Geleceğin Türkiye’sini, eğer özenilen gelişmiş toplum haline getireceksek,
O zaman bu toplumun belirli özelliklerini, kimi temel yaklaşımlarını yeniden biçimlendirmek gerekir.
Çağdaş demokrasilerin zaman içinde ve günümüzde gerçekleştirdikleri değişim Yasakçı Devlet anlayışından giderek uzaklaştırılıp Düzenleyici Devlet anlayışına getirmek gerekmektedir.
Yasak kavramı, devletin ve toplumun güvenliğine ilişkin alanlarda olmalıdır.
Yasakçı devlet demek, devletin sorunlarını, toplumun ve insan ilişkilerinin değerlerini yasaklar koyarak çözümlemek demektir.
Böyle bir devlet düzeni olmamalı ve de uygulanmamalıdır.
Yasaklar koyarak sorunları devlet olarak çözmeye çalışmamalıdır.
Örnek verecek olursak;
Üretimde belli malların üretilmesinde, taşınmasında, pazarlanmasında işlemler yaparak onlara yasakların getirilmesinde hiç mi hiç değeri ve önemi olmayacaktır.
Aslında üreticinin ürettiği bu tür malların, tüketiciye ulaşmasını sağlayacak tedbirlerin alınmasında yarar olduğunu düşünenlerdenim.
Yasaklar koyarak aynı amaca ulaşmak için çalışan bir devlet düzeni başarısız olacaktır diyorum.
Yasakçı anlayış; Düşüncenin hoşgörüyle karşılanıp, uygarca, medenice tartışılan bir sorun olduğunu iyi bilmeli bu yasaklardan kendini men etmelidir.
Düzenleyicilik gerektiren alanlarda, kent yaşamının örgütlenmesinde, toplu taşımacılıkta, eğitimde, sosyal yardım alanlarında yasakçı devlet hemen her zaman başarısız olmuştur.
Yasakçı devlet kentleşmeyi, akılcı ve gerçekçi planlarla düzenlemeyecek, yasaklar koyarak, sonra kendi koyduğu yasaklara istisnalar tanıyarak, her yasağın beraberinde getirdiği rüşvet yollarını açarak, ardından, kendi koyduğu yasakları çiğneyenler için af çıkararak yasakçı devletin kentleşme kargaşasını ortaya çıkaracaktır.
Hal bu ki;
Geleceğin Türkiye’sinde toplum, düzenleyici anlayışa geçmek zorundadır.
Bu, elbette kolay olmayacaktır. Bir yönüyle devletin daha yaygın daha etkin olmasını, devletin toplumsal yaşamdaki varlığının artmasını gerektiren en önemli sebeplerden birisidir.
Bir başka yönüyle de, bunu düzenleyiciliğin ve özgürlüğün doğrultusunda devletin gerçekleştirilmesini zorunlu kılar diye düşünüyorum.
Ne var ki geçmişin alışkanlıkları üzerinde geleceğin Türkiye’sini yükseltmek, yarını dünde aramaktan farklı değildir.
Demokrasi, kendi mantığı gereği, bir tercih rejimidir.
Değişik seçenekler arasında halkın bir seçme yapmasıdır.
Dolayısıyla demokraside, ekonomik modelinde, kadrolarında, insanların da mutlaka seçenekleri vardır.
Seçenekleri olmayan tek şey demokrasinin kendisidir.
Ülkemizin günümüzdeki sorunlarında, çoğulcu, demokratik, üretken, adaletli ve çağdaş bir toplumu, geleceğin problemlerini dikkate alarak, gelişmeleri hesaplayarak, sağlam bir kurumsal temel üzerinde yükseltmektir.
Gelişmiş bir ülkenin doğal çelişkilerini, ekonomik, siyasal mücadelelerini, barışçı bir ortamda ve uygar çerçevede gerçekleştirmektir.
Akan giden bu zamanı iyi değerlendirebilmektir.
Bunlar, ülkemiz adına birer hayal değildir.
Toplumuna ve insanına güvenen iktidarlar, devleti yönetenler iyi düşünmelidirler ki;
Gelecek mutlaka daha güzel olacaktır.
Yasakçı çözümlere, çözüm üretebilmek, çağdaş demokrasi ile uyumlu özelliklerin toplumda gelişmesini kolaylaştıracak kurumları, mekanizmaları, anlayışları demokrasiyle birlikte ve onun çerçevesinde yaratabilmektir.
Yasaklı toplum değil, üretken, bilinçli bir toplum ile hukukun üstünlüğüne inanabilen bir toplum yaratmak ancak eğitimle olur.
O da bizde var mı?
Düşünmek bile istemiyorum.
Esen kalınız efendim.