Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

SOSYAL POLİTALAR VE KÜRESELLEŞME...

Tüm dünyayı entegre eden küreselleşme 1980 yılından sonra hızlanmaya başlamıştır. Daha önceleri çok daha yüksek sosyal güvenlik politikaları uygulanırken , küreselleşme ile birlikte bu sosyal politika uygulamalarında azalma meydana gelmiştir. Bu gün dünya ekonomisinin yüzde 80 ine sahip 34 tane OECD ülkesi bulunmaktadır. Uluslar arası sermaye hareketleri artmış ve son 20 yılda temel gösterge olan mal ve hizmet ticareti 9 kat, yabancı sermaye hareketleri 12 kat artmıştır. Bu gün çok uluslu şirketlerin yüzde 90 ı ABD, Avrupa Birliği ve Japonya kökenlidir. Hizmet ithalat ve ihracatında lider ülke ABD’ dir. İkinci Dünya Savaşından sonra Altın Çağ yaşanmıştır. 1945 ile 1975 yılları arasında zamana sosyal politikanın altın çağı denir. Bu dönemde tam istihdam politikaları geliştirilmiş, sendikacılık ve örgütlenme artmış, temel hak ve özgürlükler için kurumsal yapılar oluşturulmuş, iş ve işçi bulma ve sosyal sigortalar güçlendirilmiş, sosyal hukuk alanında gelişmeler elde edilmiş, devlet temelli sosyal haklar geniş toplum kesimlerine yayılması sağlanmış ve sosyal harcamalar nerede ise milli gelirin yüzde 30 una ulaşmıştır. Özellikle ILO (Dünya Çalışma Örgütü) çıkardığı sözleşmeler ile sosyal güvenlik politikalarının düzenlenip artmasına sebep olmuştur. Kısacası savaşta yaşanan felaket ve kötülükler göz önünde bulundurulup, toplumun gelişmesine ve sosyal hakların yükseltilmesine çalışılmıştır. Girişimcilik devletler tarafından desteklenmiştir. Bu yıllar Altın Çağ diye biliniyor. Tüm dünyada insanların ve refahın ön plana çıktığı, bu iki öge için çalışmaların yapıldığı bir dönem. 1978 yılında Washington Mutabakatı ile doların altına karşılığı sistemi yıkılmış ve dolar serbestçe basılıp yayılan bir hakim para olmuştur. Artık basılan dolarlar için altın karşılık ayırma dönemi bitmiştir. İşte küreselleşmenin başladığı dönem bu dönemdir. Özellikle bilirişlem ile haberleşmenin ve bunların teknolojilerinin artması küreselleşmeyi hızlandırmış, sınırlar kalkmış, ulus devletin önemi azalmış, kısacası artık dünya insan değil para odaklı, paraya tapan insanların olduğu bir şekle sokulmuştur. Artık bu ekonomik ve sosyal politikalara Neoliberal politikalar denmekte. Liberalizmin yenilenmiş hali. İyi ama neler getirmiş? Küreselleşme ile birlikte sosyal ve ulus devlet anlayışı oldukça azalmış, sosyal politikalar daralmış, bir kısmından vaz geçilmiş, kamu kesimi küçülmeye gitmiş, özelleştirmeler başlatılmış, devlet elini ekonomiden ve işlerden çekmeye başlamış, sosyal harcamalar kısılmış, çok uluslu şirketler için gerekli düzenlemeler yapılmış, vergi muafiyetleri bile devreye girmiş, özel sosyal sigortalar oluşturulmuş, taşeronlaşmanın artması ile sendikal ortamlar daralmış, esnek çalışma koşulları diye bir tez ortaya çıkarılmış ve buda atipik yani düşük verimli işlerin çok olduğu informel denilen bir kayıt dışı sektör oluşmuştur. Kısacası her şey ters kepçe olmuş, bundan da toplumlar nasibini almıştır. 2008 yılında bu sistem çökmeye başladı. Sinyallerini verdi ve dünya yenir arayış içine girdi. Biz küreselleşmenin biraz dışında durduğumuz için ve özellikle banka sektörünün kuvvetli olması sebebi ile 2008 krizini daha az hissettik. Belki bu toplum olarak bizim krizlere alışık olmamızdan kaynaklanıyor ama dünya 2008 de ters yüz oldu. Bizde olmayan ve yasak olan uygulamalar yüzünden dev finansal kuruluşlar ve bankalar battı. Özellikle James Rickards kitaplarında bunu çok güzel anlatmış. Kısacası küreselleşme adı altında bir grup dünyayı soydu ve soymaya devam ediyor. Ulus devlet inancı da tekrardan gündeme geldi. Özellikle sosyal liberalizm denen ve Keynesyen sistemleri tekrar uygulamaya koyan ülkeler ortaya çıktı. Bu krizden ancak bu şekilde çıkabileceğimizi düşünenler var. 2008 krizinin ardından özellikle Almanya da ve Avrupa da en çok satılan ve okunan kitap Karl Marks’ın Das Kapital’i oldu. Çünkü dünya sallanmış ve insanların kafası küreselleşme ile Neoliberal politikalardan iyice karışmıştı. Bakalım bundan sonra ne olacak. Ama bana göre tekrardan artan sosyal güvenlik ve politikalarının devreye gireceğidir. Ülkemizde de bu konuda çok güzel çalışmalar mevcuttur. Biz pek dünyaya aldırmaz, bildiğimiz yapan özel bir toplumuz. Saygılarımla...
Ekleme Tarihi: 05 Ocak 2020 - Pazar
Mehmet ÇELİKEL

SOSYAL POLİTALAR VE KÜRESELLEŞME...

Tüm dünyayı entegre eden küreselleşme 1980 yılından sonra hızlanmaya başlamıştır. Daha önceleri çok daha yüksek sosyal güvenlik politikaları uygulanırken , küreselleşme ile birlikte bu sosyal politika uygulamalarında azalma meydana gelmiştir. Bu gün dünya ekonomisinin yüzde 80 ine sahip 34 tane OECD ülkesi bulunmaktadır. Uluslar arası sermaye hareketleri artmış ve son 20 yılda temel gösterge olan mal ve hizmet ticareti 9 kat, yabancı sermaye hareketleri 12 kat artmıştır. Bu gün çok uluslu şirketlerin yüzde 90 ı ABD, Avrupa Birliği ve Japonya kökenlidir. Hizmet ithalat ve ihracatında lider ülke ABD’ dir.

İkinci Dünya Savaşından sonra Altın Çağ yaşanmıştır. 1945 ile 1975 yılları arasında zamana sosyal politikanın altın çağı denir. Bu dönemde tam istihdam politikaları geliştirilmiş, sendikacılık ve örgütlenme artmış, temel hak ve özgürlükler için kurumsal yapılar oluşturulmuş, iş ve işçi bulma ve sosyal sigortalar güçlendirilmiş, sosyal hukuk alanında gelişmeler elde edilmiş, devlet temelli sosyal haklar geniş toplum kesimlerine yayılması sağlanmış ve sosyal harcamalar nerede ise milli gelirin yüzde 30 una ulaşmıştır. Özellikle ILO (Dünya Çalışma Örgütü) çıkardığı sözleşmeler ile sosyal güvenlik politikalarının düzenlenip artmasına sebep olmuştur. Kısacası savaşta yaşanan felaket ve kötülükler göz önünde bulundurulup, toplumun gelişmesine ve sosyal hakların yükseltilmesine çalışılmıştır. Girişimcilik devletler tarafından desteklenmiştir. Bu yıllar Altın Çağ diye biliniyor. Tüm dünyada insanların ve refahın ön plana çıktığı, bu iki öge için çalışmaların yapıldığı bir dönem.

1978 yılında Washington Mutabakatı ile doların altına karşılığı sistemi yıkılmış ve dolar serbestçe basılıp yayılan bir hakim para olmuştur. Artık basılan dolarlar için altın karşılık ayırma dönemi bitmiştir. İşte küreselleşmenin başladığı dönem bu dönemdir. Özellikle bilirişlem ile haberleşmenin ve bunların teknolojilerinin artması küreselleşmeyi hızlandırmış, sınırlar kalkmış, ulus devletin önemi azalmış, kısacası artık dünya insan değil para odaklı, paraya tapan insanların olduğu bir şekle sokulmuştur. Artık bu ekonomik ve sosyal politikalara Neoliberal politikalar denmekte. Liberalizmin yenilenmiş hali. İyi ama neler getirmiş?

Küreselleşme ile birlikte sosyal ve ulus devlet anlayışı oldukça azalmış, sosyal politikalar daralmış, bir kısmından vaz geçilmiş, kamu kesimi küçülmeye gitmiş, özelleştirmeler başlatılmış, devlet elini ekonomiden ve işlerden çekmeye başlamış, sosyal harcamalar kısılmış, çok uluslu şirketler için gerekli düzenlemeler yapılmış, vergi muafiyetleri bile devreye girmiş, özel sosyal sigortalar oluşturulmuş, taşeronlaşmanın artması ile sendikal ortamlar daralmış, esnek çalışma koşulları diye bir tez ortaya çıkarılmış ve buda atipik yani düşük verimli işlerin çok olduğu informel denilen bir kayıt dışı sektör oluşmuştur. Kısacası her şey ters kepçe olmuş, bundan da toplumlar nasibini almıştır.

2008 yılında bu sistem çökmeye başladı. Sinyallerini verdi ve dünya yenir arayış içine girdi. Biz küreselleşmenin biraz dışında durduğumuz için ve özellikle banka sektörünün kuvvetli olması sebebi ile 2008 krizini daha az hissettik. Belki bu toplum olarak bizim krizlere alışık olmamızdan kaynaklanıyor ama dünya 2008 de ters yüz oldu. Bizde olmayan ve yasak olan uygulamalar yüzünden dev finansal kuruluşlar ve bankalar battı. Özellikle James Rickards kitaplarında bunu çok güzel anlatmış. Kısacası küreselleşme adı altında bir grup dünyayı soydu ve soymaya devam ediyor. Ulus devlet inancı da tekrardan gündeme geldi. Özellikle sosyal liberalizm denen ve Keynesyen sistemleri tekrar uygulamaya koyan ülkeler ortaya çıktı. Bu krizden ancak bu şekilde çıkabileceğimizi düşünenler var. 2008 krizinin ardından özellikle Almanya da ve Avrupa da en çok satılan ve okunan kitap Karl Marks’ın Das Kapital’i oldu. Çünkü dünya sallanmış ve insanların kafası küreselleşme ile Neoliberal politikalardan iyice karışmıştı. Bakalım bundan sonra ne olacak. Ama bana göre tekrardan artan sosyal güvenlik ve politikalarının devreye gireceğidir. Ülkemizde de bu konuda çok güzel çalışmalar mevcuttur. Biz pek dünyaya aldırmaz, bildiğimiz yapan özel bir toplumuz.

Saygılarımla...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.