Sizlerden açık havada bir davetiniz olduğunu düşünmenizi istiyorum. Sizin için çok büyük önem taşıyan ve sizin çok değer verdiğiniz yegane bir davet olduğunu hayal edin. Çok özenle davetiyeler hazırlanmış ve postalanmış. Sizin çok önemsediğiniz insanlara bu davetiyeler ulaşmış ve bu insanlar uzak bölgelerden sizin davetiniz üzerine yolculuğa çıkmışlar ve davetinize daha 2 gün var. Herkes bu davet gününü bekliyor hatta kimileri davete gelmiş ve bekliyor. Siz o güne en güzel misafirinizi ağırlayacak şekilde hazırlanırken bir anda meteorolojiden bir haber geliyor ve sizin davetinizin gerçekleşeceği gün 24 saat boyunca fırtına ve çok ciddi bir yağmur yağışı olacağı hatta sel riskinin olabileceği bir haber aldınız peki siz bu durumda ne yapardınız?
**
Bu soruya cevap verirken bir genelleme yapacağım ben dahil çoğunluk olarak yağmurun neden yağdığını, niye gelip bizi bulduğunu, o kadar insan yoldan geldi, o kadar insan işini bırakıp geldi, bu kadar da hazırlık yapmıştım bu kadar da umutlanmıştım, şimdi ben ne yapacağım gibi çok sayıda uzun bir süre bu düşüncelerin peşinde koşacağız. Bunlar zihnimizin bize getirmiş olduğu sürekli yakınma davranışlarıdır. Biz bunları geçmişte yaptığımız süreç içerisinde yapılır ise ruminasyon, gelecekte yapılacak olursa mesela hiç olmamış bir durum için sağlık kaygısı gibi olmamış bazı şeyleri düşünüyor olmak endişe adını verdiğimiz bir durumdur. İşte verdiğim örnekte olduğu gibi siz sürekli böyle mi yapardınız? o davetin geldiği zamana kadar o saniyeye kadar ne yapardınız sadece söylenir miydiniz yoksa ne yapardınız? Sizi bilmem ama böyle bir durumda söylenmeyi bir an önce bırakıp yeni bir mekan aramaya başlardım. Çünkü artık olan oluyor o zaman hemen önlem almaya ve şimdi burada ne yapabileceğime bakardım. Ama bizler böyle yapmıyoruz herhangi bir acımız hayatımızda olduğu zaman acaba neden böyle, neden bu, neden öyle, keşke böyle olmasaydı benim günahım ne, benim kaderim niye böyle, neden benim başıma bunlar geliyor cümlelerini kuruyoruz. Keşke her şey mükemmel olsa ama böyle bir hayat yok. Bu hayatın içerisinde bizi mahveden, daha beter bir ızdırap haline döndüren şey sürekli konuşan zihnimizi yönlendiremiyor olmamız.
**
Sizin düşüncelerinizi duygularını önceden engelleyebilmek veya durdurabilmek gibi bir durumunuz yok hiçbir insanın yok çünkü onlar bizim kontrolümüz dışında geliyorlar. Onlar bize siz bugün akşam evde misiniz diye sormuyorlar onlar geliyorlar ve istedikleri zaman gidiyorlar. Yalnız onlar gelse de onları burada çok iyi misafir edecek olanda sizsiniz, onların bir daha gelmemesini sağlayacak şekilde bir menü hazırlayacak olanda sizsiniz. Önemli olan hangi menüyü hazırlayacağınızdır. Onların çok sevdiği davranış nedenlere takılıp sürekli nedenlerin içerisinde boğulurken eylem yapmayı unutuyor olmamızdır. İşte bunu fark ederek örnekte vermiş olduğum davetin tehlikeye girdiği gördüğümüz anda acı da olsa kabul ederek eyleme geçmek çözümler aramak gerekmektedir. Hayatımızın her noktasında nedenlerle bizi meşgul eden zihnimize rağmen eyleme geçebilen ve acıyı kabullenebilen yapıya sahip olabilmeniz dileğiyle.