Ne garip bir ülkede yaşıyoruz...
4 Aralık Çarşamba günü Ordu'da, Ceren Özdemir kalbinden bıçaklanarak öldürüldü haberi bir ateş gibi düştü yine ülkemin yüreğine...
Öldürme dürtüleriyle yaşayan bir toplum mu olduk?
Nasıl bu hale geldik acaba?
Bir ülkede kadınlar haksızlığa uğruyorsa, kadınlara şiddet uygulanıyorsa, kadınlar öldürülüyorsa o ülke ilkel ve hiç gelişememiş bir ülkedir. Bu net bir gerçektir.
Hemen hemen her gün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine şahit oluyoruz.
Eşinden ayrılan adam, ayrıldı diye eşini öldürüyor, sevdiği kızın ayrılmasına dayanamayan sevgili sevdiğini öldürüyor, bir kadın tarafından reddedilen erkek, reddedildiği için bir kadını öldürüyor.
Ne oluyor bu erkeklere?
Geçen hafta yazdığım yazımda da belirttim aslında. Erkekler her şeyi yapma hakkına sahip gibi yetiştiriliyor.
İlkel toplumlarda erkeğe fazla önem yüklendiği için, erkeğin kadından daha güçlü olduğu kabul edildiği için, ne yazık ki bu gibi 3.sayfa haberlerine de daha çok şahitlik ediliyoruz.
Eğitim, eğitim, eğitim!
Öncelikli olarak aileler eğitilmeli. Tabii ailelerin çocuklarını eğitme ve yetiştirme biçimi de çok çok önemli.
Anne-babalar öncelikle çocuklarını sevgiyle büyütmeli.
Sevgiyle büyüyen insan, bir canlıya zarar verebilir mi?
Sevgiyle, adil bir biçimde, öz güvenli büyüyen insanlar kimseye haksızlık etmez. O halde anne ve babalara çok iş düşüyor.
Sevgili anne ve babalar!
"Neyi eksik yapıyoruz" diye mutlaka düşünün.
Bugün ülkemizde bu kadar şiddet, cinayet artıyorsa, bunun öncelikli sebebi ‘sevgi’ eksikliğidir. Daha birçok sebebi var ancak sevgi her şeyden önce gelir. Sevgi yoksunluğu ile büyüyen çocuklar geleceğin gaddar, acımasız, suç işlemeye meyilli bireyleri haline gelme olasılığı daha yüksek.
Sevin çocuklarınızı, hissettire hissettire hem de....
Çocuklarımıza doğayı sevmeyi, hayvanları sevmeyi, insanları sevmeyi ve daha da önemlisi "kendini" sevmeyi öğretelim.
İnsanın kendisini sevmesi ile başlar gelişim, değişim ve dönüşüm. Bunları temelden alan bireyler, zamanla bütüne de yansıtacaktır.
Nitekim bireyden başlar farkındalık ve sonra yayılır etrafa. Bir kişi değişirse dünya değişir.
Haydi, farkında olalım ve değişimi kendimizden başlatarak Dünya'yı yaşanacak hale getirmeye çalışalım mı? Ne dersiniz?