Nihal KARA
Köşe Yazarı
Nihal KARA
 

CEHALET

Yazıma, Cehaletin açılımını yaparak başlamak istiyorum. Wikipedi’de cehalet, bilgi ve tecrübe eksikliğidir. "Cahil" kelimesi, habersiz,  hatta bilişsel uyumsuzluk ve diğer bilişsel ilişkilerdeki bir kişiyi tanımlayan ve önemli bilgi veya olgulardan habersiz olan bireyleri tanımlayabilen bir sıfattır. Cehalet üç farklı tipte ortaya çıkabilir: Olgusal cehalet (bazı olguların bilgisinin olmaması), nesne cehaleti (bazı nesnelere aşina olmama) ve teknik cehalet (bir şeyin nasıl yapılacağına dair bilgi eksikliği). Diye bir tanımlaması var. HALKIMIZ KİTAP OKUMUYOR Gelin şimdi cehaletin, gümümüze nasıl yansıdığından bahsedeyim. Halkımız kitap okumuyor. Kitap pahalı demeyin. Sokak röportajlarındaki dayılar gibi olacak bu söylemim ama hepimizin elinde akıllı telefonlar var. İnternetten milyonlarca her dilden çevrilmiş kitaplar bulabilirler. Bizler maalesef “Emel eve gel. Ali ata bin” den öteye geçemedik. Sokakta durup bir kişiye en sevdiğiniz yazar diye sorulduğunda, Polat Alemdar diyor. Yazar bilmiyor ki araştırmamış bile ya da derslerde işlendiyse dinlememiş dikkati dağınık, çünkü okumuyorlar. *** Tarihimizi merak etmiyorlar. Günümüzde diğer ülkeler de ne tür gelişmişlikler var saçma salak videolar izlemekten dönüp de bakmıyorlar. Bunu yirmili yaşlarının başında olan gençlerin yanıtlarını örneklendirerek yazmaya devam edeyim. Bir sokak röportajında gence soruyorlar. Soru şu; İlk cumhurbaşkanı kimdir? Cevap: Recep Tayyip Erdoğan. Bir diğer aynı yaş grubunda gence başka bir soru soruyorlar. Soru şu; Kıbrıs nerededir? Cevap: Güneydoğu Anadolu’da. Adam Kıbrıs’ı Diyarbakır’a komşu yapıyor. Yine aynı yaş grubu gence soruyorlar. Soru şu; Bayramda kurban kesebilecek misiniz? Cevap: Abi ben hayvanların kesilmesine karşıyım. Marketlerde et var kıyma var. *** Kral Max’ın dediği gibi cehalet, ayrıcalıklı sınıfın kullandığı çok usta bir dildir ve sonu ölümdür. Sadece eve, okula, işe gider gelirken tabela okutmaktan reklam izlemekten başka hiçbir şey yapmadığımız sürece mutsuz kalmaya mahkûmuz. Üstelik ülkemizde, kendi halkımız haricinde cehaletin magma tabakasından kopup gelmiş farklı ırklardan insanlar da var. Bunların sayısı azımsanacak gibi de değil. *** Biz kendi kendimize bakamaz ve yetemezken, neden acaba daha fazla cahil toplamak zorundayız? Zorundayız diyorum çünkü bunu bir zorundaymışız gibi yapmaya başladık. Ben kişiye dem vurmam genele vururum. Genel tek bir kişiye dem vuruyorsa eğer, o zaman dönüp kendimizi soracağız. Biz kendimize geleceğimize toplum olarak neden bunu yaptık? Gerek var mıydı? Neyine aldandık? Aldandığımız şeyler gerçekten toplumu yönetmek için öncelik miymiş? Bu sorulara doğru yanıtlar verdikten sonra bir şeylerin değişebileceğine inananlardanım. Ben asla X kişisi diye isim vererek tabir etmem çünkü tek bir kişiyi suçlayamayacak kadar büyük bir durumun içinde yaşam mücadelesi veriyoruz. GÜNEŞLİ GÜNLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE Kitap okumak için kitap almanın gerekmeden elimizdeki telefonlardan okuyabileceğimizi fark ettiğimiz, kredi çekmeden tatile çıkabildiğimiz, çocuklarımızın yeteneklerini keşfederken parasızlıktan kurslara gönderemeyeceğimizi düşünmediğimiz, bez parasını düşünmeden rahatlıkla evlat sahibi olabildiğimiz güneşli günlerde görüşmek üzere. Vesselam…
Ekleme Tarihi: 05 Temmuz 2024 - Cuma
Nihal KARA

CEHALET

Yazıma, Cehaletin açılımını yaparak başlamak istiyorum. Wikipedi’de cehalet, bilgi ve tecrübe eksikliğidir. "Cahil" kelimesi, habersiz,  hatta bilişsel uyumsuzluk ve diğer bilişsel ilişkilerdeki bir kişiyi tanımlayan ve önemli bilgi veya olgulardan habersiz olan bireyleri tanımlayabilen bir sıfattır. Cehalet üç farklı tipte ortaya çıkabilir: Olgusal cehalet (bazı olguların bilgisinin olmaması), nesne cehaleti (bazı nesnelere aşina olmama) ve teknik cehalet (bir şeyin nasıl yapılacağına dair bilgi eksikliği). Diye bir tanımlaması var.

HALKIMIZ KİTAP OKUMUYOR

Gelin şimdi cehaletin, gümümüze nasıl yansıdığından bahsedeyim. Halkımız kitap okumuyor. Kitap pahalı demeyin. Sokak röportajlarındaki dayılar gibi olacak bu söylemim ama hepimizin elinde akıllı telefonlar var. İnternetten milyonlarca her dilden çevrilmiş kitaplar bulabilirler. Bizler maalesef “Emel eve gel. Ali ata bin” den öteye geçemedik. Sokakta durup bir kişiye en sevdiğiniz yazar diye sorulduğunda, Polat Alemdar diyor. Yazar bilmiyor ki araştırmamış bile ya da derslerde işlendiyse dinlememiş dikkati dağınık, çünkü okumuyorlar.

***

Tarihimizi merak etmiyorlar. Günümüzde diğer ülkeler de ne tür gelişmişlikler var saçma salak videolar izlemekten dönüp de bakmıyorlar. Bunu yirmili yaşlarının başında olan gençlerin yanıtlarını örneklendirerek yazmaya devam edeyim. Bir sokak röportajında gence soruyorlar. Soru şu;

İlk cumhurbaşkanı kimdir?

Cevap: Recep Tayyip Erdoğan.

Bir diğer aynı yaş grubunda gence başka bir soru soruyorlar. Soru şu;

Kıbrıs nerededir?

Cevap: Güneydoğu Anadolu’da.

Adam Kıbrıs’ı Diyarbakır’a komşu yapıyor.

Yine aynı yaş grubu gence soruyorlar. Soru şu;

Bayramda kurban kesebilecek misiniz?

Cevap: Abi ben hayvanların kesilmesine karşıyım. Marketlerde et var kıyma var.

***

Kral Max’ın dediği gibi cehalet, ayrıcalıklı sınıfın kullandığı çok usta bir dildir ve sonu ölümdür. Sadece eve, okula, işe gider gelirken tabela okutmaktan reklam izlemekten başka hiçbir şey yapmadığımız sürece mutsuz kalmaya mahkûmuz. Üstelik ülkemizde, kendi halkımız haricinde cehaletin magma tabakasından kopup gelmiş farklı ırklardan insanlar da var. Bunların sayısı azımsanacak gibi de değil.

***

Biz kendi kendimize bakamaz ve yetemezken, neden acaba daha fazla cahil toplamak zorundayız? Zorundayız diyorum çünkü bunu bir zorundaymışız gibi yapmaya başladık. Ben kişiye dem vurmam genele vururum. Genel tek bir kişiye dem vuruyorsa eğer, o zaman dönüp kendimizi soracağız. Biz kendimize geleceğimize toplum olarak neden bunu yaptık? Gerek var mıydı? Neyine aldandık? Aldandığımız şeyler gerçekten toplumu yönetmek için öncelik miymiş? Bu sorulara doğru yanıtlar verdikten sonra bir şeylerin değişebileceğine inananlardanım. Ben asla X kişisi diye isim vererek tabir etmem çünkü tek bir kişiyi suçlayamayacak kadar büyük bir durumun içinde yaşam mücadelesi veriyoruz.

GÜNEŞLİ GÜNLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE

Kitap okumak için kitap almanın gerekmeden elimizdeki telefonlardan okuyabileceğimizi fark ettiğimiz, kredi çekmeden tatile çıkabildiğimiz, çocuklarımızın yeteneklerini keşfederken parasızlıktan kurslara gönderemeyeceğimizi düşünmediğimiz, bez parasını düşünmeden rahatlıkla evlat sahibi olabildiğimiz güneşli günlerde görüşmek üzere. Vesselam…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.