Aşırı hırsın esiri olanların, zamanla mallarını, mevkilerini ve itibarlarını kaybettiklerini tarih boyunca gördük, duyduk, okuduk. Bugün de hala görmekteyiz.
Aşırı hırsı ne yazık ki, mal elde etmek, mevkie kavuşmak, şöhret sahibi olmak gibi yerlerde daha sık görmekteyiz. Hırslı insanlara baktığımızda kendi hakkına razı olmaz, başkasının malında, mevkiinde gözü olur ve istediği her şeye sahip olmak ister. Bu uğurda da gözü kara bir güç savaşına girer.
Oysa hırsı bilgi edinmek, kendini doğru yönde geliştirmek amaçlı kullanmayı başarabilen insan, bu gücü ile neler yapmaz ki?
DÜNYA LİDERLERİNİN YIKICI HIRSI
Son günlerde şahit olduğumuz aşırı ve yıkıcı hırsa örnek olarak; ABD Başkanı Donald Trump ve seçim ile başkanlığı hak etmiş Joe Biden arasında ki şiddetli çekişmeyi gösterebiliriz. Bu güç savaşı ve hırs sadece kendilerine değil birçok kişiye aynı anda zarar veriyor. Yıkıcı etkilere sahip olan bir kişinin kaybetmeyi kabullenemeyen gereksiz hırsı yüzünden insanlar ölüyor ve kutuplaşmalar ortaya çıkıyor. Şöyle dünya genelinde, büyük resme bakarak bir değerlendirme yapacak olursak; kutuplaşmalar ülke yöneticilerinin hırsları ve yanlış politikaları yüzünden oluşuyor. Demokratik bir anlayışla yönetilen hiçbir ülkede kutuplaşma olmaz. Güç savaşı olmaz. İç savaş olmaz.
Demokrasiyi sözde dile getiren, ama uygulamada başarısız olan ülkeleri ve hırsları yüzünden halkını mağdur eden liderleri fark etmek çok da zor değil.
En basit örneği ile diktatör yöneticiler hırslı olur ve yönettikleri ülkelerde de demokrasiden eser yoktur.
Şimdi soralım kendimize, bu ülkelere kaç örnek sayabilirsiniz?
HIRS İLE GELEN, HIRS İLE GİDER
Bir hikaye ile aşırı hırsın kötülüğünü anlatmak isterim:
- Üç arkadaş şehir dışına geziye çıkmışlar. Kır bir alanda dolaşırken, önlerinde yuvarlak bir taşa rastlamışlar. Bu taş neyi göstermekte ve neye işaret etmektedir diye merak etmişler. Taşı kaldırmışlar, aşağıya doğru bir merdivenin indiğini görmüşler. İlerisinde bir oda ve odanın içinde de bir küp olduğunu gömüşler. Küpü açınca birde ne görsünler ki, küpün içi altınla dolu. Bu üç arkadaş Sevinçlerinden bir birlerine sarılmışlar. Bu durum karşısında ne yapmak istediklerini düşünmüşler, içlerinden birisinin merkeze gidip, binit ve altınları taşımak için, kapların getirilmesi görüşüne varmışlar. Merkeze gelen arkadaşları kötü düşünmeye başlamış. Altınların hepsinin kendisine kalmasını istemiş. Arkadaşlarını zehirlemek için yemek hazırlatıp içine zehir koymaya karar vermiş. Ve bu işi düşündüğü gibi yapmış. Altın küpün başını bekleyen iki arkadaşları da ‘bu altınları ikimiz paylaşalım’ demişler. Buldukları bahanede; sen niye geç geldin ve bizi burada beklettin olmuş. Merkezden gelen ve kendilerine yemek getiren arkadaşları yanlarına geldiğinde ‘sen niye geç geldin?’ bahanesiyle öldüresiye dövmüşler ve altın küpünün çukuruna gömmüşler. ‘Acıktık, şu gelen yemeği yiyelim’ demişler ve zehirli yemeği yemek suretiyle, o iki kişide zehirlenerek ölmüşler. Böylece altın küpü yerinde kalmış.
Kıssadan hissemizi alalım ve hırslarımızın esiri olmayalım.