TIP’ta uygulanan şok tedavisi, genel olarak umutsuz bir yaşamı durdurmakla kullanılmaktadır.
Şoku sürekli kılarak hastayı iyileştirmek, kural itibarı ile söz konusu bile asla olamaz.
Kötüyü gidişi şokla önlenmiş hasta, ancak olağan ilaçlarla, bünyesi gözetilerek ve özenle sağlığına kavuşturulabilir.
Bu konuda ülkemiz ekonomisini de buna benzetmek yanlış olmasa gerek.
Ekonominin de TIP Biliminin kurallarını anımsattığını söylersek, sanırım yanılmamış oluruz.
Baş aşağı giden bir ekonomide bu düşüşü ve dengesizliğe durdurmak için şok tedavi uygulanabilir.
Ama
Ekonomimizin düzelmesini bu şokun sürekliliği ile sağlamaya kalkışmak, geçmişi de aratacak bir sağlıksızlığı yaratabilir.
İçin de bulunduğumuz bu son yıllar… ki, İki Binli yıllarda geleceğe yönelik önlemlerin alınmadığı yıllar olmakla beraber, şimdi halk olarak bunu daha iyi anlamamız gerekmektedir.
Uygulanan şok, ücret, para ve kredi politikasıyla toplumumuzun satın alma gücünü geriletmekteyiz.
Daha çok bu gün güdülmekte olan bu politikalarla oluşturulmuş bir ürün bolluğunu dış satıma yöneltmek için, ihracatçıya ve bir bölüm sanayiciye yaygın bir SÜBVANSİYON, diğer bir adı DEVLET DESTEĞİ sağlamakla işlerlik kazandırılmaktadır.
Ne var ki bu tedavinin sürekliliği ve köklü önlemlerin eşitliğinden yoksun bırakılması, bir dizi olumsuzluğa getirmektedir.
Bunun sonucunda uygulanan bu politikalarla;
Ülke insanımızın daha az tüketir kılınması, ihracat olanağından yoksun birçok sayıda şirketi ve işletmeciyi, özellikle orta ve küçük boy işletmeleri perişan etmiş, iş alanları küçültülmüş, işsizlik de alabildiğince çoğalmış duruma getirilmiştir.
Şokun geçici değil sürekli oluşu, gelir paylaşımını tehlikeli boyutlarda sarsmıştır.
Büyük halk yığınlarının giderek daha az tüketir olması, daha doğrusu alamaması, sosyal bunalımlara yol açma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.
Bugün nihayet, şok tedavisinin sürekliliği ve köklü önlemlerde gecikilmesi, uygulanmakta olan modelin “Varoluş nedeninde” meşruiyet gerekçesinde kuşku yaratan belirtiler ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Doğru sonuca, ancak doğru teşhisten hareketle varılabilir ya da ulaşılabilir.
Ekonomide gerçekleşenin bir mucize olmadığını, başarılı bir şok uygulamasından ibaret olduğunu bilmemiz gerekecektir.
Aynı şekilde, şok tedavisinin sadece kısa sürede sonuç verdiği, eğer köklü önlemler ve başka yöntemlerle bütünleşememiş ise zamanla ters tepki yaratacağı düşünülmelidir.
Biraz kolaycı fakat klasik deyişle “Kuyrukları önlemenin yolu, insanların kuyruklarda yer alamayacak ölçüde varlıksız kılınması değil, kuyruklara olanak tanımayan bir üretim ekseninin sağlanması” ile bu darlık ve yoksulluk ancak bitirilebilir.
Ne var ki, “Şok tedavisi” TIP’ ta olduğu gibi ekonomide de bir hastayı iyileştiremez.
O, hastanın sadece çok kötü durumdan kurtarılmasına yarar verir.
Şok tedavisini sürekli kılmak suretiyle bir insanı yahut ekonomiyi sağlığına kavuşturmak söz konusu olmadığı gibi bu olay abes ile iştigaldir.
Bir ulus, ne kadar derin iktisadi bir bunalımın içinde ise ziynet ve süs eşyası ile o kadar savurgandır.
Bu gün;
Nüfus miktarımızda yalnız sayısal rakamla sayılmamalıdır. Çünkü az kazanıp çok sarf eden az nüfus, azla geçinip çok biriktiren fazla nüfustan daha çabuk devleti yıpratır.
Öyleyse;
İktisat az malı çoğaltır, çok malı da azaltır.
Esen kalınız efendim.