Ünlü yazar Shakespeare'in söylediği gibi...KORKMAYIN!!!!
"İnsanların çoğu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaslanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."
Öyle bir süreçteyiz ki; maddi değerlere değil manevi değerlere tutunarak, bencilliği, hırsı, egoyu ve insana zarar veren tüm duyguları bırakarak; yaşama, dünyaya fayda sağlayacak bir şeyler bırakabilelim.
Yaşama dair zorlu sınavlardan başarı ile çıkmanın tek yolu; ilk önce kendi iç dünyamızdaki 'Kriz'leri bitirmektir... Krizleri bitirmek için, içimizde yıllarca birikmiş olan, adeta çıbanlaşmış olan sorunları bitireceğiz... Nasıl mı? Çıbanın kendi kendine patlamasını beklemeyin çünkü bu bazen uzun yıllar alır. Yıllarca içinizde bir çıban ile yaşamak yerine, kendinizin doktoru olun ve bir cerrahi müdahale yapıp tabiri caiz ise; neşteri vurup söküp atın o çıbanı. Korkmayın! Acı duymaktan korkmayın. Size zarar veren acıyı her gün yaşamak yerine, bir kereliğine kesip attığınız yaranın acısını derin yaşar ve iyileşmeye başlarsınız.
Hani hep derler ya; "Acılar insanı olgunlaştırır," diye. Elbette öyle... Acılar insanı olgunlaştırır.
Hiç acı çekmemiş insan ne yaşamış olabilir ki?
Kalbi olan insanlar acı çeker!
Acı çekmek, insan olmanın, akla ve bilince sahip olmanın ve en nihayetinde ise; bir kalbe sahip olmanın karşılığıdır.
Ne yazık ki; acı çekmemek için sevmekten kaçıyoruz, hatta korkuyoruz... Korkularımız o kadar nüfuz etmiş ki hayatımıza, her şeyin kolayını seçiyoruz, yüzeysel yaşıyoruz ve tabii gerçek mutluluğu gölgede bırakıyoruz.
Mutlu olmayı anlık hazlar ile karıştırıyoruz.
Ruhsal bir doyum olmadıkça, bedeni duyurarak yaşamak tatmin eder mi sizce?
Bilinmelidir ki hayatta en mutsuz insanlar, mutlu olmak için çılgınca uğraşanlardır.
İnsanların yaşam tarzlarını biraz incelediğinizde; mutlu ya da mutsuz olduğunu anlarsınız.
Sanatla, kültürel aktiviteler ile gelişime katkıda bulunacak entelektüel çalışmalarla uğraşan, bir şeyler üreten insanların daha mutlu yaşadığı bir gerçek var ortada. Bu gerçeği bilimsel olarak da açıklayan uzmanlar var.
Yaşam amacı olmayan, ne istediğini bilmeyen, kendini tanımayan, boşluk duygusu ile yaşayan ve sürekli bir mutlu olma arayışı içinde bulunan insanların mutsuz olduğu bir gerçek.
KORKMAYIN!
Mutlu olmak istiyorsanız sevmekten korkmayın. Gerçek sevgi; her türlü olumsuz duygunun ilacı olduğu gibi kalpleri yumuşatan, öfkeyi, acıyı, kini, nefreti, tatminsizliği, içsel boşluğu bertaraf edecek en etkili duygudur.
Gerçek sevgi elbette sorumluluk ister, emek ister, özveri ister, mücadele ister... Ve ne yazık ki bunları yapmak zor geldiği için sevmekten korktuk. Sevmeyi seçmediğimiz için de mutsuz olduk...
Peki, bugüne kadar gerçekten sevmeyi hiç düşündünüz mü? Evet, düşündünüz diyelim. Bunun için ne yaptınız?
Sevgi ile kalın...