"Efendiler...! Demek okul değil de medrese istiyorsunuz? Oysa bu millet okul istiyor. Şu zavallı milletin yakasını artık bırakın da vatan evladı yetişsin, yükselsin! Medreseler asla açılmayacaktır. Millete okul lazımdır. Bunu böyle bilesiniz!"
Atatürk, 18 Eylül 1924'te, Rize'de sarf ettiği bu sözünü hatırlatma ihtiyacı duydum, ülkem ve millettim adına.
Atatürk'ün bu sözleri, binlerce yıllık uygarlık tarihinden damıtılmış gerçeklerin en açık biçimde ifadesidir aslında...
OKULLAR VE ARTAN VAKA SAYILARI
Biraz günümüz gerçeklerini süzgeçten geçirecek olursak; okulların nitelik ve nicelik konudundaki orantısızlığına değinmek isterim.
Malumunuz baş belası bir virüsün etkisi altındayız. Yeni eğitim ve öğretim yılı başladı, yeni varyantların da etkisi ile vaka sayıları okulların açılması ile birlikte tırmanmaya başladı. Okullarda öğrenci sayısının fazla olması tehlikeyi daha fazla artırıyor. Okulları biraz gözlemleyenleriniz varsa eğer, garip bir gerçek ile karşılaşmanız kuvvetle muhtemeldir.
Şöyle ki;
Biliyorsunuz ki ülkemizde çok sayıda imam hatip okullarımız var. Elbette olsun, lakin; ihtiyacımız kadar olsun! Covid salgını sürecinde kıstas alınması gereken bir uygulama var imam hatip okullarında. Seyreltilmiş sınıf sistemi bu okullarımızda takdire şayan bir biçimde işliyor. Ya peki, Anadolu, fen ve diğer okullarda sistem nasıl?
Maalesef 40 kişilik dersliklerde ders yapılıyor. Yetmezmiş gibi bazı okulları da birleştiriyorlar ve daha da kalabalık oluyor sınıflar. Salgından kaynaklı tehlikeyi bir düşünün isterseniz!
Oysa kalabalık okullardan imam hatip okullarına öğrenci aktarılsa, diğer okullardaki sınıflar da seyreltilmiş olacak ki; salgının bu kadar fazla yayılmasının önünü belki de bir nebze olsun kesmiş olacağız.
NİTELİK Mİ, NİCELİK Mİ?
Tabii bu, işin sağlık kısmı. Bir de nitelikli ve nicelikli okullara değinmek isterim. Yukarıda; karizmatik (sevilen, hayranlık duyulan, güven veren) Ulu Önder Atatürk’ün bir sözünü paylaştım. Atatürk, "Akla, bilime, bilgiye" dayalı nitelikli okulların olmasının önemine her zaman dikkat çekmiştir. Çünkü o, çağdaş uygarlık medeniyetine giden yolun, ilim ve fennin yolundan geçtiğini biliyordu.
Tabii ki imam ve hatip yetiştirmek için, imam hatip okullarımız olmalı. Atatürk bu konuda nitelikli imam hatip okulları da açmıştır...ve elbette ihtiyacımızın olduğu kadarıyla...
Gereğinden fazla açılan imam hatip okulları sanki medreselerin evrilmiş hali gibi. Şunu çok iyi bilmek gerekiyor; aklın ve bilimin ışığından uzaklaşan bir eğitim sistemi, toplumu yozlaştırır, cahilleştirir ve köleleştirir. Orta çağ zihniyetini tekrar hortlatmak, bir milleti çok daha fazla geriye götürür!
KOLAY KAZANÇ, KOLAY MESLEK TERCİHİ
Son yıllarda yeni nesil gençlerinden şu söylemleri çok sık duyar olduk;
"Doktorluk, mühendislik, hukuk, öğretmenlik vs. meslekleri için onlarca yıl okuyup, zaman kaybedeceğime, emek vereceğime, imam olurum, imamlar öğretmenlerden bile fazla maaş alıyor, rahat rahat geçinir giderim."
Evet, böyle bir durumla karşı karşıyayız ne yazık ki! Hatta daha korkuncu; din adamı olmayı, imam olmayı para kazanmak için bir meslek olarak görüyor günümüz gençleri. Bunun içinde deisti de var, ateisti de... elbette inançları, tercihleri eleştirmiyorum. Ancak; imam hatip okulları amacının dışına taşmaya başladı. Okulların içini nitelikli öğretmenlerle, nitelikli bir müfredatla doldurmadıktan sonra çok sayıda okul açmanın hiçbir katkısı olmaz. Aksine, beton yığınına bir dolu para harcamaktan öteye gitmez.
Taassubun (bağnazlığın) panzehiri nitelikli okul ve nitelikli öğretmenlerdir.
Laik eğitimden uzaklaşmadan, medrese kafasından uzak, 'akıl' ve 'bilim' ışığında ilerlemek dileklerimle.