Bütün değerlerin ancak insanla var olabildiği, her şeyde amacın insan ve doğa olduğu, ekonomik mucizeleri yaratanın makineler değil, makineyi yaratan ve kullanan insanlar olduğu, belki de kanıksanmış olabilir.
Ama bu düşünceler gerçekçi gözlemler de olabilir.
Olumlunun ya da olumsuzun, güzelin ya da çirkinin, sevginin ya da şiddetin, tek ortak hammaddesi vardır. O da insandır.
Geleceğin Türkiye’sini önemli ölçüde benimseyecek olan, bir yandan insan ve onun değerleri olan nitelikleridir.
Bir yandan da toplumumuz kendi insanlarına nasıl bakmakta olduğudur.
Toplum ve insan, birbirine belirleyen programlayan iki olgu niteliğindedir.
Toplum kendi ekonomik ve siyasi özellikleriyle, gelir dağılımı modelini, televizyonu, basını, eğitimi ve hukuku ile insanları ve toplumu büyük ölçüde etkiler ve belirler.
İnsan bir bakıma, kendinde var olan özelliklerin üst düzeyde bütünleşmesi ve yaygınlaşmasıyla, toplumsal temel çizgilerini ortaya koyar.
Bir toplumun geleceği açısından önemli olan, gelecek için beslenen umutlarla toplumdaki insanların, özellikleri ve beklentileri arasındaki uyumdur.
Bu da uyumun gerçekçi düzeyidir.
Ülkemiz kendi yarınlarına ve geleceğine hazırlanırken, bazı temel sorunların üzerine ne kadar düşünülüp tartışılsa eksik ya da fazla ama ne kadar çok düşünce ve çözüm üretilse, gelecek yarınlar o kadar sağlam ölçüde kurulabilir.
Geçmişimize doğru bakıldığında;
Toplumumuza ve insanımıza yönelik temel duyuruların şu özellikleri görülmektedir;
Bencilliğe ve vurdumduymazlığa şartlandıranların,
Araştırmaksızın, kabullenmeyi becerenlerin,
Tartışmadan, uygulamayı öğütleyenlerimizin,
Sevgisizliği telkin edenlerimizin olduğu bir dönem içinde yaşayan bir toplum düzenimiz var.
Eğitimden, siyasete, spordan televizyona ve basına kadar geçerli olan, ağırlık taşıyan öğreti bugün bu oldu.
Gemisini kurtaran, bu toplumda kaptan olmaktadır.
Her koyun da kendi bacağından asılmakta, köşeyi dönen de düzlüğe çıkmaktadır.
Toplum ve insanlar, çok açık biçimde bugün şu hedeflere yönlendirildiği görülmektedir.
Kendi dar çevrelerinin dışında düşünmemek; Başkalarının ümidine, acısına, hatta varlığına kapılarını kapamak; Ne yapıp edip, her çareye başvurup, o zalim köşeyi dönebilmek; Hele hele bunlara birde ezbere ve hoşgörüsüzlüğe dayalı eğitimin tek boyutlu insan yetiştirme özelliği eklendiğinde, ideallerdeki toplum modeli olarak görmeyen, duymayan, konuşmayan ve birbirini sevmeyen beraberliği ortaya çıkmaktadır.
Oysa bilimin gereği özgür düşünceli insandır.
Ekonominin gereği bencil ve vurdumduymaz olmayan insandır.
Siyasetin gereği de sorumluluk olduğu kadar, sevmek ve saymaktır.
Demokrasinin gereği çoğulcu bir anlayıştır. Hoşgörüdür. Çağdaşlıktır.
Öyleyse;
Geleceğin Türkiye’sini yaratacak olan, her şeyden önce insandır.
İnsanlar da Demokrasiye uygulayanlar olmalıdır.
Esen kalınız efendim.