Bülent Orakoğlu
Köşe Yazarı
Bülent Orakoğlu
 

GÖÇEBE, DEVŞİRME GELENEĞİYLE, ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOLDA MIYIZ?

Geçmiş yıllarda siyasetçilerimizin yaptığı birçok tören merasimlerinden örneklerle yazımı başlamak istiyorum. Koca devenin dört bacağına, önce dört adam yapışıyorlar. Neye uğradığını şaşıran deveyi yere yıkıyorlar. Havalara kalkan deveye, başına da iki kişi sarılıp, toprağa doğru bastırıyorlar. Ardından beyazlar giyinmiş iki cellattan birisi, bıçağını devenin boynuna çalarak kesiyor. Fıskiye gibi yükselen kan orada bulunan “GÖREV EKİBİNİ” kıpkızıl ediyor. Sonra, o kan ağır ağır akıp çukurlara dolduruyor. Karasineklerle çamurun birbirine karıştığı gölcükler oluşuyor. Debelenen devenin başına toplanmış çocuklar şaşkın şaşkın durumu izlemeye çalışıyor. O esna da bir hoca hemen devreye girip, “Allah partimizi bizlere muzaffer eylesin” diye bir dua okuyor. … ve orada bulunanlar Türkiye’mizin nasıl sanayileşeceğini, nasıl gelişeceğini davul zurna eşliğinde dinleyip kendilerince irşat oluyorlar. Evet, Demokrasi değil mi? Herkes istediğini istediği gibi yapacak. Elbette çifter çifter koçlar, danalar, koyunlar, develer kesilecek. Durumun önemine göre buzağılar, horozlar demokrasi uğruna kurban edilecekler. Siyasetçilerimiz de zurnanın kıvrak melodilerinde, ortalarda salınıp göbek atmaya devam edecekler. Ya da ünlü iş adamlarımız, ne de güzel eğlendiklerini evde hanımlarını anlatacaklar. Ya da, ne kadar güzel giyindiklerini dedikodu magazin dergilerinde bir güzel kanıtlayacaklar. Madem ÖZGÜRLÜKÇÜYÜZ, bu kadar ÖZGÜRLÜKSEVERİZ, ister göbek atarız isterse yalelli çaldırıp, o gürültü patırtı arasında iş anlaşmaları yaparız. Olur biter. Ne demişler. İş bilenin kılıç kuşananın. Evet, bizim millet bunu istiyor. Halkımız böyle işleri beğeniyor. Öyle mi acaba? Türkiye’de seviyesizlik ve bayağılık toplumumuzun alt kesitlerinden gelip yukarıya zorlayan bir olaydan çok, Yukarıdan aşağıya kabul ettirilen bir genel şartlanma niteliğiyle insanlarımızın, yurttaşlarımızın beynine sokulan en güçlü örnekleri, toplumumuzun en varlıklı, bilgili iddialı katlarında verilmekte olan bir olaydır bu bugün. Bugünlerde; Çarpık değer yargıları, var mı? Var. Yozlaşmış kültür ölçüleri, var mı? Var. Sahte toplum kahramanları, var mı? Var. Açgözlülüğün erdemleri, var mı? Var. Gemisine kurtaran kaptan öğütleri, var mı? Var. Köşeyi dönmenin kestirme yolları, var mı? Var. Namuslu yurttaş olmanın budalalığı, var mı? Var. Bir yüce ve karşı durulmaz ideoloji var mı? Var. Her gün binlerce örnekler ve binlerce ağızdan toplumumuza haykırılmakta mıdır? Evet Nasıl mı? Yazarak, çizerek, televizyon ekranlarında göbek atarak, yalakalık yaparak. Öyleyse; Bu ülke de deve de boğazlanır. Dana da kesilir. Koyun, keçi de kurban edilir. Bu anlayışlardan kurtulmak için, bu anlayışlardan uzaklaşmak için Eğitim gerekli eğitim. O da yok. Japonya’da kan üretilmeye başlanıldı. Hayvanlar üzerinde deneniyor. Yakın zamanda insanlar üzerinde bile uygulanabilir olacaktır. Eller gidiyor bilime ışığa, uzaya. Biz gidiyoruz yaya. Birde tek haneli enflasyon yok mu? Yaa… Değme keyfimize. Üzülüyorum. Üzülüyorum. Nereye gidiyoruz diye düşünüyorum. Biz devşiriyoruz. Göçebe yaşatmaya devam ediyoruz. Böylece ülkem güllük, gülistanlık oluyor. Bizde buna inanıyoruz. Esen kalınız efendim
Ekleme Tarihi: 07 Ekim 2019 - Pazartesi
Bülent Orakoğlu

GÖÇEBE, DEVŞİRME GELENEĞİYLE, ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOLDA MIYIZ?

Geçmiş yıllarda siyasetçilerimizin yaptığı birçok tören merasimlerinden örneklerle yazımı başlamak istiyorum.

Koca devenin dört bacağına, önce dört adam yapışıyorlar.

Neye uğradığını şaşıran deveyi yere yıkıyorlar.

Havalara kalkan deveye, başına da iki kişi sarılıp, toprağa doğru bastırıyorlar.

Ardından beyazlar giyinmiş iki cellattan birisi, bıçağını devenin boynuna çalarak kesiyor.

Fıskiye gibi yükselen kan orada bulunan “GÖREV EKİBİNİ” kıpkızıl ediyor.

Sonra, o kan ağır ağır akıp çukurlara dolduruyor.

Karasineklerle çamurun birbirine karıştığı gölcükler oluşuyor.

Debelenen devenin başına toplanmış çocuklar şaşkın şaşkın durumu izlemeye çalışıyor.

O esna da bir hoca hemen devreye girip, “Allah partimizi bizlere muzaffer eylesin” diye bir dua okuyor.

… ve orada bulunanlar Türkiye’mizin nasıl sanayileşeceğini, nasıl gelişeceğini davul zurna eşliğinde dinleyip kendilerince irşat oluyorlar.

Evet, Demokrasi değil mi?

Herkes istediğini istediği gibi yapacak.

Elbette çifter çifter koçlar, danalar, koyunlar, develer kesilecek.

Durumun önemine göre buzağılar, horozlar demokrasi uğruna kurban edilecekler.

Siyasetçilerimiz de zurnanın kıvrak melodilerinde, ortalarda salınıp göbek atmaya devam edecekler.

Ya da ünlü iş adamlarımız, ne de güzel eğlendiklerini evde hanımlarını anlatacaklar.

Ya da, ne kadar güzel giyindiklerini dedikodu magazin dergilerinde bir güzel kanıtlayacaklar.

Madem ÖZGÜRLÜKÇÜYÜZ, bu kadar ÖZGÜRLÜKSEVERİZ, ister göbek atarız isterse yalelli çaldırıp, o gürültü patırtı arasında iş anlaşmaları yaparız.

Olur biter.

Ne demişler. İş bilenin kılıç kuşananın.

Evet, bizim millet bunu istiyor. Halkımız böyle işleri beğeniyor.

Öyle mi acaba?

Türkiye’de seviyesizlik ve bayağılık toplumumuzun alt kesitlerinden gelip yukarıya zorlayan bir olaydan çok,

Yukarıdan aşağıya kabul ettirilen bir genel şartlanma niteliğiyle insanlarımızın, yurttaşlarımızın beynine sokulan en güçlü örnekleri, toplumumuzun en varlıklı, bilgili iddialı katlarında verilmekte olan bir olaydır bu bugün.

Bugünlerde;

Çarpık değer yargıları, var mı? Var.

Yozlaşmış kültür ölçüleri, var mı? Var.

Sahte toplum kahramanları, var mı? Var.

Açgözlülüğün erdemleri, var mı? Var.

Gemisine kurtaran kaptan öğütleri, var mı? Var.

Köşeyi dönmenin kestirme yolları, var mı? Var.

Namuslu yurttaş olmanın budalalığı, var mı? Var.

Bir yüce ve karşı durulmaz ideoloji var mı? Var.

Her gün binlerce örnekler ve binlerce ağızdan toplumumuza haykırılmakta mıdır? Evet

Nasıl mı?

Yazarak, çizerek, televizyon ekranlarında göbek atarak, yalakalık yaparak.

Öyleyse;

Bu ülke de deve de boğazlanır. Dana da kesilir. Koyun, keçi de kurban edilir.

Bu anlayışlardan kurtulmak için, bu anlayışlardan uzaklaşmak için

Eğitim gerekli eğitim.

O da yok.

Japonya’da kan üretilmeye başlanıldı. Hayvanlar üzerinde deneniyor.

Yakın zamanda insanlar üzerinde bile uygulanabilir olacaktır.

Eller gidiyor bilime ışığa, uzaya.

Biz gidiyoruz yaya.

Birde tek haneli enflasyon yok mu? Yaa…

Değme keyfimize.

Üzülüyorum. Üzülüyorum. Nereye gidiyoruz diye düşünüyorum.

Biz devşiriyoruz. Göçebe yaşatmaya devam ediyoruz.

Böylece ülkem güllük, gülistanlık oluyor.

Bizde buna inanıyoruz.

Esen kalınız efendim

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.