Bülent Orakoğlu
Köşe Yazarı
Bülent Orakoğlu
 

DİLİMİZ VE TOPLUMUMUZ…

Dil, insanı insan yapan temel bir unsurdur. Kendi içinde kuralları olan canlı bir varlıktır. Toplumları, milletleri, kültürleri birbirinden ayıran en önemli varlık, bunların oluşumunda belirleyici rol oynayan, bir yapı taşıdır dil… Dil ve kültür birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dil ve kültür birlikte gelişir. Birinde üstün olan ulusun, ötekinde de üstün olamaması kaçınılmazdır. Çünkü insanın düşünmesi ancak dille mümkündür. Dilde üstünlük yaratamayan bir ulusun düşünceleri de dar, kapalı ve sınırlı kalır. ATATÜRK DİL DEVRİMİNİ gerçekleştirirken Türk toplumunu durağan ve kapalı bir toplumdan, devingen ve açık bir topluma geçirmeyi amaçlamıştır. Türk Dil Devrimi de Türk düşüncesini kültürünü, kendi gerçek tabanına oturtma ve yaratıcı kılma eyleminden başka bir şey değildir. Ulusal ve öz bir dilden yoksun toplumlarda ulusal bilinç uyanamaz. Bugün ülkemizde aydınlarımızın bazıları yargılarını aktarırken, Düşüncelerini paylaşırken, Duygularını, sevinçlerini yansıtırken, sözcüklerinin bazılarını İngilizce, bazılarını Fransızca, bazılarını Almanca, bazılarını Arapça karma yapay bir dil oluşturarak aktarıyorlar. Bu iletişim sürecinde önemli sorunların oluşmasına, neden olmaktadır. Aydın önce kendi dilinin olanaklarıyla duyan, düşünen insandır. Kendi dilinin olanaklarından uzaklaşan insan kendi kültürüne de yabancılaşır. Duygu ve düşünceden yoksun insanlar kaba kuvvete başvururlar. Halbuki; Duygu, düşünce bakımından zengin insanlar, yetkin insanlar, sorunlarını daha çok konuşarak, iletişim kurmaya çalışır.  Konfüçyüs’e dilin devlet ve toplum yaşamındaki önemine sorarlar ve öykü şöyle gelişir. -Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu? Büyük düşünür şöyle karşılık verir. -“ Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım”. … ve dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam eder. “ Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler ve görevler, gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk en iyi yapacağı işin nereye varacağını bilemez. İşte hiç bir şey dil kadar önemli değildir. “ Siz insan dışında düşünen bir varlık gördünüz mü? Papağana hadi iki yüz sözcük öğrettiniz. İki Yüz sözcüğe öğrenen papağan, başka bir papağana bir tek sözcük öğretebiliyor mu? İşte bunun için insan tarihsel bir varlıktır. İnsanı tarihsel kılanda bu konuşan yanıdır. Yani dil ve düşüncedir. Duyarlılığıdır. Bunu da geliştirmek içi anadilimizin, güzel Türkçemizin, olanaklarına gereksinimimiz vardır. Düşüncelerimizi kavramlarla yani dil ile anlatırız. Yaşadığımız toplumda bir birimizi doğru anlamak, düşüncelerimizi doğru iletmek, kırmadan ve dökmeden her şeyi huzur içinde yaşamak; Ancak doğru ve etkili bir kullanımı ile mümkündür. Ama bugün böylemi gidiyoruz? Maalesef liderimiz bile, siyasilerimiz bile, TV ekranlarında ağzına geleni konuşuyor. Utanıyor, sıkılıyor, nefret ediyorum bu ağızla konuşanları. Hiciv duyuyor, esefle karşılıyorum. Esen kalınız efendim.  
Ekleme Tarihi: 06 Ağustos 2019 - Salı
Bülent Orakoğlu

DİLİMİZ VE TOPLUMUMUZ…

Dil, insanı insan yapan temel bir unsurdur.
Kendi içinde kuralları olan canlı bir varlıktır.
Toplumları, milletleri, kültürleri birbirinden ayıran en önemli varlık, bunların oluşumunda belirleyici rol oynayan, bir yapı taşıdır dil…
Dil ve kültür birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dil ve kültür birlikte gelişir.
Birinde üstün olan ulusun, ötekinde de üstün olamaması kaçınılmazdır.
Çünkü insanın düşünmesi ancak dille mümkündür.
Dilde üstünlük yaratamayan bir ulusun düşünceleri de dar, kapalı ve sınırlı kalır.
ATATÜRK DİL DEVRİMİNİ gerçekleştirirken Türk toplumunu durağan ve kapalı bir toplumdan, devingen ve açık bir topluma geçirmeyi amaçlamıştır.
Türk Dil Devrimi de Türk düşüncesini kültürünü, kendi gerçek tabanına oturtma ve yaratıcı kılma eyleminden başka bir şey değildir.
Ulusal ve öz bir dilden yoksun toplumlarda ulusal bilinç uyanamaz.
Bugün ülkemizde aydınlarımızın bazıları yargılarını aktarırken,
Düşüncelerini paylaşırken,
Duygularını, sevinçlerini yansıtırken, sözcüklerinin bazılarını İngilizce, bazılarını Fransızca, bazılarını Almanca, bazılarını Arapça karma yapay bir dil oluşturarak aktarıyorlar.
Bu iletişim sürecinde önemli sorunların oluşmasına, neden olmaktadır.
Aydın önce kendi dilinin olanaklarıyla duyan, düşünen insandır.
Kendi dilinin olanaklarından uzaklaşan insan kendi kültürüne de yabancılaşır.
Duygu ve düşünceden yoksun insanlar kaba kuvvete başvururlar.
Halbuki; Duygu, düşünce bakımından zengin insanlar, yetkin insanlar, sorunlarını daha çok konuşarak, iletişim kurmaya çalışır.
 Konfüçyüs’e dilin devlet ve toplum yaşamındaki önemine sorarlar ve öykü şöyle gelişir.
-Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?
Büyük düşünür şöyle karşılık verir.
-“ Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım”.
… ve dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam eder.
“ Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz.
Ödevler ve görevler, gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur.
Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar.
Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk en iyi yapacağı işin nereye varacağını bilemez.
İşte hiç bir şey dil kadar önemli değildir. “
Siz insan dışında düşünen bir varlık gördünüz mü?
Papağana hadi iki yüz sözcük öğrettiniz. İki Yüz sözcüğe öğrenen papağan, başka bir papağana bir tek sözcük öğretebiliyor mu?
İşte bunun için insan tarihsel bir varlıktır.
İnsanı tarihsel kılanda bu konuşan yanıdır.
Yani dil ve düşüncedir. Duyarlılığıdır.
Bunu da geliştirmek içi anadilimizin, güzel Türkçemizin, olanaklarına gereksinimimiz vardır.
Düşüncelerimizi kavramlarla yani dil ile anlatırız.
Yaşadığımız toplumda bir birimizi doğru anlamak, düşüncelerimizi doğru iletmek, kırmadan ve dökmeden her şeyi huzur içinde yaşamak;
Ancak doğru ve etkili bir kullanımı ile mümkündür.
Ama bugün böylemi gidiyoruz?
Maalesef liderimiz bile, siyasilerimiz bile, TV ekranlarında ağzına geleni konuşuyor.
Utanıyor, sıkılıyor, nefret ediyorum bu ağızla konuşanları.
Hiciv duyuyor, esefle karşılıyorum.
Esen kalınız efendim.
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.