Daha önce aksini kanıtlayacak bir konuşma geçmediği için ailenizin size kızgın olduğuna inandınız mı? Ya da hissedilecek bir durum ortada yokken herhangi bir şey yaşanmamasına rağmen partnerinizin sizi aldattığını düşündünüz mü? Bu yanlış algılamaların en yaygın nedeni, beynimizin tehdit ve tetikleyicileri ayırmakta zorlanmasıdır. Duygusal bir tetikleyiciyi anda ortaya çıkan güçlü bir duygu ve inanç olarak tanımlayabiliriz ama aslında geçmiş deneyimlere(yaşantılar) dayanır. Bu sebeple örneklere dair herhangi bir kanıtınız olmasa da tekrar tekrar benzer senaryoları kafanızın içinde yaşarken bulabilirsiniz. Buna karşın bir tehdit, şu anda gerçek bir tehlike veya riski ifade ettiği için ortaya çıkan daha güçlü bir his, bir inançtır.
ANILARI DEPOLAYAN BÖLÜM
Yaşanan kafa karışıklığının ana merkezi amigdaladır ve bireyin gelecekte benzer olayları tanıyabilmesi için anıları depolayan bölümdür. Aynı zamanda savaş ve kaç durumlarının başlatıldığı da bir merkezdir. Bu merkez tetiklendiğinde gerçekleri görmemizi de engellemektedir. Hayattan zevk alma ve etkileşimleri doğru değerlendirme yeteneğini engelleyen aşırı strese yol açabilir.
***
Birisi tarafından tetiklendiğimizde durumu doğrulayan kanıtlara odaklanmak sıklıkla görülen bir eğilimdir. Tetikleyicinin aslında kendi kafamızın içinde yaşadığını kabul etmekse, gerçeği görmekten daha zordur. Duygusal tetikleyicilere nasıl tepki vereceğimizi anlayarak, endişenin ortasında bile iç huzuru bulma yeteneğimizi geliştirebiliriz.
BEYNİMİZ NEGATİF OLMA EĞİLİMİNDE
Beynimiz tehlikeleri fark etmek ve bizi onlardan korumak üzere negatif olma eğilimindedir. Tehlike hakkında endişelenmek daha az risk almaya, güvenlik aramaya ve işleri iyi yapmaya yönlendirir. Tehlikenin farkında olmak tabii ki güzel bir şey eşit dağılmış bir güvenliğin olmadığı dünyada yaşadığımızı düşündüğümüzde. Bizlere yönelen şey ister gerçek bir tehdit olsun ister tetikleyici olsun; duygularımızın geçerli olduğunu ve göz ardı edilmemesi gerektiğini bilmeliyiz.
TETİKLEYİCİLER HAYATIN BİRER PARÇASIDIRLAR
Tetikleyiciler hayatın birer parçasıdırlar. Dolayısıyla amacımız tetikleyicilerin olmadığı bir hayat yaşamak değil, onlarla nasıl ilişki kurmak istediğimizi belirlemek olmalıdır. Kişinin duygusal tetikleyicilere verdiği tepki, onu özgürleştirebilir ya da daha az bilinçli hayatta kalma stratejilerine yönlendirebilir.
Yangın tehlikesi anında nasıl ki “dur, düş, yuvarlan” tekniği uygulanıyorsa tetiklendiğimizde de kontrolü ele almak için “dur, bırak, devam” et egzersizini uygulayabiliriz.
- Dur: kırmızı ışıkta durmak yerine öfkelenip yola devam etmek gibidir mantıklı düşünce amigdala kaçağı olunca devreden çıkar. O yüzden harekete geçmeyi bırakıyoruz, nefes alıyoruz, bedensel ve zihinsel olarak hissettiklerimizi fark ediyoruz.
- Bırak: Duygularımız gerçek olsa da, gerçek bundan daha farklı olabilir. Bu aşamada derinlemesine düşünebiliyoruz.
- Devam et: Bu adımda tüm o eriştiğimiz duygulara kendimizi bırakarak şefkat penceremizden bakıyoruz kendimize. Duygulara tahammül seviyemiz artacak, hoşgörü penceresi genişleyecek ve anlamlandırabileceğiz.