Çok fazla kullanmaktan anlamını kaybeden, soyutlaşan, düşünmeksizin yinelenen sözcükler vardır.
“DEMOKRASİ” bunlardan biridir.
Yurttaşlar olarak, millet olarak hepimiz demokrasiyi severiz.
Demokrasinin en yüce rejim olduğunu vurgular ve uygulamaya çalışırız.
Demokrasiden biraz uzak kalsak, hemen hasretine düşer,
… ve “ NEDEN” onu istediğimizi, aradığımızı, düşünmeyiz bile.
Demokrasi de demokrasi, aşkımız da, ayağı yerden kesilmiş ve gerçeklerden kopmuş soyut kavramlara dönüştüğünü görüyoruz.
Soyutlaştıkça da korunması zor, yozlaştırılması ve kaybedilmesi kolay olacak hale geldiğini yaşıyoruz.
Gerçekten “ Neden Demokrasi” diye düşünmemek elde değil.
Başkalarında var, bizde niye olmasın diye mi?
Gelişmiş ülkelerde revaçta olan demokrasi, bizde uygulanınca gelişmişlikten mi sayacağız kendimizi?
Yeterince anlaşılmamış bütün sevgiler gibi, demokrasi sevgimiz de böylece temelsiz ve geçici olmaya mı mahkum kalacak?
Demokrasiyi sağlam zemin ve temeller üzerine oturtacaksak, ona sahip çıkmaya özen göstereceksek, bu kavramı bütün yabancılaşmalardan, soyutluklardan arındırmak, onu neden sevdiğimizi, niye istediğimizi yeniden değerlendirmek gerekmiyor mu?
Demokrasi; uygulanmakta olduğu ülkedeki insanların çok daha büyük sayılarla maddi ve manevi paylaşıma katılmasını mümkün kıldığı için, vazgeçilmez bir amaç olduğunu biliyoruz.
Demokrasi olmasaydı, gelişmeseydi, ülkemizin köylüleri işçileri toplumsal güç dengelerini ağırlıklarını koyarak bir gelir paylaşımından geçmişe kıyasla daha büyük pay alıp, sosyal güvenliklerini artırma yollarına giderlerdi.
Şimdi bu uygulamalarla böyle mi oluyor?
Demokrasi gerçekten ülkemizde uygulanıyor mu diye düşünüyorum.
Demokrasiden yoksun bir ülke, insan kişiliğinin manevi yükselişindeki son aşamalardan biri olan,
“Düşündüğünü söylemek,”
“Özgür olma”
“Önerilerinde ve çözümlerinde farklılaşabilmek”
gibi gereksinimlerini giderebilir mi?
Ya da insanların keyfi uygulamalarından sakınması ve toplum üzerindeki yanlışları açığa çıkarması için demokrasi bir araç olmasa, karşı- güç odaklarının birbirini denetleyip dengelediği bir güven ortamı getirmese, insanlar demokrasiye bağlanırlar mı?
Kısacası, demokrasi, insanların daha iyi yaşayabilmesi ve kendini daha hızlı geliştirebilmesi yolunda en etkili bir araç olduğu için, vazgeçilmez bir uygulamadır.
Demokrasiyi sevelim ve içtenlikle isteyelim.
Ancak, bilerek ve zaman zaman unuttuğumuz, gözden çıkardığımız nedenini sık sık anımsayarak,
nedeni bilinmemiş, işlevi ve amacı düşünülmemiş bir demokrasi aşkının, gelip geçici bahar rüzgarlarından farklı olmasının mümkün olmadığını yaşarız.
Bu gün ülkemizde insanları düşüncelerinden ve inançlarından ötürü, hala cezaevlerine tıkabiliyorsak,
… gene insanları düşüncelerinden, konuşmalarından, yazılarından dolayı cezalandırabiliyorsak,
bütün bunların tek kelimelik bir açıklaması vardır.
İLKELLİK.
Daha doğrusu, bizim özenti duyduğumuz, özlem yaşadığımız çoğulcu demokrasilerin ölçüleri çerçevesindeki ilkellik.
Bizde son yirmi yıldır uygulanmakta olan demokrasiye bakacak olursak; acaba ülkemizde demokrasi uygulanıyor mu diye düşünüyorum.
Hakkın, hukukun, adaletin olmadığı toplumlarda demokrasi asla olmaz. Olamaz da.
Hak, hukuk, adalet varsa demokrasi vardır.
Milletimiz, yurttaşlarımız kapitalizmin, emperyalizmin ezikliğini hem ekonomik hem de sosyal yönden çekmekteler.
Bugün demokrasimizi tam uygulayamadığımızdan, ülkemizde bir avuç azınlık rahat yaşam sürdürmekte, ama çoğunluğa oluşturan halkımızda inin inim inlemekte.
İşte uygulanmakta olan ülkemizdeki demokrasi bu.
Esen kalınız efendim.