Ayşe  Yıldız
Köşe Yazarı
Ayşe Yıldız
 

BÜYÜK BAŞARI DESTANI YAZDIRAN; DOKTORLARIMIZ

“Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp ölendir.” (Stefan Zweig) Avusturyalı Yazar, Gazeteci Stefan Zweig'in bu sözü ile başlamak istiyorum, bu haftaki köşe yazıma. Hala bitmeyen büyük bir pandemi sürecinden geçip gidiyoruz. "Geçip gidiyoruz" diyorum çünkü; zaman, mekan, karşılaştığımız olaylar dünya var olduğundan beri hep vardı ve var olmaya da devam edecek. Biz insanlar ise zamanın, mekanın ve karşılaştığımız olayların içinden geçip gidiyoruz... Gelelim konumuzun özüne. "Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp ölendir," demiş ya Stefan Zweig ve tabii çok doğru bir saptamada bulunmuş bu sözü ile. Yaşamın da ne anlama geldiğini, ölümün de ne anlama geldiğini her gün bizzat, tekrar tekrar deneyimleyen yeryüzün kanatsız melekleri doktorlarımız... Hele ki bu süreçte; Covid-19 hastalarını tedavi etmeye ve onları iyileştirmeye çalışırken onlarla birlikte yaşama tutundular. İyileşemeyen, hayatını kaybeden hastalarla birlikte o ölüm acısını yaşayıp tekrar tekrar ayağa kalktılar... Stefan Zweig'in "Gerçek doktor" tanımı, tam da Türk doktorlarını anlatmıyor mu? Tüm dünya sağlık çalışanlarını alkışladı, kutladı bu süreçte. Tabii biz de ülke genelinde; doktorlarımızı, hemşirelerimizi ve tüm sağlık çalışanlarımızı alkışladık, kutladık ve övgülere mazhar eyledik. Tabii bu kadarı onların tüm emeklerinin bir karşılığı olabilir mi? Bundan eminiz ki, onlar hiçbir karşılık beklemeden görevlerini, hatta görevden öte kendilerini adadıkları mesleklerini icra ediyorlar. Hepimizin bildiği gibi içinden geçtiğimiz bu süreçte hem ruhsal, hem de fiziksel olarak çok yıprandılar. Hatta bunun örneğini dünya gündemini takip edenler de çok iyi bilirler ki; Covid-19'a yakalanma korkusuyla, ölüm korkusuyla, yoğun çalışma sonrası tükenmişlik sendromu sebebiyle bazı ülkelerde mesleğini bırakan bir çok doktora ve sağlık çalışanlarına şahit olduk. Biz ülke olarak, sağlık sektöründe büyük bir başarı destanı yazdık neredeyse. Bu başarıyı tam teşekkülü hastanelere, teknolojik aletlere, tedavi ve korunma amaçlı materyallere bağlayamayız. Elbette onlar da sonucun birer parçası ancak; hastanelerin içini, içeriğini dolduracak ve bu materyalleri iyi kullanacak nitelikli doktorların ve sağlık personellerinin olması çok önemli. Ne mutlu ki, biz Türkiye olarak nitelikli doktorlara sahibiz. Nitelikli doktorlarımızın niteliğini yeni mi anlıyoruz? Küçücük bir şey geliyor ve büyük farkındalıklar sağlıyor... Dün de farkında olsaydık keşke, bugün farkında olduğumuz gibi ve yarın da unutmasak, bu farkındalıkla onlara haksızlık etmesek mesela! Son olarak diyorum ki; büyük risk altında gecesini gündüzüne katarak fedakarca hizmet veren doktorlarımızı ve sağlık çalışanlarımızı sadece kutlayıp, alkışlamayalım. Geçmişte şahit olduğumuz, hafızalarımızdan hiç silinmeyecek şiddet ve ölümle sonuçlanan korkunç olayları, "Hak ediyorsa döveceksin" gibi çirkin söylemleri hiç unutmadık ne yazık ki. Doktorlarımızın; bir daha bu gibi olaylara maruz kalmaması için onların can güvenliğini koruyabilmek için büyük yaptırımların uygulanması, yeni yasal düzenlemelerin getirilmesi belki de bir nebze olsun onların bu yorgunluğuna ve de yıpranmışlığına iyi gelecektir. Çocukluğumdan beri üzerlerine giydikleri o kutsal beyaz önlükten dolayı doktorları, hep bir meleğe benzetmişimdir. Sizce de öyle değil mi? Melekler karşılıksız iyilik yapar, insanların en zor zamanında yardımına koşar, tıpkı... Sayenizde daha güzel günler görmek dileği ile... Minnet ve şükran ile...
Ekleme Tarihi: 27 Mayıs 2020 - Çarşamba
Ayşe  Yıldız

BÜYÜK BAŞARI DESTANI YAZDIRAN; DOKTORLARIMIZ

“Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp ölendir.” (Stefan Zweig)

Avusturyalı Yazar, Gazeteci Stefan Zweig'in bu sözü ile başlamak istiyorum, bu haftaki köşe yazıma. Hala bitmeyen büyük bir pandemi sürecinden geçip gidiyoruz. "Geçip gidiyoruz" diyorum çünkü; zaman, mekan, karşılaştığımız olaylar dünya var olduğundan beri hep vardı ve var olmaya da devam edecek. Biz insanlar ise zamanın, mekanın ve karşılaştığımız olayların içinden geçip gidiyoruz...

Gelelim konumuzun özüne. "Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp ölendir," demiş ya Stefan Zweig ve tabii çok doğru bir saptamada bulunmuş bu sözü ile. Yaşamın da ne anlama geldiğini, ölümün de ne anlama geldiğini her gün bizzat, tekrar tekrar deneyimleyen yeryüzün kanatsız melekleri doktorlarımız... Hele ki bu süreçte; Covid-19 hastalarını tedavi etmeye ve onları iyileştirmeye çalışırken onlarla birlikte yaşama tutundular. İyileşemeyen, hayatını kaybeden hastalarla birlikte o ölüm acısını yaşayıp tekrar tekrar ayağa kalktılar...

Stefan Zweig'in "Gerçek doktor" tanımı, tam da Türk doktorlarını anlatmıyor mu? Tüm dünya sağlık çalışanlarını alkışladı, kutladı bu süreçte. Tabii biz de ülke genelinde; doktorlarımızı, hemşirelerimizi ve tüm sağlık çalışanlarımızı alkışladık, kutladık ve övgülere mazhar eyledik. Tabii bu kadarı onların tüm emeklerinin bir karşılığı olabilir mi? Bundan eminiz ki, onlar hiçbir karşılık beklemeden görevlerini, hatta görevden öte kendilerini adadıkları mesleklerini icra ediyorlar.

Hepimizin bildiği gibi içinden geçtiğimiz bu süreçte hem ruhsal, hem de fiziksel olarak çok yıprandılar. Hatta bunun örneğini dünya gündemini takip edenler de çok iyi bilirler ki; Covid-19'a yakalanma korkusuyla, ölüm korkusuyla, yoğun çalışma sonrası tükenmişlik sendromu sebebiyle bazı ülkelerde mesleğini bırakan bir çok doktora ve sağlık çalışanlarına şahit olduk.

Biz ülke olarak, sağlık sektöründe büyük bir başarı destanı yazdık neredeyse. Bu başarıyı tam teşekkülü hastanelere, teknolojik aletlere, tedavi ve korunma amaçlı materyallere bağlayamayız. Elbette onlar da sonucun birer parçası ancak; hastanelerin içini, içeriğini dolduracak ve bu materyalleri iyi kullanacak nitelikli doktorların ve sağlık personellerinin olması çok önemli.

Ne mutlu ki, biz Türkiye olarak nitelikli doktorlara sahibiz. Nitelikli doktorlarımızın niteliğini yeni mi anlıyoruz? Küçücük bir şey geliyor ve büyük farkındalıklar sağlıyor... Dün de farkında olsaydık keşke, bugün farkında olduğumuz gibi ve yarın da unutmasak, bu farkındalıkla onlara haksızlık etmesek mesela!

Son olarak diyorum ki; büyük risk altında gecesini gündüzüne katarak fedakarca hizmet veren doktorlarımızı ve sağlık çalışanlarımızı sadece kutlayıp, alkışlamayalım. Geçmişte şahit olduğumuz, hafızalarımızdan hiç silinmeyecek şiddet ve ölümle sonuçlanan korkunç olayları, "Hak ediyorsa döveceksin" gibi çirkin söylemleri hiç unutmadık ne yazık ki. Doktorlarımızın; bir daha bu gibi olaylara maruz kalmaması için onların can güvenliğini koruyabilmek için büyük yaptırımların uygulanması, yeni yasal düzenlemelerin getirilmesi belki de bir nebze olsun onların bu yorgunluğuna ve de yıpranmışlığına iyi gelecektir.

Çocukluğumdan beri üzerlerine giydikleri o kutsal beyaz önlükten dolayı doktorları, hep bir meleğe benzetmişimdir. Sizce de öyle değil mi? Melekler karşılıksız iyilik yapar, insanların en zor zamanında yardımına koşar, tıpkı... Sayenizde daha güzel günler görmek dileği ile... Minnet ve şükran ile...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.