Ego bir yakıt gibidir. Belli bir ölçüde, ölçüyü kaçırmadan kullanıldığı takdirde, canlılığımızı, dinamik kalmamızı, özgüvenle ilerlememizi sağlar. Ancak ego, rumuzu, kalbimizi, gözlerimizi kapatacak bir boyuta ulaşırsa, bizleri gerçek dünyadan koparıp, uç bir noktaya taşırsa sürekli hatalar yaptırarak, bir gün o, uç noktadan yuvarlanarak düşmemize sebep olabilir ve bu düşüş hiçbir düşüşe benzemez, tuz buz eder insanı.
Şunu bilmek gerekiyor ki; ruh, üzerindeki egoyu temizlediğinde ortaya çıkar...
Hayatta her şey zıttı ile var olur. Yani; yok olmadan var olamazsın. Yani; ‘Ben’ olmayı öldürürsen, geriye gerçek ’Sen’ kalır.
Bir Buddha'nın gülerek sarf ettiği bu cümleler hep hoşuma gitmiştir. Diyor ki:
"Ben hiçbir şeye erişmedim; tersine hep bir şeye erişmek isteyen bu zihin yüzünden her şeyi kaçırıyordum. Hiçbir şey elde etmedim, bu bir başarı değil; tersine başaran yok oldu. Ben artık yokum, bunun güzelliğini anlayın," der ve ekler...
"Ben varken mutsuzdum ve 'ben' artık olmadığımda her şey keyifli, mutluluk yağıyor ve her yerde sürekli üzerime mutluluk yağıyor. Artık mutsuzluk yok."
Demek ki; "Ben" dilini kullanmayınca, "Ben" egosunu öldürünce hayat daha mutlu ve daha anlamlı hal alıyor.
Hırs, ihtiras, doyumsuzluk, yüksek beklentiler, en iyi olma vb. egoyu besleyen duygular insanı; insani değerlerden, insanın doğasında olan güzelliklerden uzaklaştırıyor ve aşırı hırs insanı daha yorucu bir yaşama iterken, sürekli koşu yarışındaymış gibi de koşturuyor. Beden bu yarış içinde iken, ne yazık ki 'ruh' bedene eşlik edemez ve daima geride kalır.
Biraz durup, dinlenerek, arkamızdan koşan ‘Ruh’un bedenimize yetişmesine izin versek ne olur?
Ego, olgun olmayan kişide görülür. Çünkü olgunluk egoyu eritir. Egosu yüksek kişi, merhamet ve vicdandan de yoksun olur.
Sağlıklı, mutlu ve hayattan keyif alarak yaşamak adına egomuzu ve hırslarımızı kontrol altında tutmak dileği ile.
Yolunuz olgun insanlarla kesişsin...
Esen kalın.