İzmir de olan deprem hayatımda gördüklerim içinde en büyük olanı. Sebebi uzun sürmesi ve yıkıcı etkisi. Yaklaşık 30 saniye sürdü ve beşik gibi salladı. Gerçekten korkunç bir olay deprem. Ne zaman duracağı önemli. Durmazsa yıkım artar. 1974 İzmir depremi de bu kadar kuvvetli idi. Ama kısa sürdü. Yani 7 şiddetinde 3-5 saniye salladı. Ona rağmen banyodaki odun termisifonunu bağlantılarından koparıp fırlattı. O zamanlar 12 yaşında idim. Saat gece 2-3 gibi olmuştu.
****
Depremlerin gece olması, gündüze göre çok daha acı. Çünkü kaçma imkânınız çok daha azalıyor. Gölcük depremi gündüz olsaydı belki bu kadar kayıp olmazdı. Ayrıca depremler servet kaybıdır. Yani evinizdeki her tür eşya, mücevher, para yok olur gider. Enkaz altında kalır. Gölcük depreminde de çok büyük bir servet kaybı yaşandı. Yıkılan bina ve katları da buna dahil etmek gerek tabi. Bunlar da servet kaybı, hem de en büyük oranda kayıp.
****
Geçmiş senelerde birçok imar affı çıkarıldı. En son çıkarılan imar affı benim bildiğim 13 milyon kaçak yapıyı kapsıyor. Kaç kişi faydalandı, ne kadar para toplandı, bu beni ilgilendirmez. İlgilendiren konu konutun kontrolü ve af edilip edilemeyeceği. Yani kaçak yapının yapılma nedeni ve sağlamlığı. Herkes parasını ödeyip imar affından faydalansa, depremde yıkılmayacak mı acaba? Bu işi daha ciddi yapmak gerekmez mi? Demek ki amaç para toplamak. Görünen o. Kimse kızmasın ama güneş balçıkla sıvanmaz.
****
Tabi bunun yanında imar affı ile ilgili olmayan yapılar da var. Mesela şu Manavkuyu’da yıkılan apartman. Ziraat bankasının yanında. O tam meydanda duruyordu ve bir kadim dostum tam yanındaki apartmanda işyeri sahibi. Bir bürosu var. Önünden defalarca yürüyüp geçtim. Manzarayı görünce hemen dostumu aradım. “Bizim binada yer altı otoparkının kolon ve kirişlerine baktım çatlak bile yok” dedi. “Yandaki bina bizden 10 sene önce yapılma” dedi yani 1990’lar. Sağlam bir binaydı dedi. Ama çöktü ve birçok insana mezar oldu. Büyük bir ihtimalle eksik bir şeyler vardı. Ama dostumun oturduğu binada bir şey yok. Yıkılan bu binanın arkasındaki birkaç bina yan yattı. Oturulacak gibi değil. Eşimin akrabaları oturuyor orada. Giremiyorlarmış.
****
Şimdi müsebbip arayın. Ölen öldü, hadi bir dizi tedbir daha kanunlaşsın. Ama olmuyor işte… Biz her şeyden önce ahlak ve güveni sağlamazsak, çuvalla para olsa yine olmaz. İnsanlarda da sorun var. Daire alacaklar hemen soruyor: İçi yapılı mı? Defa kere söyledim; binanın karkasını kontrol ederek alın. Bina sağlam mı? Süsüne aldanmayın. Ama dinleyen kim. Çünkü bir yapıda her şeyi değiştirebilirsiniz ama iskeletini asla. İlk başta sıkı kontrol lazım. Temelleri zemine uygun mu? Bunlar en öncelikli ve affedilmeyecek şeyler.
****
Bir de şu carrot testi olayı var. Efendim bina eski. Kentsel dönüşüme girmesi gerek. Hadi yıkılsın müteahhitler para kazansın. Efendim 10 malikten biri isterse yıkılır ama yüzde 70’i olur derse yapılır. Ben demezsem ne olacak? Cebren evim mi yıkılacak. Böyle saçma şey olur mu? Kat Mülkiyeti Kanunu, bir olayda herkesin yüzde yüz “evet” demesi gerekirken kentsel dönüşümde yüzde 70 yeterli. Peki, size bir soru? O kadar deprem oldu da neden Alsancak veya Bostanlı da bir bina bile yıkılmadı. Beş yıl önce arkadaşımın ofisinde, birini kovmuştum. Tireli bir adam, arkadaşımın Alsancak’taki ofisinde konuşuyor. “Buralardaki binalar da kentsel dönüşüme girecek” deyince neferim attı. “Sen ne iş yaparsın” diye sorduğumda, “müteahhitim” dedi. 4 katlı bina yaparmış. Adam o binaların nasıl yapıldıklarını bilmiyor gelmiş caka satıyor. Kovdum. Kimse de bir şey diyemedi. Kafaları değiştirmezseniz, kanunları değiştirseniz de bir şey olmaz. Sonra böyle acılar yaşarız işte. Tanıdığım insanların yakınları öldü yahu. Hem de ne olduğunu bilmeden. Sözün bittiği yer. Saygılarımla…