Artık kış geliyor. Yılsonu yaklaşıyor. Bazı işler marta kadar yavaşlayacak. Mesela gayrimenkul sektörü yavaşlıyor. Turizm sektörü kışlık bölgelerde aktif, deniz kenarlarında yalnızca yeme içme aktif. Soğuk çarşıları kısmen vuruyor. Yağışlı havayı esnaf hiç sevmez. Kimse sokağa çıkmaz. Oysa 70-80 li yıllarda Kemeraltı şemsiyelerin istilasına uğrardı. Diyeceksiniz ki “AVM’ler mi vardı?” Doğru. Ama fiyatlar nedeni ile oraları da artık eskisi gibi canlı değil. İnsanlar, hani İngilizce’de bir deyim vardır, “window shopping” yani vitrin alış verişi yapıyor. Yaz mevsimi, hatta bahar gibi değil kış. Tarımsal ürünler bile aşırı yağış, kar ve soğuktan etkileniyor. Geçen sene soğuktan kerevizler donmuş ve topraktan çıkarılamamıştı. Bazı yerleri sel bastı, su çekilmedi. Fizyıkrasi etkeni derler ekonomide. Doğa ekonomiye doğrudan etkendir.
Sabahları işe giderken, fırsat buldukça bazı kanalların ekonomi programlarını dinliyorum. Seyirciler ve dinleyenler bazı sorular soruyorlar ki bunlar bilindiği üzere likit varlıklarla ilgili. Dolar, Euro, altın. Tabi programda bulunan ekonomistlerde cevaplar veriyor. İşte “Dolar şu bandında tutundu, Euro bu yere kendini çıpaladı” gibi cevaplar veriliyor. Şimdi açıkça söylemek gerekirse Aln Greenspan’ın söylediği gibi (eski FED başkanı) “dövizde tahminde bulunmak yazı-tura atmaya benzer.” Siz böyle dersiniz tersi olur. İstanbul’da 4.5 şiddetinde deprem oldu. Bir jeofizik profesörü “artık korkmayın, başka deprem tetiklenmez” dedi. İki gün sonra 5.8 deprem oldu. Dövizde de aynı. Bilemezsiniz. Ben “kasımda 6-7 TL’ye gidebilir” dedim ve bilemedim. Ama başka donelerden yardım alabilirsiniz. Mesela şu anda ülkemizdeki döviz tevdiat hesapları TL’den fazla. Yaklaşık hesaplarda 190 Milyar Dolar para var. Bunlar bozulup piyasada TL’ye dönerse dolar aşağı gidebilir. Ama eğer bozdurulursa... Bu ne demek? Belirleyici olan kişilerin davranışları ve beklentileri demek. Bunu da siz bilemezsiniz.
Yine bir programda en iyi tasarruf aracı soruldu. Ekonomist arkadaş “en iyi tasarruf hisse senedi piyasasıdır” dedi. Yani borsa. Ülkemizde en güvensiz yer. İnsanları oraya yönlendirmenin ne alemi var? Şirketler halkın parasını kullanmak istiyor. Hangi şirketler? Borsaya kote olanlar. Peki, Avrupa borsaları gibi bizde de borsa manipülasyonu ile ilgili bir yasa var mı? Yok. Paranız buhar olabilir veya şirket batabilir. Anlatın derdinizi marko paşaya. Benim bir ahbabımın 200 bin TL parasını buhar ettiler. Aldığı fiyat aşağı gitti. Zararda. İnsanları hisse senedi piyasasına yönlendirmek tek taraflı kumar oynayın demek. Kaybeden hep siz olursunuz. Nasıl bir ekonomi profesörü böyle bir akıl verir anlamadım.
Peki, “sen söyle o zaman” derseniz; ben bir şey söyleyemem ama iki unsur enteresandır. Biri altın ki dünyanın en eski parasıdır. Her geçen gün altın ihtiyacı artmaktadır. Neden? Bilgisayar donanımındaki en önemli etken maddedir. İletkendir. Neden ülkemizde siyanürlü altın çıkarıyorlar. Bu nedenden. Yetmiyor. İkincisi topraktır ki bilirsiniz toprak üremez. Ama bu iki unsurda çok beklemeniz, unutmanız ve gelecek nesillerinizi düşünmeniz gerek. Yoksa para ve hisse senedi izafidir yani her an değişebilir. Oynak bir zemine sahiptir. Sabit değillerdir.
Bu kadar çok anlattık ama halk ve esnafın durumundan bahsetmedik. Berbatlar. Güven ortamı bitmiş vaziyette. Ağustos krizi müteahhitler başta birçok kesimi vurdu. Yaraları yeni sarılıyor. 14 ay sonra biraz iyi duruma geldiler ama hala ortam düzelmiş değil. Çok banka borçlusu, çok kredi kartı borçlusu var. Devlet de yeni icra uygulaması başlattı ama bu ortamda yapılmaması gereken bir iş. Yeni vergi paketi açıklandı tam inceledim ama vergi cezalarında bir indirim dışında her durumda bir kaldırım var. Yani devlet daha çok vergi istiyor ama halkın ve esnafın verecek durumu yok. Yeniden KOBİ ve esnaf kredileri gündemde. 2 yıl ödemesiz 5 yılda kapatılacak yeni bir sistem getirildi. Faizleri kendi durumunuza göre ayarlayıp ödeyebiliyorsunuz. İyi de bu kadar çok borç olan bir sistemde bunları kimler alıp da nerede kullanacak. Kredilerin yarısından fazlası eski borcu kapatmakta kullanılıyor. Üçte ikisi ile borç kapatılıyor, gerisi ise harcanıyor, borç daha büyüyor. Bu çözüm değil ki.
Peki, nasıl bir şey yapmak gerek? Bir kere devlet borcu olsun, banka borcu olsun, bunları çok uzun vadelerde gerekirse faizsiz tahsil etme yoluna gitmelisiniz. “Veren aptal mı” mantığı yerine, “yok ki ödeyemiyor” mantığını kullanmalısınız. Maaşlarda iyileştirme yapmak zorundasınız. Asgari ücret iyi bir para olmalı. Emekli maaşlarında bir iyileştirme yapmanız gerek. İş adamlarının maaşa ödediği farkı muhtasar beyannamede yumuşatma ve oranları düşürme yolu ile sağlayabilirsiniz. Kısacası çözüm matematikte. Ekonominin matematik kısmını yani ekonometrik kısmını ele alarak çözüm üretilebilir. Bu çözüm de piyasada bir canlılık, işlerde bir hareket ve devlete vergi geliri olarak dönme demektir.
Saygılarımla...