"Her şeyden şikayet eden insanın sorunu dış dünyayla ilgili değil, iç dünyası ile ilgilidir" diyerek kendi naçizane düşüncem ile başlamak istiyorum bu yazıma.
Elbette dış dünyamız dört dörtlük değil. Birçok sorunlara şahit oluyoruz hemen hemen her gün. Lakin; bugün şikayet ettiğimiz sorunlar bundan yüzyıllar öncede vardı ve hep var olacak.
Haydi biraz içsel yolculuğumuzu yapalım ve soralım:
Hayatımızda hep sevgi dolu ilişkiler istiyoruz değil mi?
SEVGİ dolu bir ilişki istiyorsan, önce kendin hakkında sevgi dolu düşünmen gerekmez mi?
İlişkilerinde huzur mu istiyorsun?
Huzurlu olmak için nasıl bir yol izliyorsun?
Düşüncelerine bir bak ve onların farkında ol!
Kendinle yüzleş.
Hayatında güven mi eksik? Güven duymak mı istiyorsun?
Peki, güven duymak için güven vermek gerekmez mi? Sen ne kadar güvenilirsin?
Kendin hakkında ne düşünüyorsun, bunu hiç fark ettin mi?
İlişkiler daima insanın kendisi ile olan ilişkinin yansımasıdır.
Kendisi ile iyi geçinmeyi öğrenen, kendisine dürüst olan insan tıpkı kendisine bezeyen insanları hayatına çeker. Çünkü bu bir çekim yasasıdır.
Bir insana bakarken geçmişin gözlükleriyle bakıp, eski tecrübelerinle değerlendirirsen, o insanı değil onda kendini görmüş olursun.
Ona kendi hikayenden bakmış olursun.
Sorun dünya değil. Sorun, senin dünyaya baktığın gözlüklerinde, sorun senin düşüncelerinde.
Mutlu, huzurlu, sevgi dolu, güvenli yaşamak istiyorsan bunu öncelikle sen sun etrafına. Hayatı yaşanılabilir hale getirmek çok zor değil.
Sonuç olarak;
"Toprağa ne ekersen onu biçtiğin gibi, hayata neyi yansıtırsan onu yaşarsın" diyorum.
Mutlu ve esen kalın.