Askıdan bir saray sofrası lütfen
İtalya’nın güneyinde toplumsal yaşama sosyal bir dayanışma olarak giren askı kültürü kısa sürede Avrupa ülkelerine yayıldı.
Müşteri kahveye girer yalnızdır, garsona seslenir
-iki kahve biri askıya.
Garson elinde bir kahve ile gelir müşteriye verir, hesaba iki kahve fiyatı işler. Sonrada tezgâhın arka bölmesindeki askı tahtasında yazılı olan kahvenin karşısına bir çarpı daha atar.
Kahveye gelen yoksul insanlar askı tahtasına bakarlar. Askıda kahve varsa garsona seslenir.
-Askıdan bir kahve lütfen.
Garson kahveyi götürür askıdaki kahve sayısını bir azaltır. Sistem budur. Burada amaç yârdım verenin kime verdiğini, alanın kimden aldığını bilmemesi. Onur düşürücü şeklinde yaklaşımları güzel bir paylaşım şekline dönüşür.
Yrd. Doç. Dr. İlknur Polat’ın çalışmaları yanı sıra birçok tarihçinin araştırmasına göre Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'a ilk gelen Avrupalılar İtalyanlardır.
İtalyanlar, Tüccar olarak ve İtalya Katolik Kilisesi’nin merkezi olduğu için misyonerliği yaymak için okulları ve kültürleri ile İstanbul’a askı kültürünü de İtalyanlar taşımıştır.
Ülkemizde ticaret yapan İtalyan tüccarlar, Okul yapan misyonerler ve Osmanlı saraylarında çalışanlar tarafında getirilir. Osmanlı döneminde İstanbul’un birçok kahvelerinde uygulanır.
Türkiye’nin buna ihtiyacı var
Bencilliğin, bana neciliğin ayyuka çıktığı şu günlerde Türkiye’ nin insan odaklı sevgiye, dayanışmaya ihtiyacı var. Önce insan duygusunu geliştirerek insani değerleri ön plana çıkardığımızda doğamızı doğada var olan tüm canlıları ile paylaşabiliriz.
Vali Halil İbrahim Dasöz’ ün Manisa’ da bakkallarda askıdan bir ekmek lütfen kampanyası Manisalılarca her alan taşınmalıdır.
İslamiyet’ de Camilerin arka duvarlarına yapılan takalara yardımseverlerce bırakılan eşyaları yine yoksul insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için aldıkları bilinir.
Sosyal dayanışma anlamında Dün ün gerisindeyiz
Ramazan ayı döneminde “hayırseverlerin” kurduğu iftar çadırlarına kendi is yerinin reklamını asan, basın mensupları aracılığı ile yayınlanıp yazılan yârdim bence inançlarımıza göre yardim değil, reklam-dır. Çadır önünde elinde tası ile kuyruğa girmiş yaşlı amca kameralardan saklanmak için yüzünü gizlerken gözlerinden düsen yaşların beni doğrulayacağını sanıyorum.
Mübarek Ramazan ayında daha ihtiyatlı olmak gerek
Yoksullara kurulan çadırlarda iftar verenler varlıklılar bürokratlar ve siyasetçiler görkemli yalılarda, otellerde, rezidanslarda, yatlarda yalılarda kus sütü de olan yerlerde ağırlıyorlar.
Benimde bir günüm olsun
Asıl Ramazan Ayı insanın kendisini sınama zamanıdır. Yoksullara verelim bir günü değil Ramazan ayında sadece bir iftar açsınlar. Hayatları boyunca kapısından girmedikleri, giremeyecekleri, önünden geçmeye korktukları, kapılarında korumaların beklediği görkemli salonlarda kus sütlü masalarda bir iftar açma şansı verelim. Her gün saraylarda saltanat sürenler, bir gün iftar çadırlarının önünde sıraya girerek iftar açsın. Hadi geliniz yoksulun halinden anlamak için, o duyguyu paylaşmak için bir iftarlık konumlarınızı değişiniz. Dinimiz de bunu emretmez mi?
Paylaşmak mı istiyorsunuz?
Kardeşlik mi istiyorsunuz?
Yârdim sever mi olmak istiyorsunuz?
Yoksulun halinden anlamak mı istiyorsunuz?
Hadi beyler;
Yoksullar saraya
Varlıklılar, iftar çadırlarında sıraya