"Yüzleşme korkusu" denilen bir kavram var!
İnsan, sorumluluklarından kaçar, başına gelen her şeyde ve yaptığı her türlü yanlışta başkalarını suçlayarak, onlar sebep olmuş gibi göstererek kendi ile yüzleşmekten daima kaçar.
İnsan aciz bir varlık...
İnsan, nerede güçlü olduğunu, nerede zayıf olduğunu anlarsa, işte o zaman kendisindeki büyük değişimi yapabiliyor.
"Her şey bir seçimdir" derim hemen hemen birçok yazımda.
Mutlu olmakta bir seçim, mutsuz olmakta...
İyi anılmakta bir seçim, kötü anılmakta...
Eksiklerini görerek, yüzleşerek, kabul ederek, gelişimini tamamlama doğrultusunda değişim ve dönüşümünü doğru yönde gerçekleştirmekte bir seçim...
Ama içselleştirerek, ama yüzeysel olmadan, ama isteyerek...
Evet, değişim zordur ancak; ilkellikten entelektüelliğe ve gelişime doğru hızla ilerleyen bir çağda, yaşamın anlamını öğrenmeyi ve de yaşama anlam katmayı reddeden ben merkezli bir anlayışın zararları hem kişinin kendisine, hem de toplumadır...
Tabii ki insanız. Zihnimizin, duygularımızın bize dayattığı onlarca emir var.
Değişmek istediğimizde zihin ve duygular bize:
-Hayır, bunu yapamazsın, başaramazsın, alışık olduğun bir düzenin var. Durduk yere rahatını neden bozacaksın? Gibi bir takım kafa karıştırıcı uyarılar göndererek; eski, kötü tüm alışkanlıklarımıza geri döneriz. Aslında sürekli duyduğunuz o, yanlış yönlendiren sesleri susturmayı başarırsak, değişim insana yepyeni, çok daha güzel kapılar açacaktır.
Değişime karar verdiğimizde elbette ilk önce iki adım ileri gideriz ve sonra bir adım geri gideriz. Burada yapılması gereken en önemli şey; pes etmeden, çaba sarf etmek ve mücadele etmektir. Her mücadelenin ve sarf edilen çabanın sonucunda büyük bir başarı vardır. Ayrıca başarı duygusu insana uzun metrajlı haz duygusu verir. Tabii bir şeyi başarmış insanın kendisine olan özgüveni de bunla paralel olarak artar.
ÖNCE KENDİNDEN BAŞLA!
Her insan, önce çevresindekileri değiştirme eyleminden vazgeçerek, kendini değiştirmekle başlarsa birçok sorun kendiliğinden çözülecektir.
İnsan denilen aciz varlık; kendi yapamadıklarını, yapıyormuş gibi öğüt vererek anlatır etrafına.
Oysa herkes verdiği öğütleri önce kendisi tatbik edebilseydi, etrafındakilere büyük büyük öğüt verme ihtiyacı da duymayacaktı...
İnsanın doğasında gördüğünü yapma eylemi vardır, işittiğini değil...
O halde şöyle bir sonuca varalım:
Etrafımızdakilerden görmek istediğimiz davranışları öncelikle biz etrafımızdakilere gösterelim.
Eğri bir insanın, karşısındakinden doğru olmasını beklemesi nasıl bir ironi ise; öyle işte...
Değişim biten bir kavram değildir. Aksine bir ömür boyu sürer. Değişiminiz ve dönüşümünüz iyilik üzerine ve rotanız ise; "İnsanlık" doğrultusunda olsun.