Bazen bilgeliğin tavan yaptığı bazı insanlarda, ele avuca sığmaz istek ve özgüvenin çığırından çıkıp kişiyi uçuruma sürüklediği de olmuyor değil. İşte farkındalığın burada devreye girmesi gerekirken deneyim ve bilgi yetersizliği, nefs ve arzuları kabartıp gözüne perde çekebiliyor.
Hayatın basit yanlarını çalarak bir zemin oluşturmaya çalışan, son vagona doluşmuş insanlar kadar bile, kıymeti olmayan üstün veraset sahibi şahsiyetlere açık fermanımdır. Her şeyin bir sonu olduğunu bilin… Kendinizin bile… Sona vardığınızda heybenizde nelerin biriktiğine bakın. O yüzden; son gelmeden “bir şeyler yapın” Evet. Böyle bir şarkı vardı “bir şeyler yapmalıyız” Ne güzelde yazılmış ve söylenmiş bir şarkı. Evet “bir şeyler yapmalıyız”. Artık kazanmalıyız, paradan önce insanları, sonra insanları insanlaştırmak için harcamalıyız parayı.
***
Düş kuran Sıdıka nenenin deniz görmemiş anılarından yola çıkarak, bir gemiyi yönetmenin usul erkanını kavrayan torunlardan birinin, denizler hâkimi olmasının hikmetini kim nasıl açıklayabilir ki. O yüzdendir ki bilgeliğin okulu olmadığını anladıklarında, bizim küheylan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacaktı. Bir de sarı öküzün kurban edilip edilmeyeceği mevzusu var ki, evlere şenlik. Laf olsun torba dolsun misali kim nereye çekerse, elinde kaldığı bir süreç içindeyken; konuşmayı beceremeyenlerin düşmanlarıyla aynı safta yer aldıklarını, bir keramet zannedip bir çıkış yol aramalarından belliydi beceriksizlikleri. Hain bir meczubun iki dudağı arasında olduğumuzun anlaşılması güç olsa da, artık zamanın geldiğini doğa ve evren bize açık açık söylemekteydi. Neyin zamanı konusunda, henüz bu fikri anlayacak şuura sahip olmayan insanların çoğunlukta olması, bir bilgi bombardımanı altında dumura uğradığımızın kanıtı olsa gerekti.
***
Farz edelim ki anladığınızı hayata geçirecek doküman, malzeme, alet, edevat elinizde yok. Bu şuna benzer ki “Düşmanla aynı güce sahip olmadan, kılıcını çekersen kendine ihanet etmiş olursun” O yüzdendir ’ki şartlar oluşmadan gelen bilgi ve ilhamla harekete geçmek daima felaketle sonuçlanmıştır tüm kavimlere. Ne anladığınızı bilmiyorum ama ben ne anlattığımı biliyorum. İlk cümlemde dediğim gibi Hayatın basit yanlarını çalarak bulmacalar oluşturmaya çalışanlardan olmaktansa bulmacaları çözmeye çalışanlardan olmak bence en hayırlısıdır.
***
Yeri ve zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda heybenizden bu cümleleri teker-teker çıkarıp harcayacağınızdan eminim. Ve heybenizde cümleler tükendiğinde; şu an kırmayı düşündüğünüz beni, yer göğe sığdıramayacaksınız. Böyle bir cümleyi neden kullandığımı merak edenler olacak. Ben kendimin ukala olmadığını biliyorum. Ya siz? Ön yargılı olanlar. Sanırım benim gibi düşünmüyorsunuz ama düşünmenize az kaldı.
***
Bir zamanlar “kırbaç onlara kalem bize” cümlesini yere göğe sığdıramazdım. Şimdi biraz daha ileri gidip kırbacın sapını kalemden yaptım. Kırbaçlayarak yazdığımı sanmayın sakın; sadece yazdığımı terbiye ediyorum.