Lütfi  Vural
Köşe Yazarı
Lütfi Vural
 

MANİSA'NIN SULAK ALANLARI VE EKOSİSTEME KATKILARI

Sulak alanlar, derinliklerine, içinde barındırdığı bitkilerin büyüklüğü, sıklığı, çeşitliliği ve özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Tabanında su içi bitkilerin tutunabildiği, fakat bitkilerin su yüzeyine çıkamadığı durgun sular, "sığ göl" olarak adlandırılıyor. Her tarafında bitkilerin dipten su yüzeyine erişerek yayıldığı ve yukarı yükseldiği çok sığ durgun sulara "bataklık" adı veriliyor. Su yüzünden yukarı doğru boylanmış saz, kamış gibi bitkilerin çok sık olduğu ve su aynalarının görülmediği veya çok az görüldüğü bataklıklara da "sazlık" adı veriliyor (İzbırak 1989 s.191). Büyüklüğüne bakmadan derin ya da sığ göller, bataklık ve sazlıklar SULAK ALANLAR adı altında toplanmıştır. Marmara Gölü, kapladığı alan, derinlik, içinde barındırdığı çalı türleri ile göçmen kuşlarının çeşitliliği ve sayısı bakımından Ege Bölgesi'nin en önemli Sulak Alanlarının başında geliyor. Yaklaşık 6 bin hektar büyüklüğünde olan, "Ulusal Öneme SahipSulak Alan" özelliğine sahip, 20 bin civarında göçmen kuşun kışı geçirdiği ve aralarında "tepeli pelikan" ile "küçük karabatak" gibi nesli azalan türleri barındıran göl, yaz mevsiminde kurudu. Gölde; küçük karabatak, tepeli pelikan, küçük balaban, angıt, büyük akbalıkçıl, fiyu, pasbaş patka, elmabaş patka, bıyıklı sumru, mahmuzlu kızkuşu ve sakar meke gibi önemli türler yer alıyor. Göl, su kuşları için önemli üreme, göç ve kışlama alanı. ** Marmara Gölü üç kanaldan besleniyor. Demirköprü Barajı, Kumçay(Gördes Çayı) ve Gediz Nehri ile bağlantılı olan bu kanallardan göle uzun süredir su verilmiyor. Yaz mevsiminde gölün etrafındaki bağ ve zeytinliklere önemli miktarda su çekiliyor. Bu yüzden su seviyesinde her yıl değişiyor. Ayrıca gölün ana kaynağı olan Kumçayı üzerine 2009’da yapılan Gördes Barajı ise göle akması gereken suyu barajda tutuyor. Sulak alanlar, biyolojik üretim yapan ekosistemlerinde içinde barındırır. Karbon depolama özellikleriyle iklimin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Tropikal ormanlardan sonra en yüksek organik madde üreten ekosistemlerdir. Önemli miktarda biyolojik çeşitliliğe içinde barındırır. Etrafında oluşturduğu flora ile nemi düzenler. Bu özellik sayesinde "sıcak hava dalgaları" nın olumsuz etkileri azaltılır ve yaşam kalitesini yükseltir. Sulak alanlar aynı zamanda, su döngüsünü destekliyor, suyu arıtıyor, yeraltı suyu kaynaklarını besliyor ve tarım arazilerinin verimliliğini artırıyor. ** Sanayi devriminden günümüze kadar son 150 yılda dünyanın ortalama yüzey sıcaklığı devamlı artıyor. En büyük nedeni sanayide ve günlük hayatta kullandığımız fosil yakıtlardan çıkan ve atmosfere karışan sera gazları. Geleceğe yönelik iklim projeksiyonlarına göre, Akdeniz kuşağında ve bulunduğumuz bölgede küresel ısınmanın sonucu "yağışlarda azalma", "kuraklığın şiddetinde ve süresinde artış" beklenmektedir. Son yıllarda iklim değişikliğinin etkilerini hissedebiliyoruz. Sıcaklıklar artıyor ve yağışlar azalıyor, sulak alanlar kuruyor, milyonlarca insan susuz kalma riski yaşıyor ve doğal hayat fakirleşiyor. WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, 1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan en büyük azalma %81 ile sulak alan ekosistemlerinde meydana geldi. Türkiye’de son 50 yıl içinde, 3 Van Gölü büyüklüğünde (1,3 milyon hektar) sulak alan kaybedildi. Rapora göre: "Akdeniz Havzası’nda küresel iklim değişikliğinin etkileri en fazla kuraklık ve buna bağlı olarak susuzluk, tarımsal üretimde verim kaybı, tarımda ve turizmde gelir kaybı, yangınlarda artış, biyolojik çeşitlilik kaybı şeklinde yaşanacak. Yağışlardaki azalmaya paralel olarak ciddi bir su sıkıntısı yaşanmaya başlayacak. Yeraltı suları, sulak alanlar ve su depolama alanları yeterince beslenemeyecek."
Ekleme Tarihi: 14 Aralık 2021 - Salı
Lütfi  Vural

MANİSA'NIN SULAK ALANLARI VE EKOSİSTEME KATKILARI

Sulak alanlar, derinliklerine, içinde barındırdığı bitkilerin büyüklüğü, sıklığı, çeşitliliği ve özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Tabanında su içi bitkilerin tutunabildiği, fakat bitkilerin su yüzeyine çıkamadığı durgun sular, "sığ göl" olarak adlandırılıyor. Her tarafında bitkilerin dipten su yüzeyine erişerek yayıldığı ve yukarı yükseldiği çok sığ durgun sulara "bataklık" adı veriliyor. Su yüzünden yukarı doğru boylanmış saz, kamış gibi bitkilerin çok sık olduğu ve su aynalarının görülmediği veya çok az görüldüğü bataklıklara da "sazlık" adı veriliyor (İzbırak 1989 s.191). Büyüklüğüne bakmadan derin ya da sığ göller, bataklık ve sazlıklar SULAK ALANLAR adı altında toplanmıştır.

Marmara Gölü, kapladığı alan, derinlik, içinde barındırdığı çalı türleri ile göçmen kuşlarının çeşitliliği ve sayısı bakımından Ege Bölgesi'nin en önemli Sulak Alanlarının başında geliyor.

Yaklaşık 6 bin hektar büyüklüğünde olan, "Ulusal Öneme SahipSulak Alan" özelliğine sahip, 20 bin civarında göçmen kuşun kışı geçirdiği ve aralarında "tepeli pelikan" ile "küçük karabatak" gibi nesli azalan türleri barındıran göl, yaz mevsiminde kurudu. Gölde; küçük karabatak, tepeli pelikan, küçük balaban, angıt, büyük akbalıkçıl, fiyu, pasbaş patka, elmabaş patka, bıyıklı sumru, mahmuzlu kızkuşu ve sakar meke gibi önemli türler yer alıyor. Göl, su kuşları için önemli üreme, göç ve kışlama alanı.

**

Marmara Gölü üç kanaldan besleniyor. Demirköprü Barajı, Kumçay(Gördes Çayı) ve Gediz Nehri ile bağlantılı olan bu kanallardan göle uzun süredir su verilmiyor. Yaz mevsiminde gölün etrafındaki bağ ve zeytinliklere önemli miktarda su çekiliyor. Bu yüzden su seviyesinde her yıl değişiyor. Ayrıca gölün ana kaynağı olan Kumçayı üzerine 2009’da yapılan Gördes Barajı ise göle akması gereken suyu barajda tutuyor.

Sulak alanlar, biyolojik üretim yapan ekosistemlerinde içinde barındırır. Karbon depolama özellikleriyle iklimin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Tropikal ormanlardan sonra en yüksek organik madde üreten ekosistemlerdir. Önemli miktarda biyolojik çeşitliliğe içinde barındırır. Etrafında oluşturduğu flora ile nemi düzenler. Bu özellik sayesinde "sıcak hava dalgaları" nın olumsuz etkileri azaltılır ve yaşam kalitesini yükseltir.

Sulak alanlar aynı zamanda, su döngüsünü destekliyor, suyu arıtıyor, yeraltı suyu kaynaklarını besliyor ve tarım arazilerinin verimliliğini artırıyor.

**

Sanayi devriminden günümüze kadar son 150 yılda dünyanın ortalama yüzey sıcaklığı devamlı artıyor. En büyük nedeni sanayide ve günlük hayatta kullandığımız fosil yakıtlardan çıkan ve atmosfere karışan sera gazları. Geleceğe yönelik iklim projeksiyonlarına göre, Akdeniz kuşağında ve bulunduğumuz bölgede küresel ısınmanın sonucu "yağışlarda azalma", "kuraklığın şiddetinde ve süresinde artış" beklenmektedir.

Son yıllarda iklim değişikliğinin etkilerini hissedebiliyoruz. Sıcaklıklar artıyor ve yağışlar azalıyor, sulak alanlar kuruyor, milyonlarca insan susuz kalma riski yaşıyor ve doğal hayat fakirleşiyor.

WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, 1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan en büyük azalma %81 ile sulak alan ekosistemlerinde meydana geldi. Türkiye’de son 50 yıl içinde, 3 Van Gölü büyüklüğünde (1,3 milyon hektar) sulak alan kaybedildi.

Rapora göre: "Akdeniz Havzası’nda küresel iklim değişikliğinin etkileri en fazla kuraklık ve buna bağlı olarak susuzluk, tarımsal üretimde verim kaybı, tarımda ve turizmde gelir kaybı, yangınlarda artış, biyolojik çeşitlilik kaybı şeklinde yaşanacak. Yağışlardaki azalmaya paralel olarak ciddi bir su sıkıntısı yaşanmaya başlayacak. Yeraltı suları, sulak alanlar ve su depolama alanları yeterince beslenemeyecek."

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.