Değerli dostlar, Milli Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz aylarda 2019 yılının “Maaşla Ödüllerindiren Personel” listesini yayımladı. Bu listede tüm illerin ödüllendirilenleri var.
Biz de doğal olarak, Manisa’da kimler ödüllendirilmiş diye merak ettik, baktık.
Kimler yok ki!
Türk Eğitim Sen olarak elde edilen bilgiler ışığında bir çalışma yaptık.
Manisa il geneli olarak 136 kişi, maaşla ödüllendirilmeye hak kazanmış.
Bu 136 kişinin sendikal dağılımını inceledik.
Durum, her zamanki gibi “Rabbena hep bana!” olmuş.
Bu 136 kişinin 100’ü, yani % 74’ü Eğitim Bir Sen üyesi.
11’i yani % 8’i Türk Eğitim Sen üyesi.
6’sı yani % 4’ü Eğitim Sen üyesi.
2’si yani % 1’i Eğitim İş üyesi.
17’si yani % 13’ü de sendikasız.
Ödül alanların statülerine bakalım.
Bu 136 kişiden 54’ü yani %39,7’si okul müdürü; 52’si yani %38,2’si Öğretmen; 17’si yani %12,5’i okul müdür yardımcısı; 6’sı yani %0,44’ü şube müdürü; 3’ü yani %0,22’i İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı; 3’ü yani %0,22’si şef/memur; 1’i yani %0,07’si ilçe müdürü.
Manisa’daki öğretmen ve yönetici sayılarına bakarak genel durumu değerlendirdiğimizde şöyle bir durum ortaya çıkıyor.
Yaklaşık 15.000 öğretmenin 52’si yani %0,03’ü; yine yaklaşık 3.500 okul yöneticisinin 71’i yani %0,20’si ödül almış.
Evet, değerli dostlar. Sayılar ve veriler ortada.
Söylenecek çok söz var.
Çok bilinen halk söyleyişi vardır; “Kendim çalar, kendim oynarım.” misali yöneticilerimiz, kendilerini önceleyen marifetlerini ortaya koymuşlar.
Son sözü yazımızın sonuna saklıyorum; çünkü bu yazının asıl konusu, o sonraya bıraktığımız bölümde.
Ödüllerin amacı, başarısıyla ve ortaya koyduğu fark yaratan çalışmalarıyla öne çıkan eğitim çalışanlarının takdir ve teşvik edilmesidir.
Ancak yukarıdaki veriler ve değerlendirmeler, ödüllendirmede bile ayrımcılık yapıldığının göstergesidir. Keser misali hep kendilerine yontan, kurumların olağan faaliyetlerini dahi mensubiyetler üzerinden yürüten böylesi bir “kadro” ve “anlayış” ile bir yere varılamaz.
Eğitim çalışanlarının ödüllendirilmesi gibi olağan bir sürecin dahi sendikal ayrımcılıkla etki ve baskı altına alındığını görüyoruz. Bu anlayışın ve davranışın Milli Eğitim teşkilatlarına ve eğitime verdiği zararı görmemek veya görmek istememek için daha neler yapılması gerekiyor?
Son sözümüze geldik. Geçtiğimiz günlerde eğitim çalışanlarına, kendi görev ve çalışma alanlarının dışında garip bir görev yüklendi.
Böyle bir görevlendirme, Anayasamızın 18’inci maddesine; 222 sayılı kanunun 44’üncü maddesine ve 1739 sayılı kanunun 43’üncü maddesine göre yasal ve hukuki değil.
Kendi görev ve çalışma alanlarının dışında görevlendirilen bu eğitim çalışanlarının listesine baktığımızda ne gördük biliyor musunuz? Şu yukarıda sözünü ettiğimiz “Maaşla Ödüllendirilen 136 kişi”nin (bir kişi dışında) adının olmaması.
Yani birileri sefa sürerken diğerleri de cefa çekiyor.
Hani hep diyorlar ya “bu iş 'fedakâr'lık ister”, diye. Evet aynen öyle oluyor: Birileri “feda” olurken, birileri de “kâr”ından yararlanıyor.
Bu iş, ne adalete ne vicdana ne de insafa sığar. Yazık!
Adaletsizliğin en büyüğü, adil olmayıp adil gibi görünmektedir.