar kör olamayız.
Kim! hangi akılla, Anadolu Aleviliği ve Suriye Aleviliğini yan yana getiriyor. Anadolu Aleviliği ile Suriye’de ki mezhebin uzaktan yakından benzerliği var mı? Suriye savaşına mezhepler üzerinden yakınlaşarak, siz-biz meselesi yapacak kadar insafsız oluyoruz. Kendi yavrusunu emellerine kurban edenler, başka çocukların saçlarına okşayacak kadar vicdan sahibi olamazlar. Bizler, Bütün bu oyunları bertaraf ederek, binlerce yıldır ortak yasam geleneğimize sarılarak, güçlendirmeliyiz.
Demokrasi bunlara kaldıysa vay halimize
Arap Birliği ülkeleri; Katar, Suudi Arabistan ve diğerleri ülkeler hangi demokrasiyi uyguluyor ki Suriye’ye o demokrasiyi istiyorlar. Bu ülkelerin diktatörleri kendi halklarına zulüm ederek varlıklarını sürdürmüyorlar mı? Kim! bunlar için diktatör değil diyebilir? Bize göre Suriye bu ülkelerin hangisine benzemeli?
Hangi yüzle kimyasal silahtan söz ediyorlar
Suriye ve İran’da kimyasal silahları var diyen; ABD, AB ve İsrail kendi ülkelerinde geliştirdikleri kimyasal kitle imha silahlar ile seralarda domates mi yetiştiriyorlar?
Koyun ile Keçi arkadaşlık ederken, önlerine çıkan hendekten, önce koyun atlamış. Keçi başlamış gülmeye. Koyun Keçiye dönüp sormuş: Neden gülüyorsun? Keçi: Atlayınca kuyruğun havaya kalktı popunu gördüm. Oysa keçinin poposu sürekli açıktadır.
Sorun Bizde
Afyonkarahisar’da; Sabotaj, el bombaları “özgür Suriye ordusuna verilmek üzere sayılıyordu, ihmal, tedbirsizlik… Kim ne derse desin.
Yeter artık; Türkiye Cumhuriyeti Devletinden maaş alarak görevini yapanlar bu halkın memurlarıdır. Başarsız olanlar ahkâm keseceğine hesap verme nezaketini göstermeli. Önce insan diyebilmeyi öğ-ren-me-li-yiz. Görevini yapmayan yöneticiler için: bizden, sizden dalaşması yapmayalım. Halk olarak kamuoyu oluşturalım. Yargılayacak yasalarımız, bunları uygulayacak yürekli savıcılarımız ve yöneticilerimizin olması için caba harcayalım.
Kendimize gelelim.
Yeter artık; Afyonkarahisar’da çocuklarını kaybetmiş aileler “açıklama yapınız” diye feryat ediyor. Bu feryatlar gale alınmazken Valilik makamından, Genel Kurmay Başkanı’na hali hediye edilerek hangi başarısı kutlanıyor…
Sesli düşünelim: Milli Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı’nı görevden alsa, sonrasında kendiside Başbakan’a istifasını sunsa takdir alır mı? Hataları olduğunda istifasını vermelerinin olağan bir davranış olduğu ülkeler, medeni ülke saygınlığını bu davranışları ile alıyorlar. Buna karşı çıkanımız olur mu?
Nasıl olacak? Eğitim seviyemizi yükseltiriz. Yasalar ve uygulamalar ile demokrasimizi güçlendiririz. Benim parti, benim adam, benim teşkilat… Söylemi hastalığından kurtuluruz. Parti ayrıştırmasını iyi hizmet veren ve vermeyen üzerinden yaparız. Ülke sorunları karşısında BIZ olma kararlılığını gösterdik mi biz de medeni ülke oluruz.
Kılavuzumuz Yiğit Bulut olursa:
“Ekonomi, spor, magazin, politika, moda, strateji… Uzmanı” olup, Gazeteler ve Televizyon kanalarınca “paylaşılmayan” Yiğit Bulut: Suriye bizim var olma ve yok olma meselemizdir.
Bunun üzerinden ne söylenir?
Kızılderili Atasözü: Kendi ruh hali ile bedenine işkence eden kişiyi iyileştiremezsiniz.
Hadi hayırlısı…
Anasayfa
Yazarlar
Ali GÜLTEKİN
Yazı Detayı
Bu yazı 1413+ kez okundu.
Karabulutlar Türkiye semalarında
Güney Doğu’dan gelen ölüm haberlerinin acısı vatan topraklarında tutuşuyor. Güneyimiz’de, Orta Doğu karanlığına kan akıtarak ışık arıyorlar. Ege’de 25 fidan verdik toprağa. Göçmenlerin Avrupa umutları İzmir’den dalgalar ile Yunan adalarına sürükledi. Trafiğe her gün onlarca can veriyoruz...
Sorun Biz’de
Biz tartışma özürlüsüyüz. Gri diye bir rengin olduğundan habersiz tartışmalarımızı siyah ve beyaz üzerinde yapıyoruz. Vatan için ellerinin bir parmağını dahi oynatmayan “rüzgârgülleri” efendilerinin beslendiği kaynakların kurumaması için Televizyon ekranlarında sarhoş naraları atıyorlar. Yok edelim, kurutalım, yakalım, yıkalım, kuralım, bozalım “kahramanlıkları” sergiliyorlar. Her konuda “bilge” olan bazı “siyasilerimiz”, “gazetecilerimiz” toplumun ayrışması için yakılan ateşe odun atarak ateşi söndürmeme gayretindeler. Her gün; bir, üç, beş onlarca evladını toprağa veren bu vatanın insanları kan, gözyaşı dursun istiyor. Ayni evden, Türkçe, Kürtçe ağıtlar yükseliyor. Tabutlar, sıvası yapılmamış yarım gece konduklara, derme çatma köy evlerinin, kapılarına düzülüyor. En çok savaş naraları, en çok “vatansever söylemleri” ateşin henüz düşmediği; (dileriz düşmez) villa, yalı, rezidans sakinleri tarafından atılıyor.
Ev sahibi uyuyunca misafir komşuya hırsızlığa gitmemeli
Suriye savaşından kaçarak vatan topraklarımıza gelen insanlar ülke sorunu yapıldı. Savaş ortamında insanlara elbette sahip çıkmalıyız. Elbette misafirimiz olmalılar. Ama ev sahibi uyuyunca misafir komşuya hırsızlığa gitmemeli. Biz, içinde bulunduğumuz koşullardan dolayı öncelikli sorunlarımıza odaklanmalıyız. Suriye’de istenilmeyen bir yönetim var ise bunu yıkacak, değiştirecek, istediği yönetimi getirecek Suriye halkının kendisidir.
Biz kimi ne mantık ile destekliyoruz?
Suriye’de muhalifler, var olan diktatörlüğe alternatif hangi yönetim biçimini ortaya koyduklar ki biz onlara destek sunuyoruz. Bir tarafta su anki diktatöre destek hevesi diğer tarafta muhaliflere destek olma hevesi ile saklambaç oynanıyor? Orta Doğu üzerinde Emperyalist emelleri görmeyecek kadar kör olamayız.
Kim! hangi akılla, Anadolu Aleviliği ve Suriye Aleviliğini yan yana getiriyor. Anadolu Aleviliği ile Suriye’de ki mezhebin uzaktan yakından benzerliği var mı? Suriye savaşına mezhepler üzerinden yakınlaşarak, siz-biz meselesi yapacak kadar insafsız oluyoruz. Kendi yavrusunu emellerine kurban edenler, başka çocukların saçlarına okşayacak kadar vicdan sahibi olamazlar. Bizler, Bütün bu oyunları bertaraf ederek, binlerce yıldır ortak yasam geleneğimize sarılarak, güçlendirmeliyiz.
Demokrasi bunlara kaldıysa vay halimize
Arap Birliği ülkeleri; Katar, Suudi Arabistan ve diğerleri ülkeler hangi demokrasiyi uyguluyor ki Suriye’ye o demokrasiyi istiyorlar. Bu ülkelerin diktatörleri kendi halklarına zulüm ederek varlıklarını sürdürmüyorlar mı? Kim! bunlar için diktatör değil diyebilir? Bize göre Suriye bu ülkelerin hangisine benzemeli?
Hangi yüzle kimyasal silahtan söz ediyorlar
Suriye ve İran’da kimyasal silahları var diyen; ABD, AB ve İsrail kendi ülkelerinde geliştirdikleri kimyasal kitle imha silahlar ile seralarda domates mi yetiştiriyorlar?
Koyun ile Keçi arkadaşlık ederken, önlerine çıkan hendekten, önce koyun atlamış. Keçi başlamış gülmeye. Koyun Keçiye dönüp sormuş: Neden gülüyorsun? Keçi: Atlayınca kuyruğun havaya kalktı popunu gördüm. Oysa keçinin poposu sürekli açıktadır.
Sorun Bizde
Afyonkarahisar’da; Sabotaj, el bombaları “özgür Suriye ordusuna verilmek üzere sayılıyordu, ihmal, tedbirsizlik… Kim ne derse desin.
Yeter artık; Türkiye Cumhuriyeti Devletinden maaş alarak görevini yapanlar bu halkın memurlarıdır. Başarsız olanlar ahkâm keseceğine hesap verme nezaketini göstermeli. Önce insan diyebilmeyi öğ-ren-me-li-yiz. Görevini yapmayan yöneticiler için: bizden, sizden dalaşması yapmayalım. Halk olarak kamuoyu oluşturalım. Yargılayacak yasalarımız, bunları uygulayacak yürekli savıcılarımız ve yöneticilerimizin olması için caba harcayalım.
Kendimize gelelim.
Yeter artık; Afyonkarahisar’da çocuklarını kaybetmiş aileler “açıklama yapınız” diye feryat ediyor. Bu feryatlar gale alınmazken Valilik makamından, Genel Kurmay Başkanı’na hali hediye edilerek hangi başarısı kutlanıyor…
Sesli düşünelim: Milli Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı’nı görevden alsa, sonrasında kendiside Başbakan’a istifasını sunsa takdir alır mı? Hataları olduğunda istifasını vermelerinin olağan bir davranış olduğu ülkeler, medeni ülke saygınlığını bu davranışları ile alıyorlar. Buna karşı çıkanımız olur mu?
Nasıl olacak? Eğitim seviyemizi yükseltiriz. Yasalar ve uygulamalar ile demokrasimizi güçlendiririz. Benim parti, benim adam, benim teşkilat… Söylemi hastalığından kurtuluruz. Parti ayrıştırmasını iyi hizmet veren ve vermeyen üzerinden yaparız. Ülke sorunları karşısında BIZ olma kararlılığını gösterdik mi biz de medeni ülke oluruz.
Kılavuzumuz Yiğit Bulut olursa:
“Ekonomi, spor, magazin, politika, moda, strateji… Uzmanı” olup, Gazeteler ve Televizyon kanalarınca “paylaşılmayan” Yiğit Bulut: Suriye bizim var olma ve yok olma meselemizdir.
Bunun üzerinden ne söylenir?
Kızılderili Atasözü: Kendi ruh hali ile bedenine işkence eden kişiyi iyileştiremezsiniz.
Hadi hayırlısı…
Ekleme
Tarihi: 11 Eylül 2012 - Salı
Karabulutlar Türkiye semalarında
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.