Değerli dostlar, haftalardır memur maaşlarıyla ilgili yazıyorum. Nedenini hepimiz biliyoruz. Çünkü yetkili olduklarını söyleyenler ve maalesef kamu çalışanlarının yetki verdiği sendikalar, kamu çalışanları adına o “Toplu Sözleşme” masasının hakkını vermediler, veremediler. Yetkili sendikanın yöneticileri, 4,36’lık enflasyon farkını bile “başarı” gibi sunmaya kalktılar. Oysa enflasyon oranında zam, 'sıfır zam'dır.
Enflasyon farkı almayı başarı olarak göstermeye çalışmak, kamu çalışanları adına, özellikle de üyeleri adına büyük bir talihsizlik. Çünkü enflasyon farkı almak, sıfır zam demektir. Yani kamu çalışanları yüzde 3’lük zammın dışında 4,36 oranında enflasyon farkı almışlarsa, bir yıllık kayıplarını ancak bir yıl sonra telafi edebilecekler. Tabii edebilirlerse.
Çarşı pazarın durumu da ortada. Bir yıl önce 40 TL olan bir ürünün fiyatı, bugünlerde en az 60-70 TL. Bazı ürünlerde yüzde yüze varan artışlar görülüyor.
Kamu hizmetlerinde bile en düşük değerleme oranı yüzde 9’un üstünde. Yüzde 25’i geçen değerleme oranları varken, yıllık enflasyonun 14,6 çıkması düşündürücü.
Asgari Ücrete yüzde 21,56 oranında artış yapılmışken kamu çalışanlarının maaşlarına yapılan yüzde 3’lük zam, hiç iç açıcı değil.
Asgari Ücret, demişken son 5-6 yılın Asgari Ücret artışlarına da bakalım.
Asgari Ücret, 2016 yılı için yüzde 29,3 oranında arttırılmış. 2017 yılı için yüzde 7,9; 2018 yılı için yüzde 14,2; 2019 yılı için yüzde 26,06; 2020 yılı için yine yüzde 26,06 ve 2021 yılı için yüzde 21,56 oranında artış görülüyor.
2016 yılında 1301 TL olan Asgari Ücret, 2021 yılında yüzde 117,2 artarak 2826 TL oldu.
Peki, memur maaşları için aynı artış oranını görmek mümkün mü?
Son 6 yılın memur maaşları artış ortalamasına bakıldığında 2016 yılında yüzde 11,2; 2017 yılında, yüzde 14,8; 2018 yılında yüzde 10,19; 2019 yılında yüzde 10,73; 2020 yılında yüzde 11,24; 2021 yılının ilk altı ayı için de üzde 7,36 oranında zam almış oldu.
2016 yılında 2.705 TL olan ortalama memur maaşı, 2021 yılında yüzde 72 artarak 4.650 TL olabilmiş.
Tüm bu gerçekler ışığında kamu çalışanları, sosyal medya üzerinden “Memura Yüzde 21 Zam Yapılsın” etkinlikleri düzenledi. Kamu çalışanların alım gücü en az yüzde 25 azaldı. Bu zararın karşılanması için memur maaşlarına en yüzde 21,56 oranında yeni değerleme yapılması kaçınılmaz görünüyor.
Geçen hafta Türkiye Kamu Sen olarak “Memura Ek Zam” konulu 81 ilde basın açıklaması ve mektup gönderme etkinliği yaptık. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanına ve Hazine ve Maliye Bakanına mektuplar gönderdik. Yukarıda özetlediğim durumu ve piyasa gerçeklerini dile getirdik, ek zammın kaçınılmaz olduğunu vurguladık.
Gerçekler ve örnekler ortada.
Yetkili konfederasyonun yaptığı pazarlıklar sonucu, 2016 sonunda elimizdeki 100 TL’miz, 2020 sonunda 36,19 TL değer kazanarak ancak 136,19 TL olabiliyor.
Diğer yandan sadece enflasyon oranında ücret artışlarına baktığımızda 2016 sonu itibariyle elimizdeki 100 TL’miz ise 2020 sonunda 68,33 TL’lik artışla 168,33 TL oluyor.
Yani son iki toplu sözleşme yapılmasaydı, Hükümet “gerçekleşen enflasyon oranında zam yapacağım” deseydi, elimizdekiler daha anlamlı ve değerli olacaktı.
Yukarıdaki sayısal veriler ve değerler, “Yetkili Sendika” gerçeğini gayet güzel ortaya koyuyor.
Kısacası bizleri açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasına sıkıştırdılar.
Yani memurların toplu sözleşme masasında hakkıyla temsil edilmediğini daha nasıl anlatalım.
Kamu çalışanları, gerçekleri görmezse, oynanan oyuna seyirci kalırsa ve malum sendikalar bizim adımıza o masada oturursa, üç buçuk dörtlerden kurtulmamız mümkün olmayacak.
Bundan sonra söz de irade de kamu çalışanlarında.
Sözün Özü
İnsanları kandırmak, kandırıldığına inandırmaktan daha kolaydır. Oscar Wilde