Yaklaşık 6 bin hektar büyüklüğünde olan, "Ulusal Sulak Alan" özelliğine sahip, aynı zamanda 20 bin civarında kuşun kışı geçirdiği ve aralarında "tepeli pelikan" ile "küçük karabatak" türlerini barındıran göl, yaz mevsiminde kurudu.
Son iki yıldır devam eden kuraklık göldeki suyun azalmasına neden oldu.
Gediz Havzasında 2019 yılında başlayan yağış azlığı 2020 ve 2021 yıllarında da devam etti.2020 yılının son aylarında ve 2021 yılının kış aylarında görülen yağışlar kıyı egede etkili oldu. Havzanın doğusunda kurak şartlar devam etti. Tarımsal sulamanın en önemli kaynağı Demirköprü Barajı tarihindeki en düşük seviyeyi gördü. Bölgenin en büyük gölü olan Marmara Gölü kurudu. Gölün kurumasında sadece kuraklık etkili olmadı.
Yanlış su politikaları gölün kurumasında etkili oldu.
Marmara Gölü’nü besleyen kaynaklar var. Gördes Çayı bunların başında geliyor. Gördes Barajı yapıldıktan sonra su tutmaya başladığında Marmara Gölü ile bağlantısı kesildi. Yıllar önce bugünler düşünülerek yapılan Ahmetli Regülatörü de devreye sokulamıyor. Nedeni Gediz’in kirliliği.
Gördes Barajlarındaki suyun bir kısmı İzmir’e içme suyu olarak gönderiliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi kendisine tahsis edilen sudan göle can suyu verilmesini planladı. Baraj ile Marmara Gölü arasındaki su yolları yani Gördes Çayı’nın baraj ile göl arasındaki bağlantı hattının bozulması ve tahribatı nedeniyle gerçekleşmedi.
İklim değişikliği günah keçisi yapılıyor.
Afetleri öngöremezseniz ve hazırlıklı değilseniz felaketin boyutu büyük oluyor. İklim değişikliği ile ilgili yapılan çalışmalar yeni değil. Bu konu dünya kamuoyunda yer almaya başladığında, uluslararası iş birliği çalışmaları sonuç verdi ve 1992 yılında "Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi" imzalandı ve 1994 yılında yürürlüğe girdi. Ardından 1997 yılında Kyoto Protokolü hazırlandı. Türkiye bu sözleşmelere 2009 yılında katıldı. Hürmetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları ve geleceğe yönelik iklim projeksiyonlarına göre, Akdeniz kuşağında ve bulunduğumuz bölgede küresel ısınmanın sonucu "yağışlarda azalma", "kuraklığın şiddetinde ve süresinde artış" yaşanacağı beklenmektedir. Hatta, kamu kurumlarının birçoğunda "iklim değişikliği" birimleri bulunmaktadır. Bir havzada baraj ve sulama sistemleri yapılırken bu gerçeğin gözünde bulundurulması gerekiyor.
Marmara Gölü aynı zamanda iklim değişikliğinin en büyük nedeni olan karbon gazlarını azaltıcı etkiye sahip.
Sulak alanlar ve bataklıklar, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için hayati öneme sahiptir. Karbon gazı yutak alanlarıdır. Sera gazlarını azaltıcı işlevi vardır. Aynı zamanda içinde barındırdığı biyoçeşitlilik ve oluşturduğu ekosistemle küresel ısınmanın etkilerini azaltır.
Marmara Gölünün tekrar hayat bulması için bir an önce suya kavuşması lazım. Küresel ısınma ve iklim değişikliği birçok alanda hayatımızı olumsuz etkileyecek. Kuraklığın önümüzdeki yıllarda da etkili olacağı bekleniyor. Yaşananlardan ders alarak aynı duruma düşmemek için, Marmara Gölü'nü tekrar eski konumuna getirebilecek, ayağı yere basan projelerin hazırlanması ve uygulanması gerekiyor.