Küresel sermayenin, netleştirdiğimizde tekelci burjuvazinin ve işbirlikçilerinin yoksul ülkeleri ekonomik ve siyasal alanda “kuşatması” hiç şüphesiz öncelikle üreticileri, küçük sanayi esnafını, yoksul köylüyü, işçi ve emekçileri etkiler.
Temel tüketim mallarının fiyatlarının aniden yükselir. Yeni vergiler gündeme taşınır... İşçilerin, memurların, emeklilerin ücretleri erir. Alım güçleri düşer. Esnaf sattığını yerine koyamaz. Üretici giderlerini karşılayamaz duruma gelir.
Ekonomik sosyal durumları sarsılan ülke, iflaslarla, yüz yüze gelen esnaf, açlık, yoksulluk, ekmek, barınak sorunlar ortaya çıkar.
KRİZİ BOŞA ÇIKARMAK!
Bir: Hükümetler ekonomik ve sosyal-siyasal politikalarını gözden geçirmeli.
İki: Küresel sermaye ile tüm antlaşmalar iptal edilmeli.
Üç: Küresel güçlerin ülkedeki tüm üstleri kapatılmalı.
Dört: Küresel sermayenin ülkedeki işbirlikçilerine verilen ihaleler ve sözleşmeler iptal edilmeli.
Beş: Yoksul köylü, küçük sanayici destelenerek yerli ve milli üretim temel alınmalı.
Altı: Vatanın her karış toprağı işlenmeli. Yer altı ve yer üstü zenginliklerinden doğal yaşam alanlarına zarar vermeden, ekolojik denge korunarak millet olarak yararlanılmalı.
Yedi: Yatırımlar ve kalkınma bölgelerin iklim, yaşam, yerel zenginlikleri… Göz önüne alınarak her alanına yayılmalı.
Ahlaki milli tutum:
İktidar karşıtlarının döviz yükselişine “oh” çekmeleri, “hükümet gitti, gidecek…” el ovuşturmaları nasıl ahlaki değilse dolar yakmak, dolar düşsün diyerek salâvat zinciri oluşturmak, dolar ile bir taraflarını silmek, Ipone telefona silah sıkmak hiç gerçekçi değil.
Bir emperyalist ülkenin mallarını boykot ederek diğer, emperyalist ülkenin ürünlerine yönelmek: Krizi geçiştirmek, sömürüyü, talanı devam ettirmek çözümsüz kalmak olur.
Küresel sermayeden bahsederken; ABD, AB - ÇİN, RUSYA sermayesi olarak ayrıştırabilir miyiz? Çinli bir şirketin ABD’li, Rus, Alman ortağı olduğu bunun da küresel sermaye oluşturduğunu bilmeyen var mı?
Bir zamanlar; İtalya, Çin, Rusya Hollanda ürünleri çarşıda pazarda şova dönüştürülerek yakıldı. Sonuç olarak ne kazanıldı?
Kocaman bir hiç!
Bugün yakmalar, yıkmalar, çözümsüz ajitasyonel söylemler yarın hiç bir şey kazandırmaz.
X3, X5, X6, BMW ABD’de üretiliyor diyerek gidip Almanya’dan 5.20 BMW almak neyi değiştirir? Para aynı havuza akmıyor mu? Bu olsa olsa günü kurtarma olur. Bu türden örnekleri çoğaltma gereği bile duymuyorum.
Küresel sermayenin ekonomik ve siyasal alanda kuşatması sanayi, tarım, hayvancılık alanlarında yerli üretime geçilerek bertaraf edilir. Ülke, ucuz iş gücü, az vergi cenneti olmaktan ve yerli işbirlikçilerden kurtarılır.
Ajitasyon çekerek, ulusal ve dini duygulara dayandırılan söylemler ile “milli birlik” arayışı ile kriz çözemez. Zaten bu tutum da milli birlik olmaz. Milli birlik: Ürettiği üründe ‘made in Türkey’ yazan yerli Fabrikada ustanın çırağın anlından akan teri mendili ile silmesidir.
Bir dönemler Çiller hükümeti “millilik” üzerine ajitasyonda bugünkü söylemlerden geride kalmayacak şekilde söylemler ile krizi atlatmaya çalıştığında kriz’e ilk tepkiler muhafazakâr bir il olarak bilinen Elazığ esnaflarından gelmişti.
İcraatı olmayan söylemler çok denendi. Çözüm olmayınca itibar kalmadı.
Milli birlik fabrikalarda, tarlalarda, hayvancılıkta, yerli üretim yapılarak gerçekleşir. Çözüm kalıcı olarak burada ortaya çıkar.
Bugün, Trump ve ekibin için ABD’ye yarın AB, RUSYA, ÇİN’e meydan okumakla kalıcı temel çözüm sağlanamaz.
Çözüm: Emperyalistler ile ülkenin zararına olan tüm ekonomik ve siyasal antlaşmalar iptal edilmeli.
Rahmetli Ecevit’in kırk yıl önce söylediği sözle bitirelim mi?
Ne ezilen ne ezen, insanca halkça bir düzen.
Hadi hayırlısı…