Şükretmek neden önemlidir? Bunu biraz ele alalım, bakalım...
İnsanın nefsi yani diğer adı ile hatta batı dili ile 'ego' çok güçlü bir içgüdüsel oluşumdur.
İnsan nefsinin zenginlik ya da güç bulduğunda zalimleşmeye, zorbalaşmaya, bencilleşmeye, vicdansızlaşmaya karşı bir eğilimi vardır. Zenginleşir, güzel imkanlara kavuşursa, acizliğini unutmaya ve kibirlenmeye başlar. Şükür, işte bu 'azgınlaşmayı' engeller. Şükreden insan bilir ki; eline geçen her nimet kendisine güç tarafından verilmiştir.
Oysa biraz dikkat edildiğinde, insanın her anının nimet içinde geçtiği görülür. Hayatı, sağlığı, aklı, şuuru, beş duyusu, nefes aldığı hava ve bunlara benzer sayısız nimet kendisine her an kesintisiz bir şekilde sunulmaktadır. Bu nimetlerin ise her biri ayrı bir şükrü gerektirmez mi?
Dikkat kesmemiz gereken en önemli konu ise hayatta sahip olduğunuzu düşündüğünüz her şeyin aslında size ait olmadığını yani 'sahibi olmadığınızın' farkına varmanızdır. 'Sahibi' olarak göründüğünüz her şey aslında size emanet edilmiştir, yani bahşedilmiştir. Var olan-olmayan her şeyin sahibi Yaratıcıdır. Size biri yararlı olup iyilik yaptığında teşekkür edersiniz değil mi? Öyleyse size can veren, nefes üfleyen, bu evrende bir yer kaplamanıza izin veren Yaratıcıya müteşekkir olup sürekli şükretmeniz gerekmez mi? Şüphesiz size en büyük iyilik O’ndan gelmektedir; bir aileye sahip olmanıza, yemek yiyebilmenize, nefes alabilmenize, bir hayat hedefinizin olmasına izin veren Yaratıcıdır. Ama insan olarak şükretmek yerine umursamazlığa ve iyilikleri unutmaya çok fazla meyilliyiz hatta iyiliğin kaynağı olan Yaratıcıya bile yeteri kadar şükretmiyoruz. Şükretmenin tam karşıtı ise 'nankörlüktür'. Bu konu tüm kutsal kitaplarda bile defalarca geçer. İnsanlığın hizmetine sunulan nimetleri saymak isterseniz sayamazsınız! Ancak insan çok zalim, çok nankördür...
Şükretmek oldukça önemli bir meseledir. Farklı açıdan baktığımızda; şükür vesilesiyle kişinin inancı sağlamlaşır, değerleri olur, pozitif bakış açısı artar ve tabii şansı da artar. Bir nevi kişinin finansal durumu bile iyileşir hale gelir, rızkı çoğalır, hayattan aldığı tatmin artar. Sahip olunan her şey için Yaratıcıya şükretmek, en büyük iyicil güçtür.
Önünüzde açmanız gereken, kilitli bir kapıyı düşünün!
Doğru anahtarı kapı deliğine sokmadan o kapı açılmaz. İşte 'şükür' de bu kapıyı açacak bir anahtardır ve tabii tevazu anahtarı da diyebiliriz.
Vicdanlı bir insan etrafına baktığı zaman dört bir yanının nimetler ile kuşatılmış olduğunu ve bunların hiçbirisine, tek başına, kendisinin güç yetiremeyeceğini iyi bilir...
Tefekküründe eksiklik olan kimseler farkındalık içinde olmadıkları için, bu nimetlerin değerini onlara sahipken bilmez, onları hor kullanarak tüketir, bunların şükrünü yapmaz, ancak bu nimetler ellerinden alındığı zaman değerlerini o zaman anlar, nankörlüklerinin cezasını da çekerler...
Her an tüm kalbiyle yaşanması gereken bir ruh halidir 'şükür'.
Çok şükür ki bu yazımı da okuyucularıma ulaştırabildim. Şükürle ve esenlikle kalın...