Her yanından kırılmış, çatlamış, fakat parçaları dökülmemiş bir aynaya baktık mı hiç acaba?
Aynanın, kimi parçasında gözünüzün devleşmiş yansımasını görürsünüz değil mi?
Onun hemen yanında küçülmüş kulağınızı, az ötesine baktığınızda da yerini kaybetmiş burnunuzu görürsünüz.
Parçaların birinden tavanı, öteki parçasından yerdeki halıyı izlediğimizi görürsünüz.
Yüzümüzün paramparça olduğu, çevrenin birbirine karıştığı, görüntülerin bir mantığa, bir ölçeğe, bir uyuma hep birlikte başkaldırdığı bir olaydır bu yansımalar.
Bunun adına kırık aynalar diyoruz.
Ülkemizin gidişatı da son yıllarda, gidilmekte olan bu serüven yolculuğunda, zaman zaman bir kırık aynadan kendimizi izlediğimizi düşünmek, acaba bir karamsarlık örneği mi olur diyorum?
Toplumumuzdaki bir özelliğin, ötekini tutmadığını;
Bir köşesinden alabildiğince çirkinin ve karanlığın yansıdığını görmekteyiz.
Bir yaklaşımıyla doğru olanın, hemen ikincisinde yanlışın örneklendiğini yaşamaktayız.
Düşüncelerle, davranışlar…
Davranışlarla insanlar arasında ki tutarlılığın, sistem ve mantığın bulunamadığı, her biri kendine özgü bir mantığı ya da mantıksızlığı izleyen binlerce görüntü ve uygulamanın yaşandığı bir ortamdayız.
Her biri kendi başına buyruk, birbirinden kopuk, dağınık yansımaların olduğu dönemden geçmekteyiz.
Ülkemizi çağdaşlaştırmanın nutkunu ve vaatlerini veren siyasetçilerimiz;
Kırık aynanın bir parçasından baktığımızda, yükselen sevgi dolu insanlarımız var bu ülkede.
Bunun yanı sıra, “Bu kırık aynanın hemen yanında en küçük nedenle yumruk yumruğa gelenlerimizin öfke birikimi var mıdır?” diye düşünüyorum.
Aynanın diğer bir kırığında, evinin eşiğinden ötesini bilmeyenlerimiz,
Bir başkasında, her gün insanlığı tümüyle yaşayabilen insanlarımızda vardır elbette.
… ve bu olayları yaşayabilenlerimiz çoğunlukta mı? Yoksa azınlıkta mı? Siz karar verin.
Ülkemizde ortak paydanın birleştirilebildiği temel küme, çok cılız kalmaktadır.
Çevresindeki kümeciklerin sayısı ise çok farklı yaşamaktadır.
Toplumumuz, sanki her biri kendi başına buyruk bir marjinaller toplumu yolunda gitmektedir.
Hâlbuki düşüncelerinde, siyasette, hukuk, eğitim, sağlık, sanayi, tarım düşüncelerinde özgürce farklılaşabilen; Kültür, davranış, anlayış beraberliklerini üst düzeyde gerçekleştirebilen, değişik alanlardaki yaklaşımlarını tutarlılık getirebilen bir toplum olgusu olması gerektiğini inanıyorum.
Zorlama ve baskıcı benzeşmeyle değil, farklılığa rağmen büyük çizgilerdeki beraberliğe ve birlikteliğe sağlayan, ortak payda da buluşabilen bir toplum olgusu şarttır diye düşünüyorum.
Bu gün bakıyorum da kırık aynada olduğu gibi herkes ayrı telden çalıyor.
Bir müzik aleti düşünün telleri var o teller bir türlü akort tutmuyor.
Güfteleri, nağmeleri, ezgileri söyleyenler ayrı ayrı söyleniyor.
Bunun adına ne denir?
Kapı gıcırtısı müzik denir.
İşte ülkemizin düzeni dikiş tutmayan kumaş gibi, akortsuz müzik gibi, almış başına gidiyor. Biz de o düzende kırık aynalardaki görüntü gibi parçalanmış gidiyoruz.
Bir gün de gelecek o kırık aynalar elbette fosforlu aynalar olacak.
Olması gereken de bu...
Esen kalınız efendim.