Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

DOLAR MOLAR KAÇ DOLAR...

Kur savaşları adında bir kitap okumuştum. Yazarı James Rickards. Kitabın ana konusu adı üstünde para savaşları. Yazar artık bir ülkeyi nükleer ve konvansiyonel olarak yıkmak yerine para gücü ile yıkmayı anlatıyor. Hatta kendisi de bu tip bir tatbikata katılmış. Washington DC yakınlarında daha önce nükleer savaş stratejilerinin yapıldığı yerde bir para savaş tatbikatı yapmışlar. Nasıl yapıldığını anlatıyor. Gruplar oluşturup her grup bir ülkeyi temsil etmiş ve para üzerine çeşitli taktikler ile birkaç kez tatbikat yapmışlar. Böylece olacak bir kur yani para savaşında nereden girip nereden vuracaklarını öğrenmişler. Kitabın herkesçe okunması gerekiyor. Özellikle üst düzey yöneticilerinin.   Geçen hafta resmen bu yazarın anlattığı şeyler oldu ve oluşturuldu. Resmen bir kur savaşının içine girdik. Teslim edilmesi gereken rahip ile ilgili mi değil mi bilinmez ama ciddi bir para oyununa maruz kaldık. Bu da ekonomimizi oldukça etkiledi. Hemen olmasa bile soru işaretleri oluşturdu. Soru şuydu: Dolar nereye gidiyor ve geri düşer mi. Alan Greenspan'ın lafı ile kurda tahmin yapmak yazı tura atmaya benzer. Eski FED başkanı böyle söylüyor. Bence de öyle çünkü pariteyi belirleyen insanların kararlarıdır ve bu her an bilinemeyebilir. Bu nedenle tahmin her dakika tutmayabilir fakat geçen haftaki olay ekonomik olmaktan farklı idi. Daha çoğunluk bir siyasi içerikli tehdit gibi idi. Yani Amerika papazı verin yoksa dedi. Acaba asıl konu papaz mıydı? Bence değildi. Başka boyutları olmalı. Ekonomik boyutları olmalı. Ama papazın iadesi konu yapıldı ki bu bir ekonomik konuyu siyasi bir konu ile maskelemektir. Bence Çin ve Rusya ile ulusal para üzerinden ticaret anlaşmasına kalkışmamız bu konunun bir parçası olabilir.   Rahmetli Özal her zaman sermaye birikimi yapmamız gerektiğini söylemiştir. Aslında oldukça haklı idi. Tasarrufa meyil eden bir toplum değiliz. Keynes'in subjektif görüşü gibi. Neydi o: Gelişmiş ülkelerde gelir artışı tasarrufa, gelişmekte olan ülkelerde ise tüketime meyil eder. Gelişmiş bir ülkeyiz diyoruz ama hala tüketime meyil ediyoruz. İnsanlarımızın aklını milli bir terbiyeden geçirebildik mi acaba. Toplum olarak çalışkan mıyız? Bence pek değiliz. Herkes cebi dolu olsun diyor ama çalışmaya geldi mi yan çiziyor. Herkes böylemi? Elbette değil ama bu gibi şoklara hazırlıklı olmak içinde milli düşünmek gerekir. Ağızlarda bir laf: Amerika ne derse o olur. Yok böyle bir şey. Sen güçlü isen olmaz. Kurtuluş savaşı ve sonrası öyle mi oldu? Biz Cumhuriyeti onlara sorarak mı kurduk. Ama sen güçsüz isen o her şeyi yapmaya kalkışabilir. Millet olarak bunu da atlatabiliriz. Nasıl mı? Ayağımızı artık yorgana göre uzatarak. En başta bu.   Bugün gidip kredi ile ev alıyorsunuz, araba alıyorsunuz, ihtiyacınız var gidip kredi alıyorsunuz. Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu. Özellikle kamu bankalarının dışındaki özel bankalar sendikasyon kredisi kullanıyor. Yani yabancı bankalardan para alıp size satıyor. Doları, Euro'yu TL ye çevirip size satıyor. Ama Dolar veya Euro yükselince paparayı yiyor. Bu çok kez yaşandı. Hatta 2008 krizi sırasında gazetede görmüştüm. Avrupa'da faiz sıfır düzeyine inince bir banka ki her zaman 200 milyon Euro sendikasyon kredisi alan bir banka, tam 2.5 milyar Euro sendikasyon kredisi aldı. Daha çok kazanacaklar ya. İşte bu gibi birikimsizlik ve hammadde yetersizliği, bunu da işin içine katalım, bizi dışa bağımlı yapıyor. Bu seferde adam gelip vuruyor belimize.   Devlet ve millet güçlü olmak zorunda. Öyle miyiz? Aslında öyleyiz. Anadolu'da yastık altı servet çok. Altın, Döviz, TL çok. Ama bunu dışarı çıkarman ve ekonomiye sokmaya kalkarsan vermez. Az olsun çok olsun kefenlik parasıdır bu. Evlerde işyerlerinde kasalarda dolu altın ve para mevcuttur gerçekten. Ayrıca kullanamadığımız kaynaklarımız var. Anadolu bir hazine ve Türkiye Cumhuriyeti genç bir Cumhuriyet. Biz istesek hammadde de üretiriz, yerli malda kullanırız, tasarrufta ederiz ve sermaye birikimi de yaparız. Ama her şeyden önce inanmamız gerekiyor ve özellikle birlik içinde olmamız gerekiyor. Bunu da atlatırız inanın. Saygılarımla...    
Ekleme Tarihi: 12 Ağustos 2018 - Pazar
Mehmet ÇELİKEL

DOLAR MOLAR KAÇ DOLAR...

Kur savaşları adında bir kitap okumuştum. Yazarı James Rickards. Kitabın ana konusu adı üstünde para savaşları. Yazar artık bir ülkeyi nükleer ve konvansiyonel olarak yıkmak yerine para gücü ile yıkmayı anlatıyor. Hatta kendisi de bu tip bir tatbikata katılmış. Washington DC yakınlarında daha önce nükleer savaş stratejilerinin yapıldığı yerde bir para savaş tatbikatı yapmışlar. Nasıl yapıldığını anlatıyor. Gruplar oluşturup her grup bir ülkeyi temsil etmiş ve para üzerine çeşitli taktikler ile birkaç kez tatbikat yapmışlar. Böylece olacak bir kur yani para savaşında nereden girip nereden vuracaklarını öğrenmişler. Kitabın herkesçe okunması gerekiyor. Özellikle üst düzey yöneticilerinin.
 
Geçen hafta resmen bu yazarın anlattığı şeyler oldu ve oluşturuldu. Resmen bir kur savaşının içine girdik. Teslim edilmesi gereken rahip ile ilgili mi değil mi bilinmez ama ciddi bir para oyununa maruz kaldık. Bu da ekonomimizi oldukça etkiledi. Hemen olmasa bile soru işaretleri oluşturdu. Soru şuydu: Dolar nereye gidiyor ve geri düşer mi. Alan Greenspan'ın lafı ile kurda tahmin yapmak yazı tura atmaya benzer. Eski FED başkanı böyle söylüyor. Bence de öyle çünkü pariteyi belirleyen insanların kararlarıdır ve bu her an bilinemeyebilir. Bu nedenle tahmin her dakika tutmayabilir fakat geçen haftaki olay ekonomik olmaktan farklı idi. Daha çoğunluk bir siyasi içerikli tehdit gibi idi. Yani Amerika papazı verin yoksa dedi. Acaba asıl konu papaz mıydı? Bence değildi. Başka boyutları olmalı. Ekonomik boyutları olmalı. Ama papazın iadesi konu yapıldı ki bu bir ekonomik konuyu siyasi bir konu ile maskelemektir. Bence Çin ve Rusya ile ulusal para üzerinden ticaret anlaşmasına kalkışmamız bu konunun bir parçası olabilir.
 
Rahmetli Özal her zaman sermaye birikimi yapmamız gerektiğini söylemiştir. Aslında oldukça haklı idi. Tasarrufa meyil eden bir toplum değiliz. Keynes'in subjektif görüşü gibi. Neydi o: Gelişmiş ülkelerde gelir artışı tasarrufa, gelişmekte olan ülkelerde ise tüketime meyil eder. Gelişmiş bir ülkeyiz diyoruz ama hala tüketime meyil ediyoruz. İnsanlarımızın aklını milli bir terbiyeden geçirebildik mi acaba. Toplum olarak çalışkan mıyız? Bence pek değiliz. Herkes cebi dolu olsun diyor ama çalışmaya geldi mi yan çiziyor. Herkes böylemi? Elbette değil ama bu gibi şoklara hazırlıklı olmak içinde milli düşünmek gerekir. Ağızlarda bir laf: Amerika ne derse o olur. Yok böyle bir şey. Sen güçlü isen olmaz. Kurtuluş savaşı ve sonrası öyle mi oldu? Biz Cumhuriyeti onlara sorarak mı kurduk. Ama sen güçsüz isen o her şeyi yapmaya kalkışabilir. Millet olarak bunu da atlatabiliriz. Nasıl mı? Ayağımızı artık yorgana göre uzatarak. En başta bu.
 
Bugün gidip kredi ile ev alıyorsunuz, araba alıyorsunuz, ihtiyacınız var gidip kredi alıyorsunuz. Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu. Özellikle kamu bankalarının dışındaki özel bankalar sendikasyon kredisi kullanıyor. Yani yabancı bankalardan para alıp size satıyor. Doları, Euro'yu TL ye çevirip size satıyor. Ama Dolar veya Euro yükselince paparayı yiyor. Bu çok kez yaşandı. Hatta 2008 krizi sırasında gazetede görmüştüm. Avrupa'da faiz sıfır düzeyine inince bir banka ki her zaman 200 milyon Euro sendikasyon kredisi alan bir banka, tam 2.5 milyar Euro sendikasyon kredisi aldı. Daha çok kazanacaklar ya. İşte bu gibi birikimsizlik ve hammadde yetersizliği, bunu da işin içine katalım, bizi dışa bağımlı yapıyor. Bu seferde adam gelip vuruyor belimize.
 
Devlet ve millet güçlü olmak zorunda. Öyle miyiz? Aslında öyleyiz. Anadolu'da yastık altı servet çok. Altın, Döviz, TL çok. Ama bunu dışarı çıkarman ve ekonomiye sokmaya kalkarsan vermez. Az olsun çok olsun kefenlik parasıdır bu. Evlerde işyerlerinde kasalarda dolu altın ve para mevcuttur gerçekten. Ayrıca kullanamadığımız kaynaklarımız var. Anadolu bir hazine ve Türkiye Cumhuriyeti genç bir Cumhuriyet. Biz istesek hammadde de üretiriz, yerli malda kullanırız, tasarrufta ederiz ve sermaye birikimi de yaparız. Ama her şeyden önce inanmamız gerekiyor ve özellikle birlik içinde olmamız gerekiyor. Bunu da atlatırız inanın.
Saygılarımla...
 
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.