Doğa’sı, konumu, tarihi zenginliği, bereketli toprakları ile Türkiye bu Dünya’nın “cennet” vatanı. Çevre sorunu konusunda toplumsal bir bilinç oluşma mayınca güçlü Sivil Toplum Kuruluşları yaratarak doğamızı koruyamıyoruz. Ormanlarımız, bir tarafından alevlere teslim ederken diğer taraftan onca kırsal alanımıza rağmen yerleşime açıyoruz.
Bu dünya sadece bizim mi?
Doğa, kendi kuralları içerisinde bir bütün olarak yaşam demek. Doğa; kent Meydanı’nı, park, akarsu, orman, toprak, bitki, kuş, hayvan, böcek, dağ, taş… demek. Doğa; ekonomi, eğitim, kültür, turizm, kalkınma, sosyalleşme… demek. Doğa yaşamın kendisidir.
Çevre sorunu, öncelikli insanlık so-ru-nu-dur.
Baltalar elimizde,
Uzun ipler belimizde
Biz gideriz ormana…
Şarkıları söyletme yerine, eğitim kurumları müfredatlarına, uygulamalı çevre dersleri konulmalı. Sivil Toplum Kuruluşları bu bilinç üzerinden güçlenir. Doğa’ya uygun sanayileşme, yerleşim alanları ile kentleşme mimarisi bunun üzerinden şekillenir.
İslam ve Doğa
Peygamberimiz Hz Muhammed'in doğa sevgisi üzerine onlarca sözü var. Hz Muhammed: Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin. Kıyamet kopma anında bile olsa, elinde bir ağaç filizi bulunan onu mutlaka toprağa diksin.(Buharî, el-Edebü'l-Müfred, 168)
Bu güzel sözün üzerine ne söylenilebilir. Her insan bunun üzerinden kendini sorgulamalı.
İslam’ı özümsemek!
İslam; Doğa’nın kutsallığına işaret eder. Dünya üzerinde en korunaklı doğa, en bakımlı çevre, en eğitimli toplum İslam coğrafyası içinde olması gerekir. En çok doğa, hayvan, insan zayiatı, israf ve eğitime ilgisizlik neden İslam ülkelerinde oluyor?
Bu konuda onlarca hadis ve Hz. Muhammed’ in sözlerine rağmen, duyarlılık göstermiyor, sorumluluktan kaçıyoruz. Biz istediğimiz kadar kaçalım, sel suları, fırtınalar evimize kadar gelerek bizi buluyor. Malımız, canımız nemiz varsa intikam alırcasına önüne katıp götürüyor.
Hangi vicdan?
Yeri, göğü Allah’ın var ettiğine ve Doğa’nın kutsallığına inanan bir mümin; hırs, çıkar, israf için, Doğa’ya nasıl zarar verebilir? Yaradan’ın verdiği şekli, şemayı özünden kopararak değiştirme yetkisini kim nerden alır? Bunların hesabını kim nasıl verir?
Nereden başlamalıyız?
Çalışma masamızdan, evimizden, iş yerimizden, okulumuzdan, çocuğumuzu götürdüğümüz parktan, tarlamızdan… başlayabiliriz. Bugün, “doğal felaketler” bizlerin uzağında olabilir. Yarın bizim canımızı, malımızı sel suları önüne katıp götürmeyeceğini kim hangi önlem ile garanti edebilir? Bizim yuvamız nasıl kutsal ise, kuşlar, böcekler, hayvanlar, bitkiler… için doğa kutsal bir yuva. Biz o yuvaları dağıttığımızda, “doğal felaketler” ile bizim yuvalarımızın nasıl dağıldığını görüyoruz.
Manisa: Canımız yanıyor.
Geçtiğimiz günlerde Spil’e düşen ateş için Manisalılar sosyal paylaşım sitelerine “canımız yanıyor” notu düştüler. Toplumsal duyarlılığı görünce insan yürekleniyor. Bu duyarlılık yangın dumanı ile uçup gitmesin. En masumane duygularımız ile kalıcı güçlü bir çevre hareketi başlatabiliriz. Spil’in zirvesi yanıyor. Gürle, Aşağı Çoban İsa, Akpınar eteklerinden altını oyarak taş çıkarıyoruz. Ova’yı yerleşime açarak, bereketli toprağı hadım ediyoruz. Gediz ‘i kirleterek yaşam damarlarını kurutuyoruz.
Biz nasıl insanlarız?
Bize sunulan bu güzellikleri ne hale getirdik? Padişahlar, Şehzadeler, Sultanlar “Manisa’ya gidip huzur, şifa buluyorum” derdi. Huzur ve şifa veren doğamız nerede?
Doğa’yı koruyarak Manisa’yı geliştirme, güzelleştirme, zenginleştirme alternatiflerini neden uygulamıyoruz?
Bir adım öne lütfen
Spil ormanları yok olduğunda dağdan gelen sel sularının, toprak kaymalarının önünde, saraylarımız, saltanatlarımız, kariyerimiz, paralarımız, arabalarımız, durabilecek mi?
Amerika, Japonya ve birçok ülke ’de; Bankalar, paralar, saraylar, arabalar, fabrikalar, yatlar, yalılar daha önemlisi insanlar alıp götürürken dalgaların önünde kim durabildi?
Yeşil bir Manisa, yaşanılır bir Dünya için, kendimiz, çocuklarımız için, bir adım öne lütfen..!
Hadi hayırlısı…
Anasayfa
Yazarlar
Ali GÜLTEKİN
Yazı Detayı
Bu yazı 1979+ kez okundu.
Spil’de ciğerimiz yandı
Doğa’sı, konumu, tarihi zenginliği, bereketli toprakları ile Türkiye bu Dünya’nın “cennet” vatanı. Çevre sorunu konusunda toplumsal bir bilinç oluşma mayınca güçlü Sivil Toplum Kuruluşları yaratarak doğamızı koruyamıyoruz. Ormanlarımız, bir tarafından alevlere teslim ederken diğer taraftan onca kırsal alanımıza rağmen yerleşime açıyoruz.
Bu dünya sadece bizim mi?
Doğa, kendi kuralları içerisinde bir bütün olarak yaşam demek. Doğa; kent Meydanı’nı, park, akarsu, orman, toprak, bitki, kuş, hayvan, böcek, dağ, taş… demek. Doğa; ekonomi, eğitim, kültür, turizm, kalkınma, sosyalleşme… demek. Doğa yaşamın kendisidir.
Çevre sorunu, öncelikli insanlık so-ru-nu-dur.
Baltalar elimizde,
Uzun ipler belimizde
Biz gideriz ormana…
Şarkıları söyletme yerine, eğitim kurumları müfredatlarına, uygulamalı çevre dersleri konulmalı. Sivil Toplum Kuruluşları bu bilinç üzerinden güçlenir. Doğa’ya uygun sanayileşme, yerleşim alanları ile kentleşme mimarisi bunun üzerinden şekillenir.
İslam ve Doğa
Peygamberimiz Hz Muhammed'in doğa sevgisi üzerine onlarca sözü var. Hz Muhammed: Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin. Kıyamet kopma anında bile olsa, elinde bir ağaç filizi bulunan onu mutlaka toprağa diksin.(Buharî, el-Edebü'l-Müfred, 168)
Bu güzel sözün üzerine ne söylenilebilir. Her insan bunun üzerinden kendini sorgulamalı.
İslam’ı özümsemek!
İslam; Doğa’nın kutsallığına işaret eder. Dünya üzerinde en korunaklı doğa, en bakımlı çevre, en eğitimli toplum İslam coğrafyası içinde olması gerekir. En çok doğa, hayvan, insan zayiatı, israf ve eğitime ilgisizlik neden İslam ülkelerinde oluyor?
Bu konuda onlarca hadis ve Hz. Muhammed’ in sözlerine rağmen, duyarlılık göstermiyor, sorumluluktan kaçıyoruz. Biz istediğimiz kadar kaçalım, sel suları, fırtınalar evimize kadar gelerek bizi buluyor. Malımız, canımız nemiz varsa intikam alırcasına önüne katıp götürüyor.
Hangi vicdan?
Yeri, göğü Allah’ın var ettiğine ve Doğa’nın kutsallığına inanan bir mümin; hırs, çıkar, israf için, Doğa’ya nasıl zarar verebilir? Yaradan’ın verdiği şekli, şemayı özünden kopararak değiştirme yetkisini kim nerden alır? Bunların hesabını kim nasıl verir?
Nereden başlamalıyız?
Çalışma masamızdan, evimizden, iş yerimizden, okulumuzdan, çocuğumuzu götürdüğümüz parktan, tarlamızdan… başlayabiliriz. Bugün, “doğal felaketler” bizlerin uzağında olabilir. Yarın bizim canımızı, malımızı sel suları önüne katıp götürmeyeceğini kim hangi önlem ile garanti edebilir? Bizim yuvamız nasıl kutsal ise, kuşlar, böcekler, hayvanlar, bitkiler… için doğa kutsal bir yuva. Biz o yuvaları dağıttığımızda, “doğal felaketler” ile bizim yuvalarımızın nasıl dağıldığını görüyoruz.
Manisa: Canımız yanıyor.
Geçtiğimiz günlerde Spil’e düşen ateş için Manisalılar sosyal paylaşım sitelerine “canımız yanıyor” notu düştüler. Toplumsal duyarlılığı görünce insan yürekleniyor. Bu duyarlılık yangın dumanı ile uçup gitmesin. En masumane duygularımız ile kalıcı güçlü bir çevre hareketi başlatabiliriz. Spil’in zirvesi yanıyor. Gürle, Aşağı Çoban İsa, Akpınar eteklerinden altını oyarak taş çıkarıyoruz. Ova’yı yerleşime açarak, bereketli toprağı hadım ediyoruz. Gediz ‘i kirleterek yaşam damarlarını kurutuyoruz.
Biz nasıl insanlarız?
Bize sunulan bu güzellikleri ne hale getirdik? Padişahlar, Şehzadeler, Sultanlar “Manisa’ya gidip huzur, şifa buluyorum” derdi. Huzur ve şifa veren doğamız nerede?
Doğa’yı koruyarak Manisa’yı geliştirme, güzelleştirme, zenginleştirme alternatiflerini neden uygulamıyoruz?
Bir adım öne lütfen
Spil ormanları yok olduğunda dağdan gelen sel sularının, toprak kaymalarının önünde, saraylarımız, saltanatlarımız, kariyerimiz, paralarımız, arabalarımız, durabilecek mi?
Amerika, Japonya ve birçok ülke ’de; Bankalar, paralar, saraylar, arabalar, fabrikalar, yatlar, yalılar daha önemlisi insanlar alıp götürürken dalgaların önünde kim durabildi?
Yeşil bir Manisa, yaşanılır bir Dünya için, kendimiz, çocuklarımız için, bir adım öne lütfen..!
Hadi hayırlısı…
Ekleme
Tarihi: 07 Kasım 2012 - Çarşamba
Spil’de ciğerimiz yandı
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.