Ali GÜLTEKİN
Köşe Yazarı
Ali GÜLTEKİN
 

Neden Celallendik?

Dünyanın varlığını sürdürmesi için ekosistem gerekir. Bu değişmez doğa kanunudur. Dünyada denge kuran en gelişmiş olan insanlar bozdukları ekosistemi yaşamlarını sürdürmeleri için tamir etmeleri gerekiyor.  -Bize suyun hayat verdiği kadar biz suya hayat hakkı tanıyor muyuz? -Bizim yaşamımıza doğanın kattığı zenginlik kadar biz doğanın yaşaması için zenginlik katabiliyor muyuz? -Ekolojik sistemin bizimle kurduğu denge kadar biz ekolojik sistem ile denge kurabiliyor muyuz? Ne yaptık? -Ülkemizde hangi siyasal partilerin çevre programları var? -Ülkemizde hangi iktidar çevre ile ilgili çalışma yürüttü? -Toplumu çevre konusunda bilgilendiren kaç kurumumuz var? -Okul müfredatımızda çevre ile ilgili hangi dersler var? - Kaç belediyemizin 30 yıllık şehir planını var? İnşallah 1 yıllık olanı çıkar. - Bütçemizden çevre korunması ve gelişimine kaç lira ayırıyoruz? Türkiye’de ilk ağaç kesimi gezi parkında mı gerçekleşti? Uzağa gitmeye ne hacet, kendi şehrimize bakalım. Manisa’da Güzelyurt, Yenimahalle nasıl yerleşime açıldı? Sanayi bölgesi kendi bağlarını, bahçelerini yiyerek büyümüyor mu? Gezi parkı tepkisi bu güne kadar gelen, bilgisiz, ilgisiz, düzensiz yerleşimin sonucudur. Bu zayıf yönlerimizi toplumsal bütünlük içinde güçlendirmediğimizde yarın aynı tepkiler ile karşılaşacağız. Nefret nefreti, şiddet şiddeti körükler. Demokrasiyi yok sayan zihniyetin Belediye Başkanlığı döneminde okuduğu şiirden dolayı Başbakan’ı hapishaneye atılırken gık çıkarmayan çevreler Başbakan için “Muhtar bile olamaz” demediler mi? Bunca kuşatmayı, barikatı, kanunsuzluğu, darbe provalarını toplumsal irade yıkmadı mı?  Demokrasinin gereği bu değil mi? Bunların analizini ülke olarak çok iyi yapmamız gerekmez mi? Bütün bunları yaşayan Başbakan’ın toplumun gezi parkı talebine karşı “marjinal çevreler” söylemi yerine  "Burada AVM istemiyoruz' diyenlere biber gazı sıkmak yerine ikna edici çalışmalar yapılmasını faydalı görüyorum" diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın söylemi ile yaklaşması daha hayırlı olmaz mıydı? Toplumsal mutabakat Toplumsal mutabakatı hayata geçiren gelişmiş ülkelerinde, bırakınız meydan inşa etmeyi, bırakınız bir ağaç kesmeyi, çocuk parkına bir salıncak kurarken Sivil Toplum Kuruluşu ile mutabakat sağlanır. Bu yöntem, iktidarı güçsüzleştirmez. İktidar- toplum bağlarını daha çok güçlendirir. Geçmişi unutanlar geleceği göremezler Yıllar önce meydanlarda, sokaklarda, üniversite kapılarında parasız eğitim, demokrasi, barış, başörtüsü takıp inançları doğrultusunda yaşamak isteyenleri, onlara destek verenleri yerlerde sürükleyerek, kafalarını, kollarını kırmadılar mı? Sıkıyönetimler, darbeler işkence tezgâhları, idam sehpaları kurmadılar mı? Gözaltında kayıp, yargısız infazları yaşamadık mı? Aynı ülkede birbirimizden ayrı yerlerde kanımız dökülüp gözyaşlarımız akmadı mı? O zaman masumane başörtü talebine “şeriatçı çevreler”, demokrasi isteyenlere “dış mihraklar” yakıştırılması yapılmadı mı? O günleri yaşayan hükümet yöneticilerinin, bugün ellerinde Beşiktaş, Fenerbahçe, Galata Saray bayrakları, dillerinde doğa sevgisi şarkılar ile meydana çıkanları gaz bombaları, tazyikli su ve uygulanan şiddeti engellemeleri gerekmez miydi? Ne yapmalı! Toplumsal olayların içine “marjinal çevreler” dün sızdılar. Bugün sızıyorlar. Yarın sızacaklar. Kendi doğası gereği dünyanın her yerinde böyledir. İktidarlar; iyi toplum analizi yapmalı. Toplumsal taleplere hoşgörülü yaklaşıp, diyalog geliştirip birlikte çözüm ortamı sağladığında toplum “marjinal” söylemlere itibar eder mi? Bunun cevabı çok net: Etmez! Barış, inanç, kardeşlik duygularını geliştirip demokrasiyi içimize sindirmemiz gerek. Hadi hayırlısı…
Ekleme Tarihi: 03 Haziran 2013 - Pazartesi
Ali GÜLTEKİN

Neden Celallendik?

Dünyanın varlığını sürdürmesi için ekosistem gerekir. Bu değişmez doğa kanunudur. Dünyada denge kuran en gelişmiş olan insanlar bozdukları ekosistemi yaşamlarını sürdürmeleri için tamir etmeleri gerekiyor.

 -Bize suyun hayat verdiği kadar biz suya hayat hakkı tanıyor muyuz?

-Bizim yaşamımıza doğanın kattığı zenginlik kadar biz doğanın yaşaması için zenginlik katabiliyor muyuz?

-Ekolojik sistemin bizimle kurduğu denge kadar biz ekolojik sistem ile denge kurabiliyor muyuz?

Ne yaptık?

-Ülkemizde hangi siyasal partilerin çevre programları var?

-Ülkemizde hangi iktidar çevre ile ilgili çalışma yürüttü?

-Toplumu çevre konusunda bilgilendiren kaç kurumumuz var?

-Okul müfredatımızda çevre ile ilgili hangi dersler var?

- Kaç belediyemizin 30 yıllık şehir planını var? İnşallah 1 yıllık olanı çıkar.

- Bütçemizden çevre korunması ve gelişimine kaç lira ayırıyoruz?

Türkiye’de ilk ağaç kesimi gezi parkında mı gerçekleşti?

Uzağa gitmeye ne hacet, kendi şehrimize bakalım. Manisa’da Güzelyurt, Yenimahalle nasıl yerleşime açıldı? Sanayi bölgesi kendi bağlarını, bahçelerini yiyerek büyümüyor mu? Gezi parkı tepkisi bu güne kadar gelen, bilgisiz, ilgisiz, düzensiz yerleşimin sonucudur. Bu zayıf yönlerimizi toplumsal bütünlük içinde güçlendirmediğimizde yarın aynı tepkiler ile karşılaşacağız.

Nefret nefreti, şiddet şiddeti körükler.

Demokrasiyi yok sayan zihniyetin Belediye Başkanlığı döneminde okuduğu şiirden dolayı Başbakan’ı hapishaneye atılırken gık çıkarmayan çevreler Başbakan için “Muhtar bile olamaz” demediler mi? Bunca kuşatmayı, barikatı, kanunsuzluğu, darbe provalarını toplumsal irade yıkmadı mı?  Demokrasinin gereği bu değil mi? Bunların analizini ülke olarak çok iyi yapmamız gerekmez mi? Bütün bunları yaşayan Başbakan’ın toplumun gezi parkı talebine karşı “marjinal çevreler” söylemi yerine  "Burada AVM istemiyoruz' diyenlere biber gazı sıkmak yerine ikna edici çalışmalar yapılmasını faydalı görüyorum" diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın söylemi ile yaklaşması daha hayırlı olmaz mıydı?

Toplumsal mutabakat

Toplumsal mutabakatı hayata geçiren gelişmiş ülkelerinde, bırakınız meydan inşa etmeyi, bırakınız bir ağaç kesmeyi, çocuk parkına bir salıncak kurarken Sivil Toplum Kuruluşu ile mutabakat sağlanır. Bu yöntem, iktidarı güçsüzleştirmez. İktidar- toplum bağlarını daha çok güçlendirir.

Geçmişi unutanlar geleceği göremezler

Yıllar önce meydanlarda, sokaklarda, üniversite kapılarında parasız eğitim, demokrasi, barış, başörtüsü takıp inançları doğrultusunda yaşamak isteyenleri, onlara destek verenleri yerlerde sürükleyerek, kafalarını, kollarını kırmadılar mı? Sıkıyönetimler, darbeler işkence tezgâhları, idam sehpaları kurmadılar mı? Gözaltında kayıp, yargısız infazları yaşamadık mı? Aynı ülkede birbirimizden ayrı yerlerde kanımız dökülüp gözyaşlarımız akmadı mı?

O zaman masumane başörtü talebine “şeriatçı çevreler”, demokrasi isteyenlere “dış mihraklar” yakıştırılması yapılmadı mı?

O günleri yaşayan hükümet yöneticilerinin, bugün ellerinde Beşiktaş, Fenerbahçe, Galata Saray bayrakları, dillerinde doğa sevgisi şarkılar ile meydana çıkanları gaz bombaları, tazyikli su ve uygulanan şiddeti engellemeleri gerekmez miydi?

Ne yapmalı!

Toplumsal olayların içine “marjinal çevreler” dün sızdılar. Bugün sızıyorlar. Yarın sızacaklar. Kendi doğası gereği dünyanın her yerinde böyledir. İktidarlar; iyi toplum analizi yapmalı. Toplumsal taleplere hoşgörülü yaklaşıp, diyalog geliştirip birlikte çözüm ortamı sağladığında toplum “marjinal” söylemlere itibar eder mi?

Bunun cevabı çok net: Etmez!

Barış, inanç, kardeşlik duygularını geliştirip demokrasiyi içimize sindirmemiz gerek.

Hadi hayırlısı…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.