Eski mevsimleri unutun. Son 20 yılda sıcaklık değerlerindeki artış devam ediyor. Neredeyse her yıl bir öncekinden daha sıcak geçiyor. Resmi kayıtlara göre son 10 yıl, en sıcak 10 yıl olarak gerçekleşti. Arada sıcaklığın düşük olduğu yada mevsim ortalamalarında olduğu dönemler oldu. Son 10 yılı bir bütün olarak değerlendirdiğimizde en sıcak dönem olduğu anlaşılıyor.
***
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün (MGM) aralık ayını değerlendirdiği Aylık Bülteninde aylık ortalama sıcaklığın 8,0 derece olarak gerçekleştiği belirtiliyor. Bu değer son 50 yıl içerisindeki en yüksek aralık ayı değeri. Bölgelere göre yapılan değerlendirmede ise, Ege Bölgesi aralık ayı sıcaklık normali 7,9 derece iken, geçtiğimiz ay ortalama sıcaklık 10,8 derece olarak gerçekleşti.
Son yıllarda sadece sıcaklık değerleri yükselmiyor, yağış rejiminde de önemli değişiklikler var. Kurak periyotların sayısı artmaya başladı. Yağışlı gün sayısında azalma oldu. Sonbahar ve kış mevsiminde yağışların daha düzenli ve uzun süreli olması gerekirken, kısa süreli aşırı yağışlar kaydedildi. Aşırı yağışın bıraktığı miktar bizi yanıltmasın. Yağışın aynı zamanda toprağa nüfusu da önemli. Şiddetli yağış sonrası biriken sular hızla akışa geçiyor. Ya sele neden oluyor ya da derelerden, nehirlerden denize gidiyor.
***
Sıcaklık ve yağış rejiminde yaşanan bu değişiklikleri sadece iklim değişikliğine bağlamak doğru değil. O zaman sapla samanı karıştırmış oluruz. İklim bir bölgedeki meteorolojik parametrelerin uzun yıllar ortalamasıdır. Son 50 yıl içerisindeki değişiklikleri sadece iklim değişikliğine bağlayamayız. İklimsel değerler olan sıcaklık, yağış, nem, basınç gibi parametreler her mevsim bir öncekinin aynısı olacak diye bir yaklaşım ve kural yoktur. Bu değerlerin kabul edilebilir değişkenlikleri ve sapmaları vardır. Konunun iyi incelenmesi gerekiyor. Evet, iklim değişikliği olarak tanımlanan bir gerçeklik var. Uzmanlar iklim değişikliğinin etkilerinin nasıl olacağı ve dünyanın farklı bölgelerindeki farklı etkilerinin nasıl beklendiği konusunda uzun zamandır bizleri uyarıyor. Son dönemde yaşanan olayların ne kadarının iklimsel değişkenlik içerisinde değerlendirileceği ve ne kadarının iklim değişikliğinin sonucu olduğunun iyi anlaşılması gerekiyor.
***
Yaşanan bu değişiklikler karşısında tedbir almamız gerekiyor. Gelecek için planlama yapmamız ve proje geliştirmemiz şart. Türkiye’nin de üyesi olduğu İklim Değişikli Panelinin(IPCC) bu konu ile ilgili raporları var. Bu panele dünyanın her tarafından bilim adamları katkıda bulunuyor. Ülkemizde de bu raporlara katkı veren çeşitli bilim insanlarının çalışmaları var. Geçen yıl 6.sı yayınlana bu rapora göre iklim değişikliğine neden olacak atmosferdeki sera gazı artışı devam ediyor. En son Pakistan’da yaşanan sel olayı bizim için bir uyarı olmalı. Himalayalar’daki sıcaklık artışına bağlı olarak eriyen karların taşıdığı sular nehirleri yükseltti. Bunun üzerine muson yağışları sonucu gelen sular eklenince ülkenin yarıdan çoğu su altında kaldı. Yüzbinlerce insan göç etmek zorunda kaldı. Barınma ve sağlık sorunu baş gösterdi.
***
Bizim de şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gerekiyor. Gelecekte su sıkıntısı hat safhaya ulaşacak. Su kaynaklarının korunması ve planlamasının yapılması gerekiyor. Bölgemizdeki barajların durumu alarm veriyor. Marmara Gölü’nü yanlış su politikaları yüzünden kuruttuk. MGM’nin kuraklık değerlendirmesine göre 2022 yılındaki en kurak bölge Uşak-Manisa-İzmir arası. Bu durumu sadece iklim değişikliği ile açıklayamayız. Bölgemizde yaşanan yağış azlığı ve kuraklıkla beraber uygulamadaki yanlış politikalar ve eksiklikler mevcut sorunu daha da derinleştirmiştir.