Değerli dostlar, bu haftaki yazımızın konusu gençlik. Yazımıza ilginç bilgilerle başlamak istiyorum. Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ Hanımefendi, “Sümer tabletlerinde ‘Bu gençlik nereye gidiyor?’ yazısını gördüğümden beri gençleri sorgulamıyorum.” demiş. Bu gençler konusu bununla bitmiyor. Yüz yıllar öncesinden Aristo da “Bugünlerde gençler, kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir biçimde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Anne babalarına karşı geliyorlar, öğretmenleri sinirlendiriyorlar.” diyerek gençlerden yakınmış.
***
Bunlarla bitmiyor. Sokrates de benzer sözler söylüyor. “Günümüzün çocukları lüksü seviyor. Kötü davranışları var. Otoriteye baş kaldırıyorlar. Yaşlılara saygıları yok. Çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, hükümdarı... Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar, onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar.” Durun, daha bitmedi. Milattan Önce 8. yüzyılda yaşayan Yunan şair Hesiodos da benzer düşünceler içinde. “Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kuralları boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.”
İNSANLIK, DÖNEM DÖNEM ÇÖKÜŞLER YAŞIYOR
Evet değerli dostlar, ilginç değil mi? Bu cümlelerin günümüzdeki yakınmalardan farkı var mı? Söyleyenleri belirtmesek günümüz insanlarının söylediğini düşünebiliriz. Değil yüzlerce, binlerce yıl geçse de insanlığın dönüşümü değişmiyor. Yukarıdaki alıntıların yorumu çok açık. İnsanlık, dönem dönem çöküşler yaşıyor. İnsanların davranışları, ahlakları, ilkeleri, duruşları zamanla bozuluyor, çöküyor. İşte bu bilgelerin, filozofların görüşleri, gözlemleri ve değerlendirmeleri bunu gösteriyor. İnsanlık belirli dönemlerde dibe vurmuş. Sonra kendilerine gelip düzelme yoluna gitmişler. Sonra yine umarsızlık, duyarsızlık ve azgınlık dönemi ile çöküşü yaşamışlar. Tüm bu sözlerin ve aktarımların özeti bu. İnsanlık, gençler konusunda binlerce yıl önce de benzer sorunlar yaşamış. Benzer yakınmalarda bulunmuş.
GENÇLERİ, ÇOCUKLARI YETİŞTİREN KİM?
Soruyu doğru sormak gerekiyor. “Bu gençlik nereye gidiyor?” yerine “Bu insanlık nereye gidiyor?” sorusunu sormak daha doğru değil mi? Gençleri, çocukları yetiştiren kim? Anne-babalar, yetişkinler ve çevre. Yani insanlar, insanlarımız, insanlık, toplum. Demek ki bir dönem bozulan, çöküntüye uğrayan kuşak, dibe vurduktan sonra toparlanıyor, birkaç kuşak düzgün gidiyor, önceki dönemlerde yaşananlar unutulmaya başlanınca düşüş ve çöküş başlıyor. İşte günümüzdeki durum da bu.
KISIR DÖNGÜ HİÇ BİTMEYECEK
Günümüzde 50 yaş ve üzeri kişiler, bozulmaya başlayan insanlığın son kuşağını oluşturuyor. Bu 50 yaş ve üzeri kişilerin anne-babaları, dedeleri, büyük dedeleri, yükseliş kuşağının son halkalarıymış. Yaşananlardan anlaşılan o ki günümüz insanlarının 50 yaş altı kuşakları, toplumsal düşüşün ve çöküşün başlangıcını oluşturur durumda. Birkaç kuşak da böyle gider, dibe vuruş sona erer, sonra yeniden yükseliş başlar. Kısır döngü. Tüm canlıların doğup yaşayıp öldüğü gibi. Gençleri yetiştiren çevre, anne-babalar, toplum, onları eğitmediği sürece bu kısır döngü hiç bitmeyecektir. Yani toplumsal düşüş ve çöküş süreleri daha uzun olacaktır. Evimizdeki çocuğa olumsuz davranışları için yerinde ve zamanında gerekli uyarıda bulunmazsak bu tür yakınmalar hiç eksik olmayacaktır.
***
Bir yerde “Büyüklere yapılan saygısızlık ne zaman büyümenin göstergesi oldu?” diye bir yakınma var. Bu yakınmanın nedeni ne? Biz büyüklerin zamanında yapmadığımız, umursamadığımız uyarılar değil mi? Bencilleştiğimiz için böyle davrandık. Rahatımızı bozmamak için görmedik, duymadık. Evdeki çocuğumuz için “Aman bana bulaşmasın!”, “Şimdi beni rahatsız etmesin!” dediğimiz için o çocuğun olumsuz, sevimsiz, uygunsuz davranışlarını görmezden, duymazdan geldik. Sonra zaman geçti, biz anne-babayı dinlemez, saymaz oldu. Kendi çocuğumuzun bize saygısı da kalmadı sevgisi de. Bir baktık, o ihmal ettiğimiz çocuğumuz istemediğimiz, hoşlanmadığımız davranışları azıtmaya başlamış. Ne yaptık? Kendi çocuğumuzdan yakındık. Kızdık, bağırdık; suçu başkalarında, dışarıda aradık.
***
Evet değerli dostlar, tüm bu sorumsuz, umarsız, duyarsız gençlerin sorumlusu biziz. Tüm bu olumsuzlukların nedenini kendimizde, içimizde aramak hiç aklımıza gelmedi. Bizi bu duruma düşüren nedenler neydi?
Sözün Özü:
Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların gidişatını değiştirmez. (Kur’an-ı Kerim, Rad Suresi, 11. ayet)