Gündemden düşmeyen göçmen ve mülteciler üzerine konuşacak o kadar çok şey var ki; şahit olduğumuz durumlara akıl sır erdiremez olduk ve haksızlık karşısında sabır diye bir şey kalmadı. İktidara yaranmaya çalışan herkes bir hümanist, bir mülteci yanlısı oldu ki sormayın gitsin! Geriye kalanlar da "Irkçı," "Ayrıştırıcı" yaftasına tabi tutuldu.
HATIRI SAYILIR PROFESÖRLERİMİZ!
Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, koşulsuz, elini kolunu sallayarak gelen göçmenlerle ilgili bir rapor hazırlamış.
Raporda; göçmenlerin ve sığınmacıların, geldikleri ülkeye olan katkıların bir boyutunun da ekonomi alanındaki katkılar olduğu belirtiyor ve şöyle diyor; "Onları basitçe 'ekonomiye yük' olarak algılayan yaklaşımların aksine, ekonomik dinamizmi artıran, üretici ve tüketici olarak ekonomiye katkı yapan ve özellikle nüfusun yaşlandığı ülkelerde, sosyal güvenlik başta olmak üzere, sistemin çarklarını döndüren taze bir güç olarak bakmak mümkündür."
Evet, aynen bunları ve hatta daha fazlasını söylüyor.
Hatırı sayılır bir profesörümüz daha var; Prof. Dr. Yasin Aktay. Kendisi euronews'in sorularını yanıtlarken diyor ki;
"Zulümden kaçan göçmenlere sahip çıkacağız. Zalim Esad'ın kucağına koyamayız Suriyelileri. Gelen göçmenler, mülteciler iş gücümüzü artırdı. Ekonomimize önemli katkıları var. Ayrıca Suriyeliler Türkiye'ye entegre oldu. Türkçeyi öğrendiler. Suriyelilerin ülkemize yaptıkları göçü, Türklerin Almanya'ya olan göçü ile karşılaştıralım. Almanya'ya ilk giden Türkler, bavullarını hiç bir zaman kaldırmadılar. Bazıları bavulların üzerinde oturdu, yaşadı. Her an geri gelebilecek şekildeydiler. Almanlar da onlara öyle bakıyorlardı. Ama bu insanların kalış süresi uzadı. Uluslararası göçmen hukukuna göre; hadi ülkemizden gidin diyemeyiz. Kendileri istemedikten sonra biz gönderemeyiz."
Bu hatırı sayılır profesörlerimizi biraz eleştirerek girmek istedim konuya.
Öncelikle gelen mültecilerin hepsi çalışmıyor. Çalışmayan ve devletimizin desteği ile yangelip yatarak, bedava yaşayanlar var aralarında. Ülkemizde çalışanlara gelince; ucuz işçilik ile işçilik piyasası alt üst oldu. Suriyeli, Afganlı işçilerin ucuz yevmiye ile çalışması, ülkemizdeki işsizlik oranını daha fazla artırdı.
Mültecilerden kaynaklı hırsızlık, cinayet, tecavüz olayları aldı başını gitti...
TÜRKLERİ ALMANYA'YA GÖÇÜ
Suriyelilerin ülkemize göçü ile Türklerin Almanya'ya iş için göçünün benzetilmesi fazla ironi değil mi sizce?
Türkler bir baskıdan kaçmadı. Türkiye'de kaotik bir sebepten dolayı göç olsaydı, Almanya kapılarını açar mıydı? Almanya'nın iş gücüne ihtiyacı vardı ve Türkler bu ihtiyacı karşıladı.
Ayrıca kültürel olarak her ne kadar da Almanlardan farklı olsak da, ülkemize gelen mülteciler ile kıyas bile edilemeyiz.
Elbette zulme uğrayanlara sahip çıkmak vicdani bir duyarlılıktır. Yardım edilsin illa ki ancak; misafir olarak belli bir bölgede yerleşke oluşturularak yapılsaydı, hiçbir koşul gütmeksizin, önüne gelen herkese vatandaşlık hakkı vererek olmasaydı.
Geçtiğimiz günlerde Hatay Belediye Başkanı'nın bir açıklamasını okudum. Diyor ki; "Yakın tarihte bir seçim olsa, gelen göçmenler adaylıklarını koysa, bazı ilçeleri alabilecek kadar çoğunluk oluştu."
Muhasebesini siz yapın. Biz ülkemizi yönetemiyoruz, buyurun siz yönetin...
Her gün onlarca mülteci geliyor ülkemize ve hepsi büyük travmaların etkisi altında. Psikolojisi bozuk bu insanlarla iç içe yaşamak zorunluluğunda bırakılmanın vermiş olduğu mutsuzluk hastalığı ülke geneline yayıldı ne yazık ki! Kendi ülke vatandaşlarının mutluluğunu, güvenliğini, maddi-manevi konforunu sağlayamayanlar, dışarıdan akın akın gelen insanlara ne verebilir merak ediyorum?
Mevzuu eğer seçime yatırım ise ve farklı çıkarlar da var ise ve de hala verilecek bir şeyler kaldıysa, belki de öncelikli olarak onlara verilecek...
Kendi ülkesinde, ikinci sınıf muamelesi görmemek dileklerim ile...