Yaşamın kırıntıları ile yetinen, beslenen insanın ulaşabileceği nokta ne olabilir ki? İnsan, kendini layık gördüğü şeye dönüşür.
ERDEM; İYİYE DE, KÖTÜYE DE İYİ OLABİLMEKTİR!
Ne yazık ki iyi insanların çoğunluğu bu dünyadan gitti, çok azı kaldı ve insan atıkları ile dolup taştı yeryüzü.
Toplumsal bozulma/yozlaşma git gide artıyor. Kimse bu bozulmada; "Benim ne kadar payım var" diye düşünmüyor.
Herkes birbirinden "Öc" alır gibi, kötülük yapmakta yarışıyor. Sonunda herkes yine en kolayına kaçarak; karşısındakinden şikayetçi oluyor. Haksızlığa uğrayanlar, daha büyük haksızlık yaparak, bir başkasından intikam alırcasına acımasız olabiliyor. Bilinç altında her cins, ya karşı cinsine, ya da kendi cinsine düşman sanki!
Nerede kaldı "ERDEM", nerede kaldı "İYİYE DE, KÖTÜYE DE İYİ OL" ilkesi?
Yaşadığı olumsuz deneyimlerin bedelini bir başkasına acımasızca ödetmekten imtina etmeyen, akıl ve ruh sağlığı deformasyona uğramış insanların; hem toplumun hasta olmasında, hem de toplumun yozlaşmasında büyük rolü var elbette.
"Toplum hasta" tamlamalarını çok sık duyar olduk ne yazık ki.
Toplum; narsist, bencil, pragmatist, etik ahlak kurallarından kopmuş hedonist vs. özellikteki insanlardan dolayı da yozlaşıyor olabilir mi?
Manipülatör (iyi gibi görünen) insanlarla iç içe yaşadığımız şu dünyada; herkes birbirinden korkar oldu, herkes birbirine güvenemez oldu.
Ne yazık ki "Güvensizlik hastalığı" her geçen gün hızla yayılıyor. Güvensizlik hastalığını yayanlar da yine güven arayanlar! Ne büyük ironi değil mi?
Güven vermeden güven alınır mı?
Empati ve özeleştiriyi sözde değil özde geliştirirsek, olaylara daha objektif bir gözle bakarak, var olan sorunlara daha doğru bir yaklaşım sergileyebiliriz.
Peki, hep umutsuz mu yaşayacağız?
Elbette hayır!
Tam da bu noktada; analitik psikolojinin kurucusu, derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucularından biri olan İsviçreli Psikiyatrist Carl Gustav Jung'ın hoşuma giden bir öğretisi geldi aklıma.
Der ki; "Bir şeye inanın! Ya spiritüel bir şeye, ya dini bir öğretiye, muhakkak bir şeye inanın. Bir şeye inanmak insanı mutlu eder."
Dünyada birçok güzelliklerin var olduğuna inanalım. Umut, yaşamı güzelleştirir. Umudumuzu yitirmeyelim. Mutluluğumuzu insanların ellerine bırakırsak, mutlu olmayı insanların bize sunmasını beklersek, hayal kırıklığıyla dolu bir yaşamı kendimize çekmiş oluruz. Elbette ikili ilişkiler, sosyalleşmek insanı mutlu eder ancak, kimseyi 'idealize' etmeden, daha gerçekçi olmak, daha doğru seçimlere yönlendirir.
KUSURSUZ OLMA, İYİ İNSAN OL!
Herkesin kendini kusursuz gördüğü bu dünyada; iyi niyetlerin iyi niyetlerle buluşması dileklerim ile... Güven duyacağımız insanlarla kesişsin yollarımız.