Ayşe  Yıldız
Köşe Yazarı
Ayşe Yıldız
 

YOKSUL TOPLUMUN YOKSUL YÖNETİCİLERİ

"Vatandaşımın yoksulluğu, benim yoksulluğumdur" diyen devlet büyükleri ancak ülkelerini yaşanılabilir bir hale getirebilir. Vatandaşının yokluk içinde çırpınışından, sokakta yaşanan sorunlardan bihaber, bir eli yağda bir eli balda olan devlet büyükleri, ülkesindeki sorunları nasıl çözüme ulaştırabilir ki? Her türlü konforu kendine hak gören, yoksulluğu vatandaşına "Kader" olarak kabul ettirmeye çalışan yöneticilerin olduğu bir toplum nasıl mutlu yaşayabilir? Bireylikten kulluğa geçen bir toplum, nasıl haklarını savunabilir ki? Baskı ile her şeyi kabul etmek zorunda bırakılan bir millet, yaşadığı ülkesine nasıl verimli olabilir ki? İNSANLIK NAMINA BİR UMUT Fakirin ezildiği, yok sayıldığı, zenginin itibar gördüğü bu dönemde, insanlığın ne hale geldiğini sorguluyor insan. İnsanlık namına "Hala bir umut var" diyebilmek için, hep bir şeylere tutunmak istiyor insan. Umut olmadan yaşam olur mu? Umut olmadan mutlu olunur mu? Umuttan bahsetmişken; gerçek bir hikayeyi kaleme alarak, kıssadan hissemizi alalım istedim... *** Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar. Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir... Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur... Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "Artık zenginiz" der... İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek "Sen bu halimize zenginlik mi diyorsun" der... Nintoku'nun yanıtı, yüzyıllardır Japonların aklından çıkmaz; "Halkın fakirliği, bizim fakirliğimizdir, zenginliği de bizim zenginliğimizdir" der. Halkının fakirliğini de zenginliğini de kendisininmişçesine içselleştiren devlet büyüklerine ihtiyacımızın olduğu bu süreçte, daha refah, daha mutlu, daha umutlu yaşayacağımız günlere kavuşmak dilemlerim ile... Sağlıcakla kalın.
Ekleme Tarihi: 10 Aralık 2021 - Cuma
Ayşe  Yıldız

YOKSUL TOPLUMUN YOKSUL YÖNETİCİLERİ

"Vatandaşımın yoksulluğu, benim yoksulluğumdur" diyen devlet büyükleri ancak ülkelerini yaşanılabilir bir hale getirebilir.

Vatandaşının yokluk içinde çırpınışından, sokakta yaşanan sorunlardan bihaber, bir eli yağda bir eli balda olan devlet büyükleri, ülkesindeki sorunları nasıl çözüme ulaştırabilir ki?

Her türlü konforu kendine hak gören, yoksulluğu vatandaşına "Kader" olarak kabul ettirmeye çalışan yöneticilerin olduğu bir toplum nasıl mutlu yaşayabilir?

Bireylikten kulluğa geçen bir toplum, nasıl haklarını savunabilir ki?

Baskı ile her şeyi kabul etmek zorunda bırakılan bir millet, yaşadığı ülkesine nasıl verimli olabilir ki?

İNSANLIK NAMINA BİR UMUT

Fakirin ezildiği, yok sayıldığı, zenginin itibar gördüğü bu dönemde, insanlığın ne hale geldiğini sorguluyor insan.

İnsanlık namına "Hala bir umut var" diyebilmek için, hep bir şeylere tutunmak istiyor insan.

Umut olmadan yaşam olur mu? Umut olmadan mutlu olunur mu?

Umuttan bahsetmişken; gerçek bir hikayeyi kaleme alarak, kıssadan hissemizi alalım istedim...

***

Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.

Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir...

Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur...

Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "Artık zenginiz" der...

İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek "Sen bu halimize zenginlik mi diyorsun" der...

Nintoku'nun yanıtı, yüzyıllardır Japonların aklından çıkmaz;

"Halkın fakirliği, bizim fakirliğimizdir, zenginliği de bizim zenginliğimizdir" der.

Halkının fakirliğini de zenginliğini de kendisininmişçesine içselleştiren devlet büyüklerine ihtiyacımızın olduğu bu süreçte, daha refah, daha mutlu, daha umutlu yaşayacağımız günlere kavuşmak dilemlerim ile... Sağlıcakla kalın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.