Türkiye'nin batısından doğusuna, şehirlerin merkezinden kenar mahallelerine, kentlerinden köylerine kadar; eğitim, iş, milli gelir dağılımı, yatırımlar, kültürel-sosyal yaşam alanlarda kadınlara karşı pozitif ayrımcılık sürüyor.
Hak verme!
Kadınlara bu hak verildi. Şu hak verilecek... Bu sözleri kim hangi mantıkla kullanır? Kadınlara kim! hangi yetki ile hak dağıtır? Kadınlara, 1934 yılında seçme ve seçilme hakkı ve-ril-me-di. Kurtuluş savaşı kahramanları; Halide Edip, Nene Hatun, Şerife Bacı, Tarsuslu Kara Fatma ve diğerleri erkeklerin entrikalarına rağmen haklarını aldılar. Bugün aynı kararlılıkla mücadele eden kadınlar yarınlarını özgürleştirmeye devam edecekler.
Kadınların ilk seçme seçilme hakkı elde ettiği ülkeler
Finlandiya, 1906-Rusya, 1917 -İngiltere, Kanada, Azerbaycan, 1918 -Almanya ve Avusturya, 1919-ABD ve Macaristan, 1920′de kadınlara oy hakkı tanımıştır. Türk kadını seçme seçilme hakkına 74 yıl önce 1934 yılında kavuştu. Ancak 1935′ten 2009′a kadar Meclis'e 8 bin 794 erkek vekile karşılık sadece 236 kadın girebildi. Bu oranı, bizden önce veya sonra seçme ve seçilme haklarını alan kadınların yaşadığı batılı ülkeler ile karşılaştırarak altında ezilmek istemiyorum.
Parlamento seçimlerde çeşit olsun, kadın oylarını almak için aday gösterilen, seçildiğinde erkek ağzı ile konuşan, ayrımcı uygulamalar ve yasalara karşı mücadele etmeyen kendini inkâr eden birinden kadın haklarını savunmasını kim bekleyebilir?
Kadınlara erkek övgüsü…
Benim namusum
Evimin direği
Ekmeğimi önüme koyan
Kahrımı çeken kadın
Bir kaşık su veren
Bana karşı gelmeyen…
Bu türden söylemler ile kadını sadece ailenin bir parçası veya anne olarak kabul ederek, bir birey olarak görülmüyor. Kadınlara, eşine, ailesine itaat, annelik ve kadınlık ölçüsüne göre “itibar” veriliyor.
„Kadın sığınma evleri"
Sığınma evi, sığıntı çağrışımı yapmakta. Neden sığıntı? Kime sığınıyor? Kadınlar neden kendi ülkesinde sığıntı durumuna düşüyorlar? Sığıntı evlerinde kaderlerini bekleme yerine neden yaşam evleri oluşturularak güven içinde yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıyor? Kadınları yok sayan yasalar ve uygulamalar neden ortadan kaldırılmıyor?
“Sığıntı” olarak bile kalacakları yerleri yok
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye'nin nüfusu 2011 sonu itibariyle 74 724 269 kişidir. Buna göre, kadınlara “sığınma evlerinde” sağlanması gereken kalacak yer kapasitesi 7472 olmalıdır. Daha açılması gereken kalacak yer sayısı 5613'tür. Her 10 bin kişiye düşen kadın kalacak yer sayısı 0,25'tir. Bir başka deyişle Türkiye'de sığınma evlerinde 40.196 nüfusa bir kalacak yer düşmektedir.
Kadın hakları, hala kâğıt üzerinde
Çalışma, doğum izni, boşanma, aile konutu hakkı, seçme ve seçilme, aile içi şiddet, toplumsal ve kültürel baskı uygulanması, eğitim-öğretim imkânları, kadın ve erkek çalışanların gelir adaletsizliği devam ediyor.
Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan 2009 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde, 134 ülke arasında 129. sırada yer almıştır. İlk ‘Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi', 1989 yılında İstanbul Üniversitesi'nde kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı ancak 13′e ulaşabildi...
Kapitalizm ve kadın sömürüsü
Kapitalizmin acımasız sömürüsü kadın bedeni üzerinde devam ediyor. Savaşlarda en çok zararı kadın ve çocuklar görmekte. Filim, dizi, ürün tanıtımı kadın dişiliği öne çıkarılarak yapılmakta. Uyuşturucu ve fuhuş pazarını yönetenler, bu alanda kadınları insanlık dışı yöntemler ile kirli işlerinde kullanmaktalar. Bütün bunları ortadan kaldırmak elbette sadece kadınların görevi değil. İnsan olmanın gerekliliğidir.
Kadın, ekonomik ve cinsel bağımsızlığını kazanmadan, özgürleşemez
Baba, eş ve oğullardan oluşan erkek egemenliği ellerinde bulundurduğu yönetimler, gelenekler, töreler, çıkardıkları yasalar ile kendilerini koruyup güçlendirip yönetiyorlar. Kadınlar, var olma-yok olama, yönetilme-yönetimde olma seçimlerini evlerinde bulunan erkeklere karşı değil, evlerindeki erkekleri şekillendiren kültüre, töreye, geleneğe, yasalara ve uygulamalarına karşı mücadele etmek isteyen erkekleri de yanlarına alarak demokrasi mücadelesini güçlendirerek pozitif ayrımcılığı ortadan kaldırmalı.
Kendi özgür yaşam koşulları için mücadele etmeyen kadınların, özgür çocuklar yetiştirme düşüncesi ne kadar gerçekçi olur?
Stuart Mill: Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz, derhal kadınların yaşam şartlarına bakınız.
Hadi hayırlısı…