Mollasüleymanlı Köyü'nü anlatacağım bu yazımda, gerçekten gençlere örnek olacak ve hatta gençlere parmak ısırtacak birinden bahsedeceğim...
Mollasüleymanlı Köyü, Manisa'nın Yunusemre ilçesine bağlı bir mahalle aslında. Köy yaşamını, gelenek ve göreneklerini değiştirmeyen mahallelerimize, samimiyet içerdiği için "Köy" diyoruz hala.
Mis gibi havası, muhteşem doğası, ne ekersen ek hasat edebileceğiniz bereketli toprakları ile ve tabii o, candan, ciğerden samimi köy sakinlerinin yaşadığı görülesi bir yer, Mollasüleymanlı...
Bir program çekimi için gittik yine bu köye. Köyden birinin evinin bahçesinde misafir olalım dedik, sopontane bir konuşma esnasında. Tam o sırada köyün camisinin avlusunda oturuyorduk. Bizi kim misafir edecek diye meraklı gözlerle etrafa bakıyordum ki; Muhammer adında, mahalle efradından bir ağabey;
"Buyurun, sizi ben misafir etmek isterim, evimizin bahçesinde," dedi. "Olur," dedik ve yola koyulduk. Uzunca bir yol değildi zaten. 200-300 metre kadar yürüdük mahalle muhtarı İrfan Kayakaş, kardeşi, caminin imamı ve Muhammer Ağabey ile...
Bahçeden içerdiğimizde şaşkınlıkla bakakaldım. Muhammer Ağabey'in annesi, 83 yaşındaki Ayşe Teyze bizi hem misafir edecek, hem de program boyunca bize yemekleri ile, sunumu ile, sohbeti ile eşlik edecekti.
Gençlere taş çikartacak olan Ayşe Teyze'ye program boyunca hayranlık duydum. Büyük bir kalabalığın yapacağı tüm hazırlıkları Ayşe Teyze tek başına yaptı, çekimler bitinceye kadar.
BAHÇE DEĞİL CENNET KÖŞESİ
Ayşe Teyze'nin bahçesinde yok yok...İncir, Antep Fıstığı, biber, nane, ayva, badem, fasulye vs. her şeyi ekmiş ruhu genç teyzemiz. Hepsini de önümüze serdi yiyelim diye. Kendi bahçesinden topladığı taze fasulyeyi pişirmenin püf noktalarını anlatırken, soframıza da servis etmekten geri kalmadı.
Hele ki; o, buram buram kokusu ile mest olduğumuz, bahçenin avlusunda, birlikte kardığımız, misafirlerin vazgeçilmezi; un helvası...hala tadı tamağımda. Teyzemizi yerinde tutmak ne mümkün?
DAĞ KEKİĞİ
Program boyunca hem sohbet ediyor, hem de ikramlardan yiyorduk ki; gözüm kekik kavanozuna takıldı.
"Bu da mı sizin bahçeden Ayşe Teyze," dedim bir anda.
Hayır, dedi Ayşe Teyze.
"Bu dağ kekiği. Dağların eteklerinden, kendim topluyorum," dedi.
Artık şaşkınlığım bendini aşmıştı. "Bunları da sen mi topluyorsun bu yaşta? Bu yaşta yorma kendini, biraz dinlen," deyiverdim.
Ayşe Teyze mi?
"Ne yorulması kızım, bunlar iş değil, yorulmuyorum. Ben biraz daha gençken, sabah kalkar, hayvanları sağar, tarlada günlük işlere gider, çoçuklara bakar, bir de eve gelir, evde bir sürü iş yapardık," dedi.
"Vay, Ayşe Teyze'ciğim! Senden kalmadı artık. Nerede sizin gibi eski toprak kadınlar?" Diyerek; bir programı daha bitirirken, "Çalışan demir ışıldar" ilkesini de hayatıma aldım bu sayede.
Bu güzel teyzemiz bize; yaşama sevincinin insanı her yaşta dinç ve dinamik tutacağını öğretti. Yaşamak güzel şey, kıymetini bilelim ve yaşama katkıda bulunacak güzellikler üretelim, güzel eserler bırakalım.
Sağlığınız ve yaşam sevinciniz daim olsun.