Hemen yazımın başında belirtmek isterim ki;
Aydın tanımının ayrıcalık ifade eden, ölçüsüz ve başkalarını küçümseyici kullanımı olmamalıdır.
Aydın insanlarda egemen olmuş genel eğilimlerin mutlaka ve her dönemde olumlu işlev taşıdığı varsayımına da katılmayanlardan olmamayı düşünmeliyiz.
Ancak; aydınsız bir gelişmenin ve çağdaşlaşmanın söz konusu olmadığı ve olamayacağı da bir gerçektir.
Aydın, sınırları hayli belirsiz bir tanımdır.
Temel işlevi ve amacı düşünce ve sanat üretmek olan toplum kesiti diye tanımlamak istiyorum.
Bilginin ve güzelin bir kuşaktan öteki kuşağa taşıyıcılığını yapan aydın insanlardır.
Günümüz Türkiye’sinde, yakın tarihimizin önemli bir dönemecinde aydınlarımızın var olduğunu görmekteydik.
Aydınların bu dönemeçteki yeri nedir diye düşünüyorum.
Bu aydınların toplumumuzun siyasal ve sosyal geleceğine katkıları ne olmuştur?
Toplumla ilişkisinden doğan, topluma ve aydına ne kalmıştır?
2000’li yılların başından bu yana aydınlarımızın topluma ve yaşadığımız bu güne kadar, toplumumuza ne kadar katkıları olmuştur?
Aydınlarımızın bir toplum kesiti olarak gerileyişi, iktidarların üniversitelerimize verdiği değerle ölçülebilir.
Aydınlarımız, bilim adamlarımız, kendi asli kurumlarında, yani üniversitelerde, sürekli bir mesleki kaygısı içine girmişlerdir.
Güncel sorunlardan koparak FİLDİŞİ KULELERİNE sığınmaları bile, kimi durumda bu aydınlarımıza zorlamaya devam etmektedir.
Giderek, bilim merkezlerinde ayakta kalabilmenin güvencesi, yaşadıkları günle ilişkilerini kesmek olmuştur.
Hem üniversitelerde kalıp hem de görüş açıklayabilmenin formülünü ise, genellikle, geçerli olan ekonomik düşünceler ve yararlar doğrultusunda çözüm üretmek durumunda kalmaktadırlar.
Son yirmi yıla yakın zamandır bilimde ve aydınlanmada bir düşüş eğrisi olduğunu görüyoruz.
Küskün ve pasif bir toplum kesiti özelliğini yaşamaktayız.
Ya da kendisinden ne beklenmekteyse onu konuşup üreten tek yönlü ve tek boyutlu bir genel görünüm ortaya çıkmaktadır.
Özet olarak, aydınların toplumdaki konumları ve önemi gittikçe hızla gerilemektedir.
Ütopyacı dinsel bir görüş hakim oluşturmaya çalışılmaktadır.
Günümüz Türkiye’sinde, toplumsal iş bölümünün bilgiye sahip olmakla, düşünce üretmekle görevlendirdiği aydın kesimin ciddi bir katkı olanağı bugün hayli sınırlı kalmaktadır.
Aydın denilen kesimin çok önemli bir bölümü, kendi aydın kişiliği ile tutarlı kalabilmenin ve ekmeğini kaybetmemenin derdine düştükleri görülmektedir.
Yaratıcı tartışmalar,
Toplumumuza sunulan yeni görüşler,
Eleştiriler ve öz eleştiriler,
Tezler ve antitezler,
… kısacası düşüncenin ve bilginin oluşum süreci önemli biçimde bugün aksatılmıştır.
Oysa düşünce üretilmedikçe, çözüm de üretilemez.
Aydınsız aydınlık olamaz.
Türkiye’miz bu sorununa mutlaka eğilmelidir.
Eğitimini düzeltmelidir.
… ve böylece hem günümüzü, hem de geleceğimizi kurtarmalıdır.
Aydınlarımıza da sahip çıkmalıdır.
Bu vesile ile ülkem insanlarının, Türk Milletinin Cumhuriyet Bayramını en içten duygularımla kutlar geleceğimizin Demokrasi ve Demokrat bir Türkiye olmasını dilerim.
Esen kalınız efendim.