Felsefeye merakı olanlar az çok ‘İntihar’ olgusunun 'varoluşçu' felsefe akımının temel problemi ve paradokslarından biri olduğunu iyi bilir.
Hatta kimi zaman; anlam arayışına giren varoluşçular intiharı bir seçim olarak bile görmüşlerdir.
Bu bağlamda bakacak olursak; hayatı anlamsız bulanlar için bu bir seçim olabilir.
Gelelim günümüz gerçeğine…
Son günlerde gazetelerde okuduğumuz ve okuyamadığımız intiharlar bir kırmızı alarm, bir imdat zilidir. Duyduğumuz bu, yeni intihar olaylarının yukarıda anlattığım durum ile hiçbir alakası yok!
Ne yazık ki; insanların çaresizlik duygusunda canlarına kıyması bütünüyle sosyolojik bir olgudur. Yaşamında dışlanmış, zulme uğramış, yoksulluğa terk edilmiş, yaşam hakkı dolaylı olarak elinden alınmış insanların intiharı ‘Dolaylı bir cinayettir.’
Bir de şunu iyi bilelim;
Bugün dünya servetinin %90'ı, nüfusun %10'u tarafından kullanılmakta ve yönetilmektedir. Yani zengin ile yoksul arasındaki uçurumu siz düşünün!
Dünyanın bir yerinde Mars'ta yaşam konuşulurken, büyük bir çoğunluk dünyanın farklı yerlerinde açlık sınırında yaşamakta.
Evinin ihtiyacını, çocuğunun isteklerini yerine getiremeyen, borçlarını ödeyemeyen bir baba ne yapsın?
SİZCE BU BİR İNTİHAR MI, YOKSA DOLAYLI BİR CİNAYET Mİ?
Esen kalın.