ORTAK YAŞAM BİLGİSİNE SAHİP MİYİZ?
Türkiye’de, eğitim, bilgi, kültürel olarak hazırlanmamış insanlar hazırlıksız bir şekilde site yaşamı ile tanıştı. Ne devlet olarak yasalarımız, ne de kültürel olarak insanlarımız ortak yaşama hazırdılar. Ülkemizde ne tarihsel bir kökü ne de bilimsel bir teorisi vardı. Gelişmiş ülkelerindeki yaşam şekillerinden etkilenmiş kooperatif, site ve çok katlı bina yaşamına geçen Türkiye hala işleyiş konusunda bu sorununu çözmüş de değil.
-Ortak yaşam nedir?
-Ortak yaşam alanları nerelerdir?
- Ortak yaşam içerisinde bireyin sorumlulukları nelerdir?
-Ortak yaşam alanlarını yasalar nasıl belirler?
ORTAK YAŞAM KÜLTÜRÜMÜZ VAR MI?
As olan günümüz Türkiye’sinde yasalar ortak yaşam alanlarını nasıl belirliyor? Ortak yaşam kültürümüz var mı? Birey olarak ortak yaşam bilgimiz var mı? Ortak yaşam alanlarında sorumluluklarımızı yerine getirebiliyor muyuz? Bu konuda görüş belirtmek için insan bilimcisi, sosyolog olmaya gerek var mı? Her insan çevresindeki gelişmeleri izlediğinde her Kurt’un bir çakalı, her Tilki’nin bir Sansarı olduğunu görürüz. İnsani değer ve insan ilişkilerinden haberi olmayan bu huzursuz yaratıklar etraflarında asla huzur istemezler. Çevrelerinde her insanın, her ailenin, her toplumun kendileri gibi huzursuz olmasından beslenirler.
ORTAK YAŞAM EĞİTİMİ GEREKİR Mİ?
Site benzeri ortak yerleşim alanlarında çıkan huzursuzluklar sonucu işlenilen cinayetler, mahkemelik davalar incelendiğinde çoğunluğun akademik eğitim alan çevrelerden olduğunu göreceksiniz. Mesele akademik eğitim almak değil. Asıl mesele; Bilimsel eğitimi kavrayıp özümseme, insani değerlere sahip çıkmadır.
Buradan nasıl bir sonuç çıkartabiliriz?
-Akademik eğitimi bilimsel eğitime dönüştürme.
-Bireysel değil birlikte yaşamı hayata geçirme.
-Ben yerine biz olabilmeyi ilke edinme.
-Ortak yaşam bilincinin geliştirilmesi.
İnsan, hayvan, bitki doğası gereği ortak yaşam sürdürürler. Peki, Çakal, Sansar, Yarasa görünümlü yaratıklar insan içinde nasıl oluyor da yaşam sürdüre biliyorlar? Her Kurt’un beslediği bir Çakal, her Tilki’nin beslediği bir Sansar vardır. Çakallar Kurt sürülerinin, Sansarlar Tilkilerin atıkları ile beslenirler.
KİM BUNLAR?
Birey olarak öz güveni oluşmamış, aile içinde sindirilmiş, susturulmuş kişiliği bozuk yaratıklar sürekli birileri tarafından ortaya sürülürler. Bu yaratıklar insan doğasını, özel ve ortak yaşam alanlarını tahrip ederek yaşanmaz hale getirmek için sürekli huzursuz ortamlardan beslenirler. Toplumda huzur oluştuğunda bu yaratıklar huzur ve aydınlıktan korkarak, kendi karanlıklarına çekilir, yarasalar gibi bir birine tutunarak yaşarlar.
ORTAK DÜŞÜNELİM
Ortak yaşam alanı içerisinde insanları görmeyen, iletişim kurmayanlar kendi iç huzursuzluğunun ateşi ile toplumu tutuşturmaya çalışırlar. Bunların her zaman bir sahibi, sahibesi olur. Söylemezler, söyletirler, konuşmaz konuştururlar, iyi görünürler kötülük yayarlar… Özgüven eksikliği, kişilik bozukluğu, aile içerisinde söz hakkı olmayan, sindirilmiş bu yaratıklar örümcek ağından dışarı çıkınca Filin yanında kendi gölgelerini Fil gölgesinden büyük görenlerdir.
NE YAPMALI?
Çakal sürülerinin ulumalarına, sansarların sinsiliğine, yarasaların karanlıktaki planlarına karşı insani duruş sergilenmeli. Özel yaşama saygı, ortak yaşamı kültürel bir değer olarak zenginleştirerek yaşatmalıyız. İtibarsızlaşmış, huzursuzluk yayan mahlûklara karşı insan, hayvan, bitki sevgisini bütünleştirerek, doğa sevgisini güçlendirerek, insanlık yaşatılmalı.
Hadi hayırlısı…